Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '10

 
Kategori
Etkinlikler / Festivaller
 

Adalar Kültür ve Sanat Festivali

Adalar Kültür ve Sanat Festivali
 

Büyük Ada'dan


Dün gece (30 Temmuz 2010) Büyük Ada’daki Sanat festivalindeydim. Festival deyince insanın aklına daha kapsamlı şeyler mi gelir o sebepten mi bilmem ama kendimi pek festival havası içinde hissedemedim.


Saat 20.00’da başlayacak olan Üç Tenor konserini beklemek için oyalandım bir nevi. Festival ortamında olduğumu fayton kuyruğunu görünce hissettim gerçi. Her beş faytondan birinde canlı müzik olacak yazıyordu festival programında. Ne güzel dedim. Canlı müzik eşliğinde ada turu. Fakat metrelerce uzanan kuyruğu görünce ve kulağıma beni kuyruk bekleme sıkıntısından vazgeçirecek herhangi bir müzik tınısı da çalınmayınca fayton turundan vazgeçtim haliyle. Fakat müzik bu dinlemesem olmaz. Bari kolay yoldan bir bisiklet kiralayayım da şu müzikli faytonları bir göreyim içimde kalmasın dedim. Dedim ama dememle kaldım. Belki de bana denk gelmedi. Bilemiyorum. Ama baya bir çaba sarf ettim müziği duyabilmek için. Festival programından yazan gastronomi etkinliğine de rastlayamadım. O da belki gözümden kaçmıştır. Neyse akşamı bekleyene kadar oyalandım. Konser öncesi Yunanlı bir grup çıktı yaş ortalamaları ellinin üzerinde olan “ Laogrifiko Musio Orestiadas” isimli otuz kişilik bir koro ile. Ses düzenlemesi o anlık iyi yapılmadığı için ilk birkaç parça pek hoş gelmedi kulağa. Enstrüman çalanlar görünmüyordu, arkalarında kalmıştı koronun. Aklıma küçük yaşlardayken babamın beni konservatuara girme düşüncemden caydırmak için söylediği söz geldi. Bitirince ne yapacaksın. Sahnenin gerisinde çalgıcı olarak oturmak mı hayalin” demişti. Onun da gençliğinde öyle bir tecrübesi olmuş gerçi, o sebepten belki… Yani diyeceğim o ki enstrüman çalanlara saygı konusunda hiçbir şey değişmemiş demek ki. Bir müzikale gittiğimizde de enstrüman çalanlar görünmüyor, yerin altında çalıyor, gecenin sonunda platform yükseliyor iki dakika görünüp alkış alıyorlar ve tekrar aşağı iniyorlar. Neden izlemek istediğimizin hep oyuncu ya da solistler olduğu düşünülüyor anlayamıyorum. Neyse konumuza geri döneyim. Adalar festivali diyordum. Festival olduğu için ilaveten seferler konulur diye de bir beklenti içindeydim. Tabi bu konuda da yine yanılmışım. Üç Tenor konseri başladıktan on dakika sonra Karaköy’e son deniz otobüsü kalktı. Haliyle gecenin ilerleyen saatlerinde adada mahsur kalmamak için Bostancı’ya giden aracı mecburi olarak tercih etmek zorunda kaldım. Konserin bitmesini beklemeden çıktığım halde eve varışım gece on iki oldu. Fakat değdi mi derseniz evet. Yaşları çok genç, başarılı, hevesli, bu işe gönlünü vermiş üç genç. Uzun zamandan beri kulaklarımın pası silindi diyebilirim. Yolları açık olsun. Umarım hak ettikleri değeri görebilirler. Diyeceğim şu ki organizasyonlar yapılıyor. Ne güzel. Birileri bir şeyler yapmaya çalışıyor (elinden geldiğince) Neden ilgili herkes yapabildiği müddetçe bir şeylere katkıda bulunmuyor. Suya sabuna dokunmayan insan düzgün, bir şeyler yapmaya çalışan insan hep başkalarının yüzünden eleştirilmeye mahkûm oluyor.

İnternette ada seferlerine bakarken tesadüf eseri keşfedebilmiş olduğum bu festival 30 Temmuz ve 1 Ağustos 2010 tarihleri arasında gerçekleşecek. Geleneksel hale getirilmesi düşünülen bu festivalin önümüzdeki yıllarda çok daha başarılı organizasyonlara imza atacağını umuyorum.

Sanat ve sevgi ile…

Şöhret DOĞRUYOL

 
Toplam blog
: 22
: 1578
Kayıt tarihi
: 27.05.10
 
 

Şöhret Doğruyol. Eğitimci sanatsever.....