Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

27 Haziran '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Acımadı ki!

Acımadı ki!
 

Bir sızı gibi avuçlarımdan döküldü sen’li yanım. Bir daha hiç olmayacağın korkusu sarmışken ruhumu, sana dair ne varsa sakladım böğrümde. O son bakışını her düşündüğümde, ciğerimin sızısıyla irkildim. Ilık ılık aktı sensizliğin damarlarımda “kan” diye. Uzun bir yolculuğa çıktığını düşledim önceleri. Gelirsin diye yolunu gözledim geceler boyu. Gelmedin. Ne bir ses, ne bir haber bıraktın ardında. Yine de kızmadım sana, kızamadım. Yüreğimi acıtsın diye miydi her yaptığın? Acımadı ki!

Say ki, çocuğum. Düşüp dizimi yaraladım. Ufacık taş parçaları battı etime, kanattı. Düştüğüm yer, yüreğin oldu. Yüreğinden aşka dair umut kırıntıları saplandı yüreğime. Kanamadım, sızlamadım. Yedikçe sillesini hayatın, nasır tuttu her yanım. Ben artık ne kadar ağlasam da, akmıyor gözyaşlarım. Kurumuş pınarları gönlümün. Yasını tutuyorum her gün, yitip giden duygularımın. Her gün bir başka acıyla yüzleşiyor katran karası gecelerim. Ve ümitlerim.. Hayallerim..

Sabahın seherinde kapıyorum gözlerimi gençliğime. Bir daha geri dönüşü olmayan, orta yaşlı bir ruha bürünüyor deli düşlerim. Sen gittin gideli, bir başka sızlıyor sol yanım desem de inanma. Ben bu hayatın gam yükünü taşımaya öylesine alıştım ki, açtığın yara kabuk bağlayalı çok oldu yar. Sanma ki üzüldüm, sanma ki canım yandı. Acımadı ki!

Sen şimdi mavili düşlerde, bensiz uykularda avutuyorsundur yorgun bakışlarını. En çılgın, en asi hallerinde bile, ardında gizlediğin yalnızlığını, kimsesizliğini paylaşmışken biz seninle; şimdi bu kaçış niye? Suskunluğun cellâdım olsun ki, ömrümden ömrüne katabilirim. Gidişine sebep olan her neyse, şakağına dayayıp namluyu, bir hamlede gözümü kırpmadan tetiği çekebilirim. Yeter ki bana tek bir kez “git” de, senin canın sağ olsun der, ardıma bakmadan çeker giderim.

Bugün, sensizliğin doğum günü. Ruhumu yüreğinin mabedine gömeli çok oldu. Gitmeseydin, bir başka baharı açacaktı menekşeler, allı morlu. Bir başka hazzı olacaktı âşıklar tepesindeki bakışmaların. Böyle yetim, böyle öksüz kalmayacaktı ellerim boşlukta. Kulaklarımda, adımı söyleyen o muhteşem sesin hiç susmayacak ve ben şimdi bu matemi yaşıyor olmayacaktım. Kalmayacaktım ıssız sokak lambalarının altında dili bağlı.

Say ki, hiç savrulmadı yüreğim uçurumlardan, hiç kanamadım. Hiç sızlamadı ciğerimin sen köşesi. Ölesiye vur hançerini, öfkenle yarıp geç ablukaları. Ben ihanetinin kanıyla sulamışken her yanımı, dilediğince vur yüreğime. Acımam ki! Acıtamazsın ki!

“Yağlı urganı geçirirken boynuma hayat ağacında, “ses etme sakın!” dedi kader.

“Sus, geçer kızım.. Sus, geçer..”

Ayağımın altından kaydırdığında iskemleyi; yaşama dair ne sevinç kaldı, ne de keder!”

 
Toplam blog
: 20
: 1095
Kayıt tarihi
: 18.09.08
 
 

"Hayat mı çok acımasız, yoksa insanlar mı diye düşünürken henüz toy zamanlarımda, aslında tüm zaliml..