Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Ekim '09

 
Kategori
Siyaset
 

Açılım mı, demokratikleşme mi?

Açılım mı, demokratikleşme mi?
 

İstanbul, IMF, Dünya Bankası'na karşı gösteriler...


Açılım lafı edilmeye başlandığından bu yana ortada açılmış bir şey görmedik. “Alevi Açılımı” şimdide “Kürt Açılımı” lafları daha bir zaman havada kalacaklar gibi gözüküyor.

Açılım yapılacağı ileri sürülen bu konularda bir açılımın yapılması zaten o kadar kolay değil. Yıllar içinde şekillenmiş, politikalar, anlayışlar söz konusu. Aleviliğin tanımlanmasını diyanete bırakan bir anlayışla “Alevi Açılımı” mümkün gözükmüyor. Diğer yandan anayasal yurttaşlık kavramını “Türklük” ile eş anlamlı gören, kullanan bir anlayışla da “Kürt Açılımı” yapmak olanaksızdır.

Hepsinden önemlisi açılım laflarının edildiği konulara baktığımızda gördüğümüz açıkça demokrasinin yetersizliğidir. “Açılım” bir oyalama ve zaman kazanma, bazı kesimlerin iktidardan pay almasının bir aracı değilse izlenecek yol açıktır.

Türkiye'nin demokratikleşmesidir o yol.

Nereden Başlamalı?

Lafı hiç dolandırmaya gerek yok. Türkiye'de atılacak en küçük demokratik adımlar dahi 12 Eylül Anayasasını değiştirmekten geçer. Aksi, inandırıcı ve kalıcı çözümlere ulaşmaz. Kaldı ki; yukarıda sözü edilen her iki konuda yapılacak bir açılım, 12 Eylül Anayasasının bazı maddelerinin değiştirilmesini zorunlu kılmaktadır. 12 Eylül Anayasasının ilgili maddelerindeki değişiklik asla Türkiye'nin demokratikleşmesi için yeterli olmadığı gibi sözü edilen konuların kalıcı çözümlerinin üretildiği anlamına da gelmez.

Sorun, bir Kürt ve Alevi açılımı gibi gösterilse de; özü itibarı ile Türkiye'nin demokratikleşmesi sorundur. Demokrasinin en azından batılı normlarda hayat bulması söz konusu olmadığı sürece, sorunlarını hukuk içinde çözen, insan haklarına saygılı bir ülke olduğumuzdan söz emek mümkün değildir.

Kaldı ki; Türkiye'de demokratikleşmeye gereksinim duyan kesimler Aleviler ve Kürtlerle sınırlı değildir. Değişik kesimlerin oluşturacağı listeler bir birinden çok farklı öncelikli alanları öne çıkarsalar da hepsi için olmaza olmazların başında örgütlü toplum gelmektedir.

Özelikle ekonomik krizle birlikte giderek öne çıkacak sendikal hareket, düşünce özgürlüğü, basın üzerindeki keyfi uygulamalar demokratikleşmedeki öncelikler arasında sayılmalıdır. İstanbul'da yapılmakta olan IMF ve Dünya Bankası toplantılarında; Dünya Bankası ve IMF başkanlarının yaptığı açıklamalar, dünya ölçeğinde önümüzdeki dönem işsizliğin giderek artacağı, yoksulluğun yaygınlaşacağını gösteriyor. Dünya Bankası başkanı 59 milyon işsizden, Afrika'da en az 50 bin açlıktan ölecek çocuktan söz ediyor. Yine aynı konuşmasında; işsizliğin giderek sosyal bir boyut kazanacağını, iç savaşların çıkmasına neden olabileceğini söylüyor.

Bunu biraz daha anlaşılır bir dilde ifade etmek gerekirse; emekleri ile yaşama tutunanların sokağa ineceğini söyleyebiliriz. Tam da bu yüzden; bu dönem, hiç olmadığı kadar emek örgütlerine ihtiyaç duyduğumuz dönemlerden biri olacaktır.

Bu yüzden demokratikleşme, emek örgütlerinin önündeki engellerin kaldırılmasını içermediği sürece; açılımlar işsiz ve yoksulluğun pençesindeki Kürtler açısından çok da anlam ifade etmeyecektir. Aynı şey, inanç özgürlüğü bağlamında inançlarını yaşayan Aleviler için de söylenebilir.

Sözlerimizin asla bu kesimlerin taleplerini küçümsediğimiz şeklinde alınmamalıdır. Bir demokraside olmazsa olmazlardan kabul ettiğimiz; etnik ve inanç kimliklerinin korunması, geliştirilmesi, bunun sürekliğinin sağlaması her alandaki demokratikleşmeyle mümkündür.

Bu yüzden her kesimin kendi çıkarlarını içeren açılımlara sarılması yerine Türkiye'nin demokratikleşmesi için güç birliği içinde olması gerekmektedir.

Ancak böyle bütünlüklü ve kapsayıcı bir demokratikleşme, 12 Eylül rejimine son verir ve gerçek demokrasi ile tanışma şansı yaratabilir.

Hasan Kaya

www.hasankaya.com

 
Toplam blog
: 65
: 1019
Kayıt tarihi
: 11.09.09
 
 

Mart 1959 Erzincan doğumlu, İzmir de yaşıyor.. ..