Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Mayıs '08

 
Kategori
Ekonomi - Finans
 

Açlık isyanları

Açlık isyanları
 

-Önce Mısır’da.
-Sonra Haiti’de.
-Mısır’daki isyan, kanlı bir şekilde bastırıldı.
-Haiti’de hükümet istifa etti.
-Ama pek çok insan gösteriler sırasında katledildi.
-İnsanlar öldürüldü.
-Sadece, aç olduklarını haykırdıkları için.
-Ve gıda fiyatlarındaki aşırı artışa yönelik dikkatleri çekmek için.
-Mısır ve Haiti’deki ayaklanmalar, bir anda dikkatleri gıda fiyatlarındaki artışa çekti.
-Başta Birleşmiş milletler olmak üzere birçok kuruluş, acil önlem çağrısında bulundu.
-Durumu gerçekten vahim olarak nitelendirdiler.
-Haziran ayında yapılacak olan G-8 toplantısında, konunun ele alınması gündeme geliyor ama Birleşmiş Milletler, o zamana kadar beklenemeyeceğini ileri sürüyor.
-Ve derhal tedbir alınması yönünde, G-8 ülkelerine çağrıda bulunuyor.

* * * * *

-Gıda fiyatlarındaki aşırı artış, küresel ölçekte tartışılıyor.
-Gıda fiyatlarındaki artış, Türkiye’de de en önemli gündem başlığı oldu.
-Ve pirinç gibi, ülkemizde, temel tüketim maddesi haline alan bir ürün, yüzde yüzleri aşan bir fiyat artışını yaşadı.
-Ekmeğe büyük zamlar yapıldı.
-Bakliyattan sebze-meyveye kadar birçok ürünün fiyatı ise ani bir artışla karşı karşıya.
* * * * *
-Uzun zamandan beri ekonomide pembe tablolar çiziliyordu.
-Birden ne olduysa, gazetelerin ekonomi sayfalarında, çarşaf çarşaf gıda fiyatlarına yapılan yüksek zamların tabloları verilmeye başlandı.
-Dikkat ederseniz!
-Gıda fiyatlarındaki aşırı artışın gündeme girmesinde, geniş halk yığınlarının tepkisi önemli rol oynamıştır.
-Ve ancak böyle bir kitlesel tepki sonrasında büyük sermaye, gıda fiyatlarındaki artışı gündemine almıştır.
-Ama esas sorun, dünya ölçekli bir tepkinin oluşması ihtimalidir.
-Aynen Mısır ve Haiti’deki ayaklanmalar gibi, bütün dünya ülkelerinde, dalga dalga ortaya çıkacak ayaklanmalar söz konusuydu.
-İşte bu nedenledir ki!
-Büyük sermaye, bu ayaklanmaların önüne geçecek bir takım tedbirleri almak ve hayata geçirmek gibi bir zorunlulukla karşı karşıyadır.
-Kendilerine bayrak yaptıkları neo liberal politikaların doğal bir sonucudur yaşananlar.
-Çünkü
-Açlığı ve sefaleti yaşatanlar, bizzat büyük sermayenin kendisidir.

* * * * *

-Biliyoruz ki!
-Türkiye’de.
-İşçi ve emekçiler ile işsiz milyonlar için gıda fiyatlarındaki artışlar, salt bu günün sorunu değildir.
-İşçi ve emekçilerin ve milyonlarca işsizin hayatı, bu sorunlarla boğuşmakla geçmektedir.
-Oysa son yıllarda, sermaye ve temsilcileri, enflasyon düşüyor diye bilumum yaygaralar koparıyordu
-Oysa Türkiye’de.
-Milyonlarca insan ve toplumun ezici bir çoğunluğu, açlık sınırının altında yaşıyordu.
-Hoş buna yaşamak denirse.
-Yaşamla ölüm arasında bir şey.
-Ve yaşamla ölüm arasında kalan toplumun ezici çoğunluğunun manzarasını , Doğudan- Batıya, Kuzeyden-Güneye ülkenin dört bir yanında görmek mümkündür.
-Ve özellikle.
-Açlığın ve yoksulluğun küreselleşerek dalga dalga yayılması ile birlikte, Türkiye’de de açlık ve yoksulluk bölgesel olmaktan çıkıp, genelleşmektedir.
-Peki, bu genelleşmekte olan açlık ve sefaletin kaynağı nedir?
-İşte bu soru çok önemli.
-Ve yanıtı da belli.
-Uluslararası Kapitalist tekellerin, sömürü ve talanının önündeki tüm engellerin kaldırılmasıyla, açlık ve sefalet büyük boyutlara ulaşmıştır.
-Gerçek bu iken.
-Büyük sermaye, sorunun kaynağını, küresel ısınma olarak göstermektedir.
-Yani;
-Küresel ısınmanın yol açtığı kuraklık nedeniyle, tarımsal üretimde büyük bir daralma yaşanmış ve bu da doğal olarak, ürün fiyatlarının artmasına sebep olmuştur.
-Bu gerekçenin, büyük sermayenin aşırı kâr hırsını ve doğayı tahribatını perdelemeye hizmet ettiği kuşkusuzdur.
-Daha açık bir şekilde ifade edersek.
-Küresel ısınmanın arkasında yatan nedenselliklerinde arkasında, kapitalist tekellerin doğayı yıkıma uğratan aşırı kâr hırsı yatmaktadır.
-Ve küresel ısınmanın en önemli nedenlerinden birisi, sera gazlarının salını mıdır?
-Oysaki
-Büyük kapitalist tekeller, sera gazı salınımının azaltılması ile ilgili tedbirlerin alınmasını da engellemektedir.
-Çünkü
-İş kâr hırsı olunca, bu tür tedbirler boşa yapılmış harcamalar olarak nitelendiriliyor.

* * * * *

-Hemen bir başka noktaya dikkat çekelim.
-Tarımın artık bilimsel ve teknolojik üretim sürecine dönüşmüş olması da dikkat çekici bir durumdur.
-Genetiği değiştirilmiş ürünlerin üretimi söz konusudur.
-Ve genetiği değiştirilmiş ürünlerin üretimi tarımsal ürün bolluğu yaratmıştır.
-Mesela;
-AB’nin tarımsal üretim için kullanılan “tereyağı dağları”, “süt gölleri” gibi tanımlamaları geçmişi değil, bu günü anlatmaktadır.

* * * * *

-Dikkat ederseniz.
-Gelişmiş ülke metropollerinde, müthiş bir bolluk yaşanmaktadır.
-Yani emperyalizmin pençesindeki ülkelerde yaşanan yokluklar.
-Emperyalist ülkelerin bolluğu olarak kendisini gösteriyor.
-Ve emperyalist ülkeler, kendi üretim stoklarını, kendi egemenlikleri altındaki ülkelere satmak için, bu ülkelerin tarımlarını sistemli politikalarla çökertmektedirler.
-Örneğin;
-Dünya Ticaret Örgütü’nün eli ile yapılan görüşmeler vardır.
-Emperyalistler, bağımlı ülkelere, tarım ürünlerinin önündeki gümrük duvarlarını kaldırmalarını dayatmaktadır.
-IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşların baskıları ise ha keza.
-Ve gerek IMF olsun.
-Gerek Dünya Bankası olsun.
-Her iki kurumda, ilgili politikaların uygulanması için seferber olmuştur.
-Yerel tarımın çökertilmesi.
-Küçük üreticilerin, yıkıma uğratılması.
-Ve boşalan alanların, uluslar arası tarım tekelleri ile doldurulması, temel politik sürecin birer parçasını oluşturuyor.
-Ve bu durum, uluslar arası tekellere, küresel ölçekte gıda fiyatları ile oynama imkânı yaratmaktadır.
-Hal böyle olunca.
-Gelir düzeyleri hızla gerileyen milyonlarca insanın, tarımsal ürünlere ulaşması zorlaşmaktadır.
-Mesela;
-Mısır’da halk, ekmek zamlarına karşı ayaklandı.
-Ve Mısır halkının yarıdan fazlası, günde 2 dolardan aşağı bir gelirle yaşamak zorunda bırakılmıştır.
-Mısır’da durum böyle iken.
-Bizde durum farklı mıdır?

 
Toplam blog
: 1509
: 1145
Kayıt tarihi
: 07.08.07
 
 

Yazarım... Okurum... Öğrencilik yıllarımda çok yazdım... Kompozisyon derslerinde yazdım... Duvar ..