Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Şubat '17

 
Kategori
TV Programları
 

Acun "Survivor"la ne yapmaya çalışıyor?

Acun "Survivor"la ne yapmaya çalışıyor?
 

milliyet.com.tr


Acun bilindiği gibi “Necmettin Hoca”nın deyimiyle bir “Taklitçi”… Yani  aslında TV8 Televizyonu ile, alıp uyguladığı Yarışma programlarında kendisinden bir şey yapmıyor.
 
Diğer ülkelerde televizyonlarda uygulanan, gösterilen, başarılı olan programları, yarışmaları alıp Türkiye koşullarına uydurup, en çok “reyting”i yakalayan adam olup çıkıyor. 
 
Bakacak olursanız, ACUN, arkadaş, ne yaparsa kazanıyor… Bu bakımdan tam anlamıyla kapitalist dünyanın örnek insanı.
 
Öyle yeni bir şey bul, al uygula, yap.. Ve para kazan… Bunu yapıyor. Helal olsun adam iyi yapıyor . Ne demezsin ki..!
 
Nedir Survivıor? Dış görünüşüyle Survivor, “ıssız bir adada hayatta kalma mücadelesi veren yarışmacıların, adada sürdürdüğü zor yaşam ve birincilik mücadelesidir.” Ve söylenenlere göre bu kişiler büyük zahmetlerle Dominik’te ıssız bir adaya götürülüyor, günlerce aç, susuz çeşitli oyunlarla, yarışmalarla boğuştuktan sonra, son bir çift olarak Kıbrıs’a geliyorlar ve orada nihayet Şampiyon seçiliyor.
 
İnsanlar bütün bu zahmetlere, işkencelere, yarışma stresine niye katlanıyorlar.. Görünüşte para kazanıyorlar. Yarışmacılar orada kaldıkları her gün için belli bir ücret alıyorlar. En sona kalanlar daha çok para kazanıyor. Şampiyon olan da eh yüklü bir miktar para kazanıyor ki , harca harca bitmez..! 
 
Bütün bu çekişme, niza, kavga, yarışma para için mi? Kuşkusuz değil…
 
Hangimiz genç olup, Dominik’in o adasında Robinson Krusoe gibi yepyeni bir hayat kurup, sert doğa koşullarında hayatta kalmayı istememişizdir… Bir de işin eğlencesini düşünün. Bir sürü arkadaş, kafa dengi insan bir arada yaşamaya, hayatlarını bir süre için belli bir amaç için birlikte sürdürmeye amaç edinmişler ve bunun için savaşıyorlar.
 
Gerçi bu arkadaşlık bir süre sonra gruplar arası çekişmeye ve sonra yavaş yavaş kişiler arası mücadeleye dönüşüyor ama orada bir insanlık macerası da önümüze sergileniyor.. Aslında sergilenen, kentlerde her gün yaşanan iki yüzlü yaşamın sergilenmesidir.. Arkadaş gibi görünen insanlar, bir süre sonra çıkarları için birbirlerini atlatıyorlar, oyunlar oynuyorlar ve karşıdakini memlekete göndermek için ellerinden gelen her numarayı çekiyorlar. 
 
Sonunda kim başarılı oluyor? En güçlü olan mı, en akıllı olan mı, entrikaları en güçlü bir şekilde yürüten mi? Belki de hepsi diyeceksiniz ama… Şimdiye kadar kazananlara bakacak olursanız. Hep dürüstler oldu. !
 
Bilindiği gibi , “Survivor, dünya üzerinde birçok ülkede uygulanan bir televizyon yarışmasıdır. Programda, yarışmacılar yerleşim yerinden uzak bir bölgede kent hayatından soyutlanarak; para ödülü ve diğer ödüller için çekişirler. Yarışmada kademeli eleme sistemi kullanılır. Yarışmacılar, yalnızca bir yarışmacı kalana kadar diğer takım arkadaşlarını kapalı oylama ile elerler. Yarışmayı kazanan "Sole Survivor" (Hayatta kalan kişi) unvanını da alır. Survivor formatı 1992'de İngiliz televizyon yapımcısı Charlie Parsons  tarafından oluşturulmuştur.”
 
Bu yarışmanın bu güne kadar uygulandığı ülkeler ve verdikleri büyük ödüller şöyle : Almanya (250 000 € ), Arjantin (100 000 $) , Avustralya (100 000 $) , Belçika (2 000 000 B Fr.) , Birleşik Krallık (1 000 000 £), Avusturya, ABD (1000 000$) , Azerbaycan, Brezilya, Bulgaristan, Kolombiya, Hırvatistan… ve bunlar gibi  daha nice ülkeler bu “Survivor” formatını alıyorlar, kendilerine göre yorumluyorlar ve istedikleri bir ülkede çekiyorlar. Gösteriyorlar…
Yani yeni bir şey yok… Belli bir format var. Adamın biri bulmuş, onu alacaksın, kendine göre yorumlayıp, uygulayacaksın.
Acun bunu yapıyor… Yapıyor da çok iyi yapıyor. Her yıl “Reyting” oranlarını alt üst edip her zaman ilk sıraya oturuyor. 
Bu neyi gösterir… Demek ki insanlarımız farklı bir şey istiyorlar. Gerçekten eğelenmek istiyorlar. Kendileri yapamadıkları bir şeyi genç insanların yapmasını, uygulamasını seviyorlar ve bu yüzden gerçekten seyrediyorlar.
 
Tabii bu yarışmalarda tartışma çok, fakat fiziksel temas yok.. İlke  olarak kim diğerine ilk önce elini kaldırır ve vurursa, yarışmalardan “diskalifiye” ediliyor, atılıyor. Bu da güzel .. Habil ve Kabil oyunu oynamaya izin verilmiyor. Tartışın, konuşun fakat kavga yok. Fiziki temas yok. 
 
Demokrasinin bir ilkesi de bu değil mi? Tartışın fakat vuruşmayın… Sonunda anlaşın…
 
Acun’u bu ülkede çok insan seviyor, bazıları bayılıyorlar… Buna değer mi? Çok sempatik, işini bilen bir insan olduğu besbelli.. Yanında o kadar çok insan çalıştırıyor ki, artık bu ülkede bir çeşit “Acun” sanayi kuruldu gibi… Bir çok insan onun yüzünden büyük paralar kazanıyorlar. 
 
Böyle bir insanı kıskanabilirsiniz, kızabilirsiniz… Ama bilin ki bu insan çok başarılıdır ve korkunç paralar kazanıp, onları insanlara yerli yerince dağıtmasını biliyor… Başka? 
 
Bazı insanlar da çok kızıyor? Niye .. Niye olsun, muhafazakarlıklarından, tutuculuklarından.. Çünkü bir sürü genç insan ortalarda kız, erkek karışık koşturup duruyorlar cılbah, cılbah.. ve utanmadan kız erkek, yarışıp duruyorlar. Bu durum insanların tepesini attırıyor ve programı şikayet edip duruyorlar. Peki, RTÜK ne halt etsin… Bu işten bir çok insan para kazanıyor. İnsanlar bu programları bayıla bayıla seyrediyorlar ve ayrıca Acun devlete korkunç vergi veriyor… Daha ne olsun! Ballı börek…
 
Peki, aktöre olarak biz ne diyebiliriz? Acun iyi mi yapıyor, kötü mü?
 
Acun bu ülkenin genç insanlarının rüyalarına tercüman oluyor..
 
Bu ülkede kaç insan deniz kıyısına gidip, günlerini, aylarını deniz kıyısında geçirip.. Çalgılarla, çömleklerle yarış yapıp eğlenebiliyorlar ki?
 
Bu ülkenin insanları eğlenmesini, güzel vakit geçirmesini biliyorlar mı?  Bizim için eğlence nedir?
Rakı şişesini alıp, bir masanın başına çöreklenip, hep beraber şarkılar söylemek, sonra zevke gelip, birbirini bıçaklamak mı… Bu mu eğlence…?
 
Kaçımız yarışmasını, atletizm de dereceler almasını, koşmasını, gülmesini, gerçekten eğlenmesini biliyoruz ki… 
 
Ne kadar eğlendiğimiz futbol maçlarından belli… Yenildik mi, karşı tarafın elemanlarını yakalayıp bir güzel sopa atmak.. En güzel eğlencemiz..? Değil mi? 
 
Ama ne eğlence..? Keşke adam gibi eğlenmesini bilsek. İyi toplumlar, uygar toplumlar iyi eğlenmesini bilen toplumlardır. Bunu biz biliyor muyuz? Hiç sanmıyorum…
 
Acun, bu toplumların genç insanlarına güneşten yararlanmasını öğretiyor..
Dünyada çeşitli oyunların olduğunu ve insanların birbirlerini kırmadan da yarışabileceklerini öğretiyor… En aşağısından öğretmeye çalışıyor.
 
Acun’un öğrettiği o kadar çok şey var ki, belki de Acun bu ülkeye hiç çaktırmadan uygarlığı getiren ilk insanlardan biri sayılacaktır bir gün!
 
Bu benim yorumum. Siz ne dersiniz, bilemem..
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..