Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Nisan '09

 
Kategori
Öykü
 

Acındırmak...

Acındırmak...
 

Dilenmek ki?.. Acındırmak mı?..


Yemek sonrası kahvelerini içerken, koyu bir sohbete dalmışlardı. Uzun bir süredir görüşemiyorlardı, anlatacak ne çok şey birikmişti!.. Her zamanki gibi, gösterilecek şeyler de birikmişti; Nevin Abla’nın yeni aldığı manto gibi. Fincanları niyet tutarak kapatırken: “Soğuyana kadar getireyim mantoyu.” diyerek kalktı Nevin Hanım. Ne de olsa karşılıklı fal bakacaklardı ve herkes bilir ki fincan soğumadan fal iyi(!) çıkmazdı.

Mantonun acı kahverengi rengi çok yakışmıştı Nevin Hanım’a. Çıkarıp koltuğun üzerine atarken, ödediği parayı söyleyince şaşırdı Zehra. Kumaşıyla, dikişiyle, duruşuyla çok daha fazla eder diye düşünmüştü oysa. “Ucuzluk mu vardı?”diye sordu. Evet, ucuzluk varmış ama ucuzluk fiyatı bile yüz elli liraymış. Vitrinde ilk gördüğünde beğense de indirime kadar beklemeye karar vermiş ve o zamana kadar satılmaması için dua ederek, mağazanın önünden her geçişte göz atmış Nevin Hanım. Geçen pazartesi indirim olduğunu görür görmez de almak niyetiyle girmiş içeri ve pazarlığa başlamış:

—Vitrindeki kahverengi manto ne kadar?
— Yüz elli lira.
— Son fiyat mı?
— Bu indirimli fiyatı, sezonda iki yüz yirmi liraydı. Bakın, üzerinde etiketi duruyor hala.
— Peşin ödesem? Nakit olarak. Fiş de istemez.
— Fiş vermek zorundayız ama nakit öderseniz, yirmi lira daha indirim yapabiliriz.
— Biraz daha yapsanız?
—Daha fazla indirim yapamayız, yetkimiz yok.

Bunun üzerine “Eh ne yapalım” dercesine ve olasılıkla Zehra’nın gözünde canlandığı gibi, kendini acındıran bir boyun büküşle,

—Manto bu kadar eder evet, ama benim param yetmez… Manto için yüz lira ayırmıştım.

diyerek ağır ağır kapıya yönelmiş. Ama şansa bakın ki, çıkmadan, tezgâhtar kızların kendine seslendiğini duymuş. Patrona telefon açmaya karar vermişler. Ve patron önce itiraz etse de sonunda: "Bu seferlik bizden olsun, kiminin parası kiminin duası" diyerek kabul etmiş. “Allah bin kere razı olsun” demiş Nevin Abla ve bu duasını, paketlenmiş mantosunu alıp çıkarken, tezgâhtar kızlara da etmeyi unutmamış. Tıpkı Zehra’ya anlatırken tekrarladığı gibi.

Nevin Abla’sının büyük bir hevesle anlattığı (acındırıp) ucuza manto alma öyküsü Zehra’ya nedense çok tanıdık geldi. Onun alışverişleri zaten hep böyleydi. Ve ilk tanıştıkları zaman kendisini de "yoksul"luklarına inandırmıştı da... Neyse. Bir şey demedi, onu böyle kabullenmişti. “Güle güle giy.” derken gülümsemeye çalıştı, medet umar gibi fincana sarıldı hemen: “Bak bakalım, kim bilir ne güzel şeyler çıkmıştır?” diyerek Nevin Abla’sına uzattı. Ve birden, onun fincana uzanan elinin gerisindeki parlaklığa takıldı gözü. Bir çift burma bilezik vardı. Bakışını yakalayan Zehra Abla’sı biraz da sitemle “Hiç görmüyorsun, yeni aldım bunları.” dedi. Ama onun zaten bir çift burma bileziği vardı!.. Yeniyle eskisi arasında ne fark olurdu ki altın bileziğin?.. "Mahmut Abi’n son çalıştığı işten iyi kazandı da, çar çur olmasın, ölümlük dirimlik kalsın istedim. Dün sabah gittim kuyumcuya, bunu da iyi bir fiyata aldım" derken, nedense Zehra nasıl bir hikâye dinleyeceğinden adı gibi emindi.

 
Toplam blog
: 210
: 3227
Kayıt tarihi
: 29.03.07
 
 

Yazmak... Öyle güzel, öyle hoş ve öyle derin bir eylem ki!.. Olmazları bile oldurabiliyorsun. "Ke..