Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

21 Ekim '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adam ve kadın

Kadın: Sevgilim sucuklu yumurtan hazır, yanına peynir de ister misin ya da içecek bir şey?

Adam: İstemez... Aysel bu tavanın altına bir şey koyamaz mıydın? Önümde rulet gibi dönen tavalardan nefret ediyorum.

Kadın: Aa. Unutmuşum, kusura bakma... du bakiim... eveeet.. Aşkım yarım saate kadar hazır olursun değil mi?

Adam: Oluruz oluruz. A.... bu yaştan sonra bir de dernek toplantımız eksikti, hayır; sanki bütün hayatımızı düzene soktuk da yaşadığımız mahallenin köpek çişi kokulu çam ağaçlarını korumak kaldı.

Kadın: Ne varmış bizim hayatımızda, ne güzel gül gibi geçinip gidiyoruz işte. Ama sevgilim hani bana söz vermiştin, bir daha hiç küfür etmeyecektin.

Adam: Etmiyorum, avradının anasının... etmiyorum.

Kadın: Tamam, tamam istediğin gibi davran. Ay Rıza... Bu şal nasıl durdu üzerimde, yoksa yeşili mi alsam?

Adam: Aysel nereden bileyim ben, yüz tane şalın şulun vardır senin, istediğini tak işte. Hem ben şimdi kazara ‘mor olanı tak’ dersem sana bin tane maraza çıkarırsın ‘vay efendim dalga geçiyor” falan diye. Sonra ‘moru çıkar maviyi tak’ dersem ki işte o zaman vay halimize, kesin ağlamaya başlarsın.

Kadın: Ay tamam. Sormuyorum bir şey. Ters tarafımızdan kalkmışız bugün, anlaşıldı.

Adam: İnsanın ters ya da düz kalkması için önce uyuması gerekmez mi Aysel? Sence ben uyuyabildim mi peki? Sabaha kadar o kendini beğenmiş şairin şiir kitabını okudun durdun. Kağıt hışırtısından uyuyabildim mi sanıyorsun? Üstelik adamın yazdığından bir şey anlayabilsem gam yemeyeceğim, yahu bize anamız babamız Türkçe diye başka bir dil mi öğretti onu merak etmeye başladım ben, yok efendim ‘imgesel, tümcesel, mimgesel’ nece lan bu?

Kadın: Nedenmiş canım. Bence o kelimelerin armonisi yüksek, hem niye kendini beğenmiş olsun ki, Namık bey çok kibar birisi, şiir kitabını imzalarken ne dedi duymadın mı?

Adam: Gözünün içine bakarken ne dediğini duydum. Göğüs dekoltene bakarken de ne düşündüğünü az çok kestirebiliyorum.

Kadın: Ne düşünecekmiş ki?

Adam: Anlamazsın sen, ya da anlarsın ama işine gelmez.

Kadın: Rızacım kırıcı oluyorsun ama.

Adam: Ah ben eskiden kırıcıydım ya, sen yoktun bu Dünya’da işte. Yalnız Aysel sana bir şey söyleyeyim mi? bence sen ‘bu şair bana kitabını imzaladı’ diye pek de havalara girme istersen, bence o adamın imzalamadığı kitapları daha değerlidir, çünkü hiçbir kitapçı o salak şiir kitabını raflarına koymadığı için hepsini kendi eliyle imzalayıp dağıtıyor.

Kadın: Hiç komik değilsin Rıza, hem bir an önce toparlansan iyi olur, on dakika sonra dernekte olmamız lazım.

Adam: Ben derneğe falan gelmiyorum, şimdi akşam akşam o meraklı gözleri üzerime alacak yerim kalmadı benim, oturacağım evimde paşa paşa. Sen istediğin yere gidebilirsin, istersen Çınar mahallesini Güzelleştirme derneğine git, istersen Kanarya sevenler derneğine git, ananlara git, babanlara git serbestsin yani.

Kadın: Ay ne alakası var, sen gelmiyorsan ben de gitmem....

Adam: offf!

Kadın: püf... Ama bunu unutma Rıza. Çünkü gideceğiz diye bana söz vermiştin. Hem karı koca gittiğimiz zaman daha bir anlamlı oluyor bu toplantılar.

Adam: Tabii anlamlı olur. Çünkü herkesin parmağıyla bizi gösterip ‘Bak maliyeci Rıza zamanında vurup zulaladığı paraları emekli olunca saçmaya başladı, genç de bir karı aldı, aradaki yirmi yaş farkını da belli etmemek için kel kafasına sosyete takkesi takıp bizim derneğe ağaç dikmeye geliyor’ dediklerini pekala sen de biliyorsun. Yahu dernekteki garsonlar bile önümüze bir bardak çay getirdiklerinde manalı manalı bir sana bir de bana bakıyorlar be, yani it herifler utanmasalar ‘amca kalbi fazla zorlama’ diyecekler bana... Gitmiyorum ulan ben.

Kadın: Off. Yine aynı konular açıldı bakıyorum. Seninle polemiğe girmeyeceğim Rıza. Soğuk bir bira ister misin? belki sinirlerin biraz yatışır.

Adam: Bu sinirleri ne anason tarlalarına yatırdık zamanında ama yatışmadı bir türlü. Neyse sen ver bana bir bira, bir tane de kendine aç, geç karşıma. Şu telefonuna da bak, iki saattir ‘liv liv de liv liv’, değiştirmedin gitti şu melodiyi.

Kadın: Ay duymuyorum ben telefonu. Alo, Evet... Belki. Tamam şekerim onun da sana selamı var.

Adam: Kimdi o? ‘İmgeselci şair mi?’

Kadın: Ay ne alakası var, kız kardeşim arıyor, ‘müsaitseniz gelin’ dedi ben de ‘belki’ dedim.

Adam: Kesin öyledir canım. Siz zaten kardeşinle hep böyle iki kelime konuşur kapatırsınız telefonu. Ey koca Rıza! ey kurumlar vergisi mükelleflerinin korkulu rüyası Rıza, sen bu hallere düşecek adam mıydın be. Sen içmiyor musun bira?

Kadın: Ben içmiyorum, şişiriyor beni.

Adam: Şişiver canım, ne olacak. Ömrünün sonuna kadar böyle kınalı yapıncak gibi dolaşacak mısın ortalıkta üstelik yakında çişini de tutamayacak olan bir ihtiyarla.

Kadın: Rıza ne olur sus. Bu evliliğin geldiği noktayı hiç tasvip etmiyorum ben, bence bunu ciddi olarak ve hemen konuşmalıyız ama sen şu kırıcı ve iğrenç konuşmalarından vazgeçmediğin sürece biz de bir adım öteye gidemeyiz buna inan.

Adam: Olur!

Kadın: Rıza benimle dalga geçmeden konuş, ciddiye alındığımı bilmek istiyorum.

Adam: Olur!

Kadın: Off Rıza off. Bira istiyor musun?

Adam: Bak bu gerçekten olur. Yahu Aysel sana bir şey soracağım. İki saattir sana söylemedik laf bırakmadım, ne bileyim söz verdiğim halde derneğe de götürmedim. Gıkın çıkmadı be. Allah aşkına söylesene sen bugün arabayı falan mı vurdun yine. Ya da ortak hesaptan para çekip ananlara mı yolladın? Kesin sende bugün ters giden bir şeyler var. Anlat kızmayacağım. Bilirim ben karımı.

Kadın: Yahu ne olsun. Bugün de öyle sıradan bir gün işte. Yani her gün gibi.

Adam: Bak, lafı evirip çevirip durma, adam gibi söyle ne olduğunu, kızmayacağım dedim ya işte Aysel, uğraştırma beni be!

Kadın: Ay bağırma tamam, söylüyorum. Biz aslında bugün dernekte sana sürpriz hazırlamıştık, çünkü bugün şey... Yani senin doğum günün.

Adam: Ne! doğum günüm mü? Hay a... k... Yine mi yaşlandım ulan ben?

Kadın: Doğum günün kutlu olsun aşkım. Buyur bu da hediyen, umarım beğenirsin.

Adam: Canım benim, çok teşekkür ederim. Ene! cimbom forması almış bana. Sağol hanım iyi düşünmüşsün bak bu forma olayını, maçlarda giyerim ben bunu.

Kadın: Evet istersen şimdi hazırlan, bütün dernek üyelerini davet ettim, bu akşam hepsi senin şerefine toplanacaklar, aslında sürprizdi ama neyse artık.

Adam: Keşke yapmasaydın be Aysel. Kalabalık boğar şimdi beni. Ama madem olan olmuş gidelim o zaman. Yalnız Aysel sen böyle peçete kadar etekle mi geleceksin?

Kadın: Ay nesi peçete kadarmış kocaman etek işte, bak bugün böyle ufak tefek şeylere pek takılmayalım aşkım olur mu. Bugün senin doğum günün, bozmayalım bu mutlu günü.

Adam: Yahu bunun nesi ufak tefek, maşallah Hadrianus’un üç de ikisi burada.

Kadın: Abartma Rıza, hadi anahtarı aldım, çıkıyoruz.

Adam: Yaşlandık diye üzüleceğimize bir de millete yemek veriyoruz, ulan Rıza ben senin kafanı s...

Kadın: Aşkım küfür yok, söylenmeyi bırak. Yalnız Rıza’cım yeri gelmişken söyleyeyim askerdeki kardeşim aradı...

Adam: Anladım... Yarın sen yolla bir şeyler işte, her şeyi bana sorman gerekmiyor.

Kadın: Benim altın kalpli tosbağam. Çok seviyorum ben seni.

Adam: Böyle tosbağayı bulsam, ben de severim a.. k..

Kadın: Rıza küfür yok.

Adam: Yok ebesini bilmemne yaptığımın karısı yok. Bak etmedim işte. Kıvanç içindeyim zaten.

Okan Ünver

 
Toplam blog
: 104
: 489
Kayıt tarihi
: 06.03.08
 
 

1978 doğumlu Antalyalı bir müzisyenim, devamını ben de bilmiyorum..