Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '09

 
Kategori
Felsefe
 

Adam olmak ya da “rafine” birey olmak

Adam olmak ya da “rafine” birey olmak
 

Saygıyla ve özlemle anıyoruz. (bu yazıya, bugün başka bir resim yakışmazdı.)


Öncelikle “rafine” sözcüğünün ne ifade ettiğini bilmemiz gerekiyor: “Rafine” kelime olarak; incelmiş, ince, arıtılmış, saflaştırılmış, fazlalıklarından arındırılmış anlamlarına gelmektedir.

Aldığımız birçok ürünün üzerinde; ”rafine” edilmiştir diye yazmaktadır. Peki, tuzun ya da zeytinyağının “rafine”si oluyor da; insanın rafinesi olmuyor mu? Bu konuda biraz felsefe yapmakta yarar olduğunu düşünüyorum.

Doğan bebeğin yaşamı, ilk nefesini aldığı andan itibaren başlar ve kişiliği, genlerinden gelen özellikleriyle birlikte, aile ve çevrenin etkisiyle, belli bir süreç içerisinde şekillenecektir…

Bu arada geçen uzunca bir zaman dilimi vardır ki; psikologlar ve sosyologlar bu evrelerle ilgili ciltler dolusu kitaplar yazmıştır.

Dünyaya gelen bebeklerin, çocukluktan yetişkinliğe geçene kadar süren bir arınma, incelme süreci de işler; çünkü çocukların doğasından gelen bir takım arınmaları gereken özellikleri vardır; “kıskançlık, bencillik” gibi, bunlar törpülenmediği taktirde, ileriki yaşamlarında hem kendilerine ve hem de yaşadıkları topluma zarar verebileceklerdir…

Bu durumları her birimiz yaşamışızdır ve çocukluğumuzdan, özellikle de ilkokul sıralarından birçok anımız vardır ki; zaman zaman hatırladığımızda, tatlı-tatlı gülümseriz:

-Öğretmenim, arkadaşım silgimi aldı?

-Öğretmenim, Ahmet bana “eşek” dedi…

Bunları çoğaltabiliriz ama, çoğunlukla buna benzer diyaloglar olup, arada “ben sana küstüm, konuşmayacağım işte” gibi küskünlükleri ifade eden konuşmalar da oluyordu.

Ancak, bu diyaloglar, bu küskünlükler, bizlerin henüz çocukluk dönemlerimizde olduğundan; öğretmenlerimizce de, ailelerimizce de, anlayışla karşılanır, bizlere öğütler verilir ve dargınlıklarmız da zaten kısa sürer, bir süre sonra hiçbir şey olmamış gibi arkadaşlıklarımız devam ederdi…

Daha sonra bu çocuklar, uzun okul yaşamları sonunda yetişkin bir birey olurlar ve toplum içerisinde sorumluluk almaya başlarlar, görevleri değişir; aile kurarlar, iş sahibi olurlar ve onlarda evlat sahibi olurlar. Bu aşamada roller değişir ve bu dönemde de onlar, çocuklarının topluma yararlı bir birey olması için çaba göstermeye başlarlar…

Şimdi, bu döngüyü analiz edecek olursak; çocukluk dönemimiz hem arınmamız ve hem de yeteneklerimizi geliştirdiğimiz bir dönemdir. Bu dönemi, kelebeğin henüz tırtıl olduğu döneme de benzetebiliriz ki, insanın gelişimi çok daha karmaşıktır. Çocukluktan, yetişkinliğe geçen bireyin sadece fiziken gelişmiş olması yeterli değildir; ayrıca psikolojik ve sosyal açıdan da gelişmiş olması gerekir.

Sonuç olarak, öyle sanıyorum ki; insanın çocukluktan, yetişkinliğe geçene kadar geçirdiği dönemi, “rafine” olma uğraşı verdiği bir dönem diye de adlandırabiliriz. Bence, bu dönem bir “rafine” birey olma ya da “adam olma” diye tanımlayabileceğimiz bir süreç olup, bu aşamaya gelen kişi; eğer ham duygularından yani “posa”lıktan kurtulamadıysa, hem kendisine ve hem de çevresine olumsuz birçok etkisi olacaktır. Bu tür olumsuz davranışlara sahip kişiler, bir "hamal" gibi sırtlarında taşıdıkları ve bir türlü sıyrılamadıkları “kıskançlık, bencillik, öfke ve dedikodu” gibi kötü özelliklerin kurbanı olup, ne kendileri huzur bulurlar ne de etraflarına huzur verirler!.. O nedenle de, toplumda insanlar çoğunlukla bu tip kişilerden uzak durmaya çalışırlar ki; huzurları bozulmasın…

Bu konuyu çok güzel özetlediği için, “Rudyard Kipling’in “Adam olmak”la ilgili şiirini ilave etmekte yarar görüyorum:

<ı>çevrende herkes şaşırsa bunu da senden bilse
sen aklı başında kalabilirsen eğer
herkes senden kuşku duyarken hem kuşkuya yer bırakır
hem kendine güvenebilirsen eğer
bekleyebilirsen usanmadan
yalanla karşılık vermezsen yalana
kendini evliya sanmadan
kin tutmayabilirsen kin tutana

düşlere kapılmadan düş kurabilir
yolunu saptırmadan düşünebilirsen eğer
ne kazandım diye sevinir, ne yıkıldım diye yerinir
ikisine de vermeyebilirsen değer
söylediğin gerçeği eğip büken düzenbaz
kandırabilir diye safları dert edinmezsen
ömür verdiğin işler bozulsa da yılmaz
koyulabilirsen işe yeniden

döküp ortaya varını yoğunu
bir yazı-turada yitirsen bile
yitirdiklerini dolamaksızın dile
baştan tutabilirsen yolunu
yüreğine sinirine dayan diyecek
direncinden başka şeyin kalmasa da
herkesin bırakıp gittiği noktada
sen dayanabilirsen tek

herkesle düşüp kalkar erdemli kalabilirsen
unutmayabilirsen halkı krallarla gezerken
dost da düşman da incitemezse seni
ne küçümser ne de büyültürsen çevreni
her saatin her dakkasına
emeğini katarsan hakçasına
her şeyiyle dünya önüne serilir
üstelik oğlum adam oldun demektir...

 
Toplam blog
: 52
: 1892
Kayıt tarihi
: 05.03.09
 
 

Okumayı seviyorum ve okumanın, insanın içindeki havuza taze suların katılmasını sağladığına inanı..