Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '09

 
Kategori
Siyaset
 

Açılımda eşbaşkanlık ödevi

“Kürt açılımı”nı Cumhurbaşkanı Gül’ün ağzından dinliyoruz “Bu bir fırsattır, bu fırsat kaçırılmamalı” diyor, “Eğer bunu biz şimdi yapmazsak, başkaları yapacak”, “Açılım üç safhada gerçekleşecek, yakın, orta ve uzun vadelerde”. Bütün bildiklerimiz bu kadar... İçi, ABD’nin varmak istediği hedefe doğru, ihtiyaç duyuldukca doldurulacak açık çek. Bunun üzerinde tahminler yürütülüyor, yazarlar, düşünürler, muhalefet ve halkın çabaları nafile! Hükümet projesini bir türlü açıklamıyor.

Ama açılımı üstlenen hükümet, istensin istenmesin, biz bunu ne pahasına olursa olsun gerçekleştireceğiz diyor ve terör canilerinin Habur Kapısındaki karşılanış rezaleti yaşanıyor!

Cumhurbaşkanı Gül’e sorulmaz mı: sözünü ettiği hangi fırsattır; “Kürt açılımı”’nı kendi isteğimizle yapmasak başkaları yapacak, yada zorla bize yaptıracaklar anlamı taşıyan bu deyiş, dıştan gelen bir tehdit habercisi mi?

Şimdilik, sözü edilen yakın ve orta vadede açılımın neye vardırılacağını sorgulamadan önce, uzun vadede ulaşılmak istenilen sonucu soralım. Açılım, uzun vadede ABD’nin “Büyük Orta Doğu” projesine eşbaşkanlıklarını sürdüren(1) Gül ve Erdoğan’nın Güneydoğu bölgemizden vazgeçilmesine rıza gösterilmesine kadar mı uzanıyor? Çünkü diyorlar ki “Biz bu “Kürt açılımı”nı halka hazmetire, hazmetire, yavaş yavaş gerçekleştireceğiz”.

Cumhurbaşkanı Gül’ün, başlatılan açılımın niteliklerini belirtmekle yetinmeyip, fırsatın ne olduğunu, başkalarının zaten yapacakları bir girişimi neden bizim önceden yapmamız gerektiğini, yakın, orta ve uzun vadelerde, Güneydoğuda yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımıza, vatandaşlık haklarından öte hangi ayrıcalıkların tanınacağanı ve sonuçta Güneydoğu yöremiz statüsünün ne olacağını, millete açıklaması gerekiyor.

Ayrıca hükümetin, hudut ötemizde konuşlanan PKK teroristleri sorununa çare aramaktaki bu telaşı, aceleci davranışı çok yanlış ve yersiz. Çünkü asıl telaş içinde olanlar, ABD ve Irak’ın Kuzeyindeki Kürt yönetimi. ABD’nin Iraktan çekilme hazırlığıyla durum tamamen değişti, Avrupadaki koruyucuları artık PKK’nın önünü kesiyor. Irak’ın petrol ve gaz zenginliklerinin değerlendirilmesinde ve Irak Kürt yönetiminin yerleşmesinde PKK asıl onlara başbelâsı . Sınır ötemizdeki terör örgütü tasviyesinin ülkemize zarar vermeyecek kararlı bir uygulamayla ele alınması zaruri. Hele de, terör sorununun Kürt sorununa dönüştürülmesi Türkiyenin kendisine karşı oluşturduğu çok tehlikeli bir tehditdir . ”Kürt açılımı” tanımıyla başlanıp, “demokratik açılım”a dönüştürülüp, sonra da “özgürlük açılımı”, “daha fazla demokrasi “gibi deyimlerin kulanılması, hükümetin giriştiği “Kürt açılımı”nın özünü örtmeye mahsus laf cambazlığından öteye geçmiyor. Tarlayı saran yabani otları, kafa karışıklığı yaratan fikir bezirgânlığını ayıklarsak, bakın ortaya ne çıkıyor: PKK terör örgütü sorununun olduğu; bu sorunun hükümet tarafından Kürt kökenli vatandaşlarımızla özleştirilmek istendiği; Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizin az gelişmişlik sorunları.

Başlangıçtan bu yana PKK’nın öldürdüğü 40’000’e yakın vatandaşmızın coğunluğu Kürt kökenli . Demek ki PKK , bilhassa, o bölgedeki Kürtlere karşı terör estiriyor ve kesinlikle onları temsil etmiyor. Son yapılan anketlerde, bölge halkının ezici çoğunluğu PKK’ya karşı olduklarını, terorist başı Abdullah Öcalan’dan nefret etseler de, ondan korktularını belirtirlerken, hükümetce terör sorununun Kürt sorununa dönüştürülme gayretinin bir sebebi saklı bir maksadı olmalı. Dış mihrakların da bu yönde girişimleri gözönüne alınınca “Büyük Orta Doğu” projesinin eşbaşkanları (1) Gül ve Erdoğan’nın neden terör sorununu bir Kürt sorunu haline çevirme gayretleri daha iyi anlaşılır.

Hükümetin teroristlerin yakın siyasal temsilcileriyle giriştiği, muhatab alma çabaları, ortalığı daha fazla karıştırmaktan başka bir işe yaramıyor, yarayamaz. Sayın Obama’nın, sorunların görüşmelerle çözümlenmesi tavsiyesi, terör örgütlerinin bile muhatab alınmasına kadar gider mi? Kendisi, o zaman neden El-Kaide ve Hizbullah’ın temsilcileriyle görüşmüyor?

Menfaatleri gereği, ABD ve AB ülkelerin PKK’ya karşı tutumları hazır değişmişken, tehdidin hedefi Türkiyeye, onun hükümetine mi düşüyor teroristlere taviz verme ödevi?

(1) “Bu oyun bitmeli”, blog, siyaset, 22.11.2009

 
Toplam blog
: 48
: 480
Kayıt tarihi
: 02.04.09
 
 

10 Şubat 1931'de Ankara'da dogdum. Ilk, orta ve liseyi "Galatasaray" Lisesinde tamamladim. Isviçre, ..