Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '08

 
Kategori
Öykü
 

Adam, Kadın ve Gün

Adam, Kadın ve Gün
 

idare oluna daha iyisini arayamadım.


Perdenin arasından güneşin ilk ışıkları odaya hafif hafif süzülmeye başladığında yatağın sağ yanında yatan adamın yüz hatları yarı, gölgede acı içinde gerilmişti. Işık hafifçe bu gergin ifadeye değdi. Sırtı sol yanına dönük, güne o denli savunmasızdı ki.... Işık yatağın yükseltisinden kapalı gözlerine ulaştığında göz kapakları ışığın yoğunluğuna tahammül edemedi. Adam göz kapaklarını hafifçe kırpıştırdı ve ilk ışıkla güne baktı.

- Ne olur bu olmuş olmasın.

Arkasındaki vücudun varlığını hissetmeye çalıştı, evet oradaydı. Dönmeye korktu. Ya “o” değilse.

- Saçmalama burası işte bu yatak, bu perde.

Usulca soluna döndü kadını gördü. Kadın, sırtı ona dönük elleri yanaklarında uyumasını sürdürüyordu. Kadının yüzüne baktı; kaşları gerilmiş alnında adeta birleşmişti.

- Kiminle savaşıyorsun gene?

Dün geceyi düşündü, bağıra çağıra geçirilen dün geceyi. Her şeyin bir anda silinip atıldığı, öfkenin denmezleri dedirttiği dün geceyi. Kadına baktı; “o”ydu işte. O hep sevdiği içinde hep sen benim ziynetimsin dediği. “O” . İşte buradaydı yatağın hemen solunda elleri yanaklarının altında, dizleri karnına çekilmiş, ana karnında yatakta öylece uyuyordu.

- Sen bir mucizesin kadın bunu bil.

Usulca sokuldu kadına, boynundan kokusunu içine çekti. Bu kokuyu bir daha koklayamama endişesinin açlığıyla. Koku içine doldu; kadın hafifçe kımıldadı. Korktu uyanmasından, bu ân bitmemeliydi, “O” uyumaya devam etmeliydi. Kadının yüzüne baktı;

- Allahım, ben ne şanslıyım o var işte…

Kadının yüzüne bakmaya doyamıyordu, o hep bildiği, o hep gördüğü yüze bakmaya doyamıyordu. Öyle masum, öyle savunmasız öylece uyuyordu. Kaşları çatık…

Usulca bir kez daha korkarak yaklaştı kadının çıplak omzuna, dudaklarını yaklaştırdı. Teninin sıcaklığı dudaklarına ulaştı, karşı koyamadı ve dudakları kadının teniyle buluştu. Kadın hafifçe gerindi uyumasını sürdürdü. Bundan cesaret alarak bedenini kadının bedenine yaklaştırdı. Sağ eliyle saçlarını okşadı. Usulca saçlarını alıp bir kez daha kokuyu içine çekti. Elini saçlarından kadının şakağına doğru yönlendirdi ve saçlarıyla şakağının bitiştiği noktaya dokundu. Parmak uçlarında tüm bir hayatının aktığına şahit olduğunda dayanamadı ve kadına sarıldı.

Kadın bu sarılışla uyandı ve adamın kolunu göğüslerinin altına çekti.

- Neden?

Adam bu soruyla kollarını kadına daha da sardı. Sustu.

- Neden?

- Bu yolun bizim yolumuz olmadığını, bir yalan olduğunu bilememişim.

- Bana bir masal anlatır mısın?

Adam, kollarını iyice kadına sardı. Kadın bedenini adama iyice yasladı.

- Bir gece, tüm kentin ışıkları söndüğünde bir adam ve bir kadın bir birlerine bakıp, sadece o karanlıkta sen iyi ki varsın demişler. Adam ve kadının bedenleri karanlıkta seçilmezken sadece birbirlerinin gözlerini görmüşler. O gözlerde aslında gittikleri yolların yalan, sevgilerinin ise gerçek olduğunu anlamışlar.

- Selim...

- Masal anlatıyordum.

- Biliyorum, seni seviyorum.

- Selin...

- Masalı dinliyorum.

- Seni seviyorum.

Selin, Selim'in elini dudaklarına götürüp up uzun öptü. Onu hep seven eller olduğunu biliyordu. Bu eller yıllarını verdiği adamın elleriydi ve bu ellerin onu seveceğini bir kez daha anladı. Gece bitmiş gün yeni bir hayata başlamıştı. Tüm bir gece boyunca yaşadıkları kabusla öğrendikleri; kaybettikleri üç harf onlarındı....

vgi.

 
Toplam blog
: 97
: 635
Kayıt tarihi
: 04.01.07
 
 

öylecene yazmak istiyorum... Hepsi bu. ..