Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Ocak '13

 
Kategori
Doğal Hayat / Çevre
 

Acıyorum. 9 : Boşa giden enerjiye

Acıyorum. 9 : Boşa giden enerjiye
 

yekarum.sdu.edu.tr


Bu sadece, dışarı çıkarken söndürmeyi unuttuğumuz ampul için bir lied değil; ama daha çok elde edilmesi gereken; mutlak elde olması gereken fakat şimdiye kadar hep geciktiğimiz, her türlü enerji gücü için de bir yazıklanmadır.

Dağlarımızdan nice dereler  boşa akar gider. Onların üzerinde nice santraller kurulabilir. Kuramamışızdır. “Su akar, Türk bakar…” ve yararsız bir dereyi ben neyleyim?

Dağlarımızda nice lodoslar, poyrazlar, karayeller eser… Eser, eser giderler.. Arkalarından bakar dururuz. Oh biraz serinletti deriz… Oysa o rüzgarların çevireceği nice pervaneler, türbinler vardır; boşa eser geçerler… Yazık değil mi?

Ve güneşimiz tepemizde dört mevsim pırıl pırıldır . Kışın değilse bile yazın ensemizde boza pişirir. Yakar yakar kavurur. O kocaman güneşimizle ne yapacağımızı bilemeyiz, sadece yakınırız; “Allahından bul deriz…” Oysa onun verebileceği enerjiyle çevrilecek nice  “Solar Enerji Santralleri” büyük bir açığımızı kapayabilir. Ama nerede?

Kömürümüz vardır. Bilinçsizce çıkarırız; ikide bir de insanlarımızı kurban veririz . “Bu da Allahtan…” deyip dövünürüz. Ama yine gereken önlemleri almayız; insanları kaderleriyle karşı karşıya bırakırız. Oysa yurdumuzun dört bir tarafında bulunan  o kömürlerden nice termik santral kurulabilir.

Diğer yandan dünyanın gıptayla baktığı sayılı Uranyum, Toryum madenlerine sahip ülkelerinden biriyiz. O madenlerle nice nice “Nükleer enerji istasyonları” kurulabilir. Bir Fransa’yı küçümseriz; ondan sonra da o ülkenin 79 tane Nükleer Santralı olduğunu söyleriz…

Ve enerjimizin büyük çoğunluğunu oluşturan akaryakıtımızı, Rusya’dan, Azerbaycan’dan, İran’dan, Suudi Arabistan’dan, Libya’dan ve bulabildiğimiz bütün diğer ülkelerden oluk oluk para vererek alırız. Bütün akaryakıt satan ülkeler bize çok yakın olmasına karşın, dünyanın en pahalı akaryakıtını kullanırız. “Elalemin memleketinde akaryakıt su’dan ucuz…” diye kendi kendimizle dalga geçeriz. Sonra da o akaryakıtı, gereksiz yere cayır cayır yakarak , hovarda gibi para harcarız.

Oysa artık bütün o arabaları “Hibrit” yapabilmenin teknolojisi bulunmuştur. İstenirse, benzinli olsun, dizel olsun bütün o arabalar “Hibrit” olarak imal edilebilirler veya hibrit arabalara dönüştürmek mümkündür. Yani o arabaları, hem dizelle hem elektrikle çalıştırmak mümkündür; bu artık gizli bir teknoloji değildir. Yeter ki istensin, yeter ki bir irade ortaya konsun. Bir adam çıksın , “Üç ay içinde bütün arabalar hibrit hale getirilecektir…” densin. Ondan sonra akaryakıt ihtiyacımız belki dörtte bire, belki beşte bire düşecektir.

Çünkü benzinli araba 100 km’de  50 TL’lık benzin harcıyorsa, elektrikli araba sadece 2.5 TL.lık benzinle gidecektir. Bu kadar basit.

Peki, o benzine verilen , oluk oluk dökülen paralara acımaz mısınız? Yüreğiniz yanmaz mı?

Ama bütün teknolojimiz aslında gavurların elindedir ve bizim devlet erkanımız onların ağzına bakar; “Bir babayiğit çıksın da, Türkiye’yi dönüştürsün…” diye bekler durur. Ve o bütün pis kompradorlar da pis pis sırıtırlar… Nasıl olsa, gavurların bütün fabrikaları, Türkiye’de ucuz işgücüyle çalışmaktadır ve biz Türkler de onları seyretmekteyiz. Peki, kapitülasyonlar nerede kaldı; ekonomik bağımsızlığımız nerede? Onlar artık tepenin gerisindedir.
 Türk halkı boğaz tokluğuna; bankalara olan borcunu ödemeye; ömür boyu borca aldığı ev parasının borcunu ödemeye mahkumdur, sesini çıkaracak hali kalmamıştır.

Bizim devlet büyüklerimiz mi? Onlar habire , Afrika’yı, yakın Doğu ülkelerini, Suriye’yi , Kürdistan’ı filan kurtarmak peşindedirler. Maksat insanlık olsun… İnsanlık her yerde insanlıktır… Öyle değil mi?

Ama asıl insanlık başka : haberler diyor ki…

“4 Oca 2013 – Sigara ve alkollü içeceklerin ardından akaryakıta da zam geldi. Motorinin litresi 5 kuruş zamlandı…”

İşte gerçek hayat budur. Siz istediğiniz kadar esen rüzgara, akan giden derelere, çıkarılmayan petrole, kara kömürlerimize, nükleer gücümüze yazıklanın durun… Ama diğer yandan, arabanızla haldur, huldur Arabın, Kürt’ün benzinini yakın… Dünyanın en pahalı enerjisini kullandığınızı da bilin.

Ama bu kazıkların size kimler tarafından atıldığını bilmeyin. Bütün bu düzen neden çevrilmiyor, alt üst edilmiyor bilmeyin. Siz sadece Mekke-i Mükerrem’e giderek kurban kesmeyi düşünün; onlar da bütün bu kurban etlerini “kapsah” yapsınlar ve gerisiyle ne yapacaklarını bilmesinler?

Bu düzen böyle gidiyor. Gören gözler olarak… Cahil bıraktırılmış, bütün o Anadolu insanının kaderine acımaz mısınız?

“Ne yapalım bizim insanımız bunu hak ediyor, buna layık, bunu istiyor…” diye, gelip geçer misiniz?

Vay ki vay… “Ağla Sevgili Memleket” ki dertlerin bitmiyor ve bitecek gibi de gelmiyor. Biliyor musunuz bütün bu şehitlerin; bu madenlerde ölenlerin; ufak bir zelzelede öteki dünyaya gidenlerin… kaderi biraz da senin elinde. Çünkü belli ki bu ülkenin “dönüştürülmesi” gerek, ama gerçek bir dönüşüm yaşanmıyor. Yapılması gereken durmadan gecikiyor.

Böyle bir ülke için üzülmez misin, kendini sorumlu tutmaz mısın?  Kızmaz mısın?

“Ağla Sevgili Memleket ağla…” Çünkü bu senin hakkındır. 

 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..