Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Eylül '07

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adams ailesiyle bir akşam yemeği

Adams ailesiyle bir akşam yemeği
 

Yemek davetlerini çok seviyorum sevmesine de ( En azından Erkan' a muhtaç olmadığım nadir günlerden biri olduğu için ) ama Nebahat teyzem beni davet ettiğinde midemde sancılar başlıyor. Hayr yemekleri kötü olduğu için değil ya da yemeklerin güzelliğinden ağzım sulanıp midemde buna tepki verdiği için hiç değil. Eeee neden o zaman dediğinizi duyar gibiyim. Dinleyin o zaman.

Bu Nebahat Teyze çok şeker bir o kadar da tuhaf bir kadın. Kocası Ekrem Bey Amca da ondan kalır değil. Adams Ailesi gibi bir aile kısacası. Oğulları Orhan da Adams ailesinin en korkunç üyesi.

Dün beni yemeğe davet ettiler. İftar vaktine yetişeyim diye cehennemin bir ucunda olan evlerine gitmek için 2 saat önceden yola çıktım. Yaşayacağım kabusu düşündükçe o yol hiç bitmesin istiyordum ama bitti ne yazık ki. Nebahat teyzeyi öyle çok atlatmıştım ki artık bahaneler kesemde zırnık bahanem kalmamıştı.

Evin kapısına geldiğimde tir tir titrediğimi farkettim. Biraz sonra üzerimde dolaşacak olan şarjlı el süpürgesini düşündükçe bu titremenin bir adapte olmaya çalışma hali olduğunu anladım. Kapı açıldı ve karşımda süpürgesiyle Nebahat Teyzem gülümsüyordu. " Geeeel bakiim Yiğit oğlum " diye kolumdan çekip köşe bucak süpürdü beni. Sesimi çıkarmadım. Ne diyebilirdim ki.

İçeri girdim. Nebahat teyze ite kaka beni banyoya sokup elimi yüzümü bir kaç kez sabunla yıkadı. Çoraplarımın üzerine galoşları da giydirdikten sonra artık salonuna girmeye layık hale gelmiştim. Ekrem amca her zamanki gibi odanın en kuytu köşesinde galoşlarıyla oturuyordu. Bir iki hoşbeşten sonra yemeğe oturduk. Nebahat teyze ayağındaki galoşları sürüyerek mutfaktan yemek taşıyıp durdu. Başındaki bonesiyle gerçekten görülmeye değerdi. Hayır zaman zaman düşünüyorum bu evi arada bir zabıta mı basıyor acaba? İçimden Uğur Dündar'ı arayıp " Allah aşkına şu adrese gelin de bütün lokanta, fırın ve pastahanelere örnek olacak bir evi görün " demek geçtiyse de telefona dokunmak için o plastik eldivenleri giymeyi göze alamadım.

Birazdan kapı çaldı. Adams ailesinin en korkunç üyesi Orhankeştayn geldi. Orhankeştayn'ın kafasındaki boneden ( saçları uzun olduğu için o boneyle gezmek zorunda ) kafasının iki yanındaki şarap mantarlarını göremedim. Ama ordaydılar biliyorum. Gerçi neden oradaydılar anlamak mümkün değil. Kafanın içinde birşey yok ki yere dökülsün. Neyse... Orhankeştayn yanında garip bişeyle geldi. Sanırım bir kızdı. Konuşunca anladım. Kapkara deri bişeyler giymiş yüzü gözü kömür gibi boyanmıştı. Tarzı böyleymiş. Gerçekten tuhaftı. Kızın adı Pınar' mış. Ama ben ondan Salem Cadısı diye söz edeceğim çünkü bana öyle göründü.

Yemeğe oturduk. Salem Cadısı' na bone ve galoş verildi. O bunları giymek yerine çantasına koymayı tercih etti. Sanırım bir armağan olarak düşündü. İşin garibi çatalları da bir ara çantasına attı galiba yoksa yemeği neden eliyle yesin ki. Tabağındakileri silip süpürdükten sonra Nebahat teyzenin tabağından bir parça tavuk aşırdı. Nebahat teyza donup kalmışken o keyifle yemeyi sürdürdü. Ekrem Amca kıskıs gülerken sanırım intikamını alan bu kıza derin bir sevgi besliyordu.

Salem cadısı gece boyunca evin altını üstüne getirdi. Nebahat teyze gece sonunda kanepeye yığılmış baygın yatarken ben de bu boşluğu fırsat bilip tabanları yağladım. Kabus olacağını düşündüğüm bir gece tam bir komediye sahne oldu. Hayat gerçekten süprizlerle dolu.

 
Toplam blog
: 6
: 489
Kayıt tarihi
: 26.08.07
 
 

1971 yılı Malatya doğumluyum. Ama Malatya'yı sadece haritada gördüm. Bu da birşey tabii. Haritada ba..