Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '08

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Adam olmak zordur

Adam olmak zordur
 

Ancak duygularını yönetebilenler lider olurlar. Liderlik, bir yönetim süreci değil, süreçleri yönetme işidir. En önemli süreçler de duygusal olanlardır.

Duygusal Zekâ kavramı, günümüz batısının son yıllarda farkına varıp üzerinde çalıştığı bir konu olmasına rağmen, başka ad ve tariflerle bizim köklerimizde her zaman var olmuştur. Kendinden önce söylenilenleri bilmeden yazarlık veya bilgiçlik taslayanları silip attıktan sonra, köklerinden habersiz lider bozuntularını da masadan kaldırmak için durumu iyice anlamalıyız.

Duygular, insanın bütün kararlarını temelinden gövdesine kadar çok fazla etkileyen iç dünyaların sesleridir. Duyguları yüzünden kişiler; ihtirasa, gurura, çekememezliğe, kine, nefrete, heveslere kapılırlar. Vazgeçilmez veya vazgeçilmiş olduklarını sanarak yaratılış gerçeğinden uzaklaşırlar. Bir tarafı Allah’a çekerken diğer tarafı egosuna çeker ve bazıları bunu görüp kendilerini kandırmak (halının altına süpürmek) için egolarının rehberlik edip sürüklediği yolu boyamayı tercih ederler. Hislerinin esiri veya düşmanı insancıkların, felakete düğün dernekle gitmesi gibi bir şey olsa gerek bu.

Sözgelimi bir genç kız, evlenmeyi kurduğu genç adamın “hayatını yönetmeye” odaklanır. Genç adam da onu “elde edeceği” güne doğru yürümektedir. İkisinin de tek derdi sahip olmak, avuçlarının içine almaktır. Köşede birleşip, bütünleşerek, tek ama daha güçlü bir kişilikle yürümek nedense akıllarına gelmez. Evlilik sonrası bu ahmakça iktidar savaşı yıllarca sürebilir. Günümüzün ruhsuz dünyasında boşanmaların hızla artıyor olması bundandır. Ve yıllar sonra evliliklerin oturuyor olması, oturduktan sonra bunun ballı böreğe dönüşmesi de bundan (tecrübeyle öğrenme).

“Duygusal süreçleri yönetmek” dedik. Öncesinde duyguları bilmek gerek… Sonra süreçleri bilmek lazım. En son da yönetmeyi bilmek gerekiyor… Herkesin kendi çapında lider olması, ama çap arttıkça başkalarının liderliğine boyun eğilmesi gerekiyor. Mesele işte burada: Kendi çapı içinde liderlik yapamayanlar hücreleri mahvediyor, aileler gidiyor. Yanlış liderlerin peşine takılanlar da toplumları felakete sürüklüyorlar. Millî kimlik böyle yozlaşır, başkalaşır. Milletler böyle sürüleşir.

“Doğru lideri nasıl anlayacağız?” dediğinizi duyar gibiyim…

Peki, lideri neden arıyorsunuz? “Kendi gerçeğinize götüren aracı” kullansın diye mi?

Çoğunuz için cevap bunun dışında bir şey. Çünkü bizler, bırakın başkasına emanet etmeyi o aracın sürücülüğünü, kendimiz bile gerçeğimize yüz çevirmişken, bize bizi başkasının anlatmasını hayal bile edemeyiz.

Ancak etmeliyiz.

Lider, kendini bilen, milletini bilen, gerçeğe taşıyan bir öncü olabilir ve gerçekten de odur.

Bunları bilmek, kendinden önce söylenenleri bilmekle, tecrübeleri almakla, kısaca birikim sahibi olmakla mümkündür.

Duygusal süreçleri yönetmeyi bilmeyen, bilgisi sınırlı ve tecrübesi zayıf insanlar lider olamazlar. O insanlar, bir kurtarıcı gelsin ve sihirli bir değnekle her şeyi birdenbire düzeltsin diye bekleyenlerdir. Bütün sorumluluğu ve iradesi, sandığa gidip oy vermek sanan, kendi gerçeğini aramaya bile yeltenmeyen, parayı nasihatten daha değerli sanan insanlar işte onlardır. Ve onlar sadece yönetici bulabilirler, asla lider değil.

Allah insana irade ve muhakeme yeteneği vermiştir. Bizim medeniyetimiz, insanın bir şeyleri şekillendirebileceği üzerine kuruludur. Batının hem komünist ve hem de kapitalist bakışının aksine, ayrıca ulusalcı veya ılımlı İslâmcı yaklaşımın aksine, bizde determinizm (gerekircilik) yoktur. Tevekkül vardır. Hatta daha öteye gidip bir hatırlatma yapalım: İnsan bu nedenle sorumludur.

İslâm’ın evrensel mesajını ve Türk kimliğinin ne anlama geldiğini bilmek için adam olmak lazımdır.

Dedik ya, adam olmak zordur.

Bir de güncel bir örnek verelim bakınız: Herkesin mutabık kalacağı bir ismi halk oyu ile Cumhurbaşkanı seçtirmek mümkündü. Bu böyle de giderdi daha sonra. Bunu beceremedi akıllılar (!). “Irak’a girelim mi girmeyelim mi?”ye döndü olay. Buna cevap vermek isteriz ve veririz aslında da… Girersek ne olarak gireceğiz, biz kimiz, belli değil. Biz biz değiliz yani. Belki bu fırtınalı gökyüzü bu yolla açılır ve biz biz oluruz diye ümit eden ve bu uğurda didinen adam adaylarıyız sırf.

Savunulması gereken birkaç ana damar var. Gelin görün ki, bir kısmını bizim gibiler, bir kısmını onlar ve bir kısmını Akepeliler savunuyor. Mesele, onları bir havuzda birleştirip herkesin savunmasını sağlamaktır. O zaman biz oluruz.

Lider bunu yapan adam mıdır? Yoksa bunlar olunca mı lider ortaya çıkar? Elimizde kalan son soru bu.

Cevabı verelim hemen. Lider zaten çıktı. Gemiye binenler için bekleniyor!

Gemiye binmek zordur! Adam olmayı istemek lazımdır. Çünkü yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz.

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..