Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Kasım '07

 
Kategori
Aşk - Evlilik
 

Acılı sos mu olsam?

Acı olmak istiyorum bazen. Nerede mi? Bir et sotede olmaktan bahsetmiyorum elbet . Acıtmaktan , ne yaptım ben diye kendimi yememekten, karşımdakini düşünmemekten bahsediyorum. Acıttım mı? Acaba incindi mi? "Bana bunu nasıl yapar?" demek istemiyorum. Diyorum ki ; normal olmak için buna ihtiyacım var .

Duygusal patlamalarda yaşamak isteriz ve bazen normal olmak ve normal olmaya devam etmek için; yoldan çıkmaya, işleri çığrından çıkarmaya da ihtiyaç duyarız.Bu noktada taraflar birbirlerine biraz anlayış göstermeli."Uzaydan mı gelmiş?" muamelesi yapmamalı en azından .Eğer her şeyin mükemmel olması için kabul edilir normal olaylar seyrini seçerseniz, karşı taraf buna sadık kalsa da siz mutlaka yoldan çıkarsınız. Her şeyin normal olması biz insanlara göre değildir çünkü. Normal giden herşeyde de ya bir tuhaflık ararız, ya da "her şey çok normal, mutlaka bir terslik olacak". "Yoksa bu fırtınadan önceki sessizlik olmasın. Eyvahhhh!!! "Yoksa her şey yolunda iken ne diye sadece ve sadece bir elma için cennetten kovulduk. Değer miydi? Değermiş demekki. Yoksa özgür irademizle bırakıldığımız bu dünyaya gelemeyecek ve istediğimizde şeytana uyamayacaktık.O zaman bizim varlığımızın başlangıcı kadar eski olan bu hikayemizin konusu olan ihanetin, bizi seven ve güvenenin canını yakmanın ne olduğunu belki de hiç öğrenemeyecek kusursuz cennetimizde kusursuzca yaşayacak ve başka türlüsünü bilmeyecektik. Bırakalım taraflardan biri normalin dışında davranmak istiyorsa , bunu yapsın. Bunu kendi üstümüze almayalım. İnsanların normal olması için arası sıra rotasını şaşırmasının gerekliliğini kabul edelim. Eğer birbirimizin bu anormal hallerini tuhaf karşılamayıp, yargılamazsak karşımızdaki de rahat eder biz de. Sonuç tam da aradığımızdır. Normale dönmemiz o kadar çabuk ve kolay olur.

İyi olmak çok zor. İyi olmak için kendinden başkalarını düşünürsün. Acıtmamak için hislerini saklarsın. Sen varsındır. Bu yetmezmiş gibi içinde konuşan bir sen daha vardır.Senin canın yanar. "Geçti" dersin.İçindeki sen bunu "bir" der içine atar.Önce "o" dersin , eğer o ; "önce can" derse önemli değil der ona bahaneler bulursun. Oysa içindeki sen "iki" der içine atar. Sonra bir gün bir olay olur.Elmanın çekirdeğinin bile "bu benim dişimin kovuğunu doldurmaz yahu"deyip yan gözle bile bakmadığı cinsten ; ama senin tüm hayatını doldurmuştur bile.Ölürsün , yok olmak istersin.

İstersin, dilersin, dua edersin, yeter dersin, l anet olsun dersin ;"Ama" der yine ona bahaneler bulursun. Sen iyiyi oynuyorsundur. O ise kötü değilse bile çok meşguldür kafası. Yorgundur, çalışandır. Nedenleri , "maşallah" dedirtecek cinstendir canım benim.

"Off"!! deme "püf" de istersen ama artık kendine "dur" de. Kendin dahil hiç kimseye bahane bulma artık. Bazan da canın yanabileceğini kabul et. Başına istemediğin , beklemediğin bir şey gelince üzül ama; ölme. Hayat üzerine biraz biber serpti. Lezzetlen diye. Sonra tuz döküp belki biraz yakacak ama dolu kaşığın içinden bak hayata. Sen de acıt. Ama yıkmadan. Acı sana öğretsin sen de acınla öğret.

Bundan sonra güne başlarken kalbimden olabildiğince uzak, dilimin bir köşesine biraz biber koyacağım. Gerektiğinde biraz serpmek için. Kalbimin derinliklerinden gelen bir parça tatlıyı da dilimin diğer köşesine koyacağım. Acıyla öğretirsem , ardından tatlandırayım ; acıtırlarsa , tatlımla tatlanayım diye..

 
Toplam blog
: 11
: 4392
Kayıt tarihi
: 06.11.07
 
 

Acı tatlı bir hayat geride kalan ; yaşadıklarımın beni bugüne taşıdığı ,ağzımda kaymaklı ekmek kaday..