Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Nisan '08

 
Kategori
Felsefe
 

Adana’nın şirin ilçesi Karataş’ta dalgalarla kucaklaştım

Adana’nın şirin ilçesi Karataş’ta dalgalarla kucaklaştım
 

Karataş’a geldim bugün, hani şu insanlardan yıllardır kaçan, onlar tarafından dışlanmışlıktan, anlaşılamamaktan yakınan, Adananın şirin mi şirin sahil kasabalarından birisi olan Karataş’a.

Amacım limandaki balıkçıda hem tek başıma rakı-balık muhabbeti yapmak hem de geçen yıl Ekim ayında yaptığımız anlaşmanın hâlâ devam ettiğini sormaktı. Ona artık korkmasını gerektirecek bir şey olmadığının bir defa daha garantisini vermekti amacım. Haklıydı aslında ürkmekte, köşesine çekilmekte, çünkü hep yalnız bırakılmıştı, yalnızlığa terk edilmişti. Yanı başında duran koca kente göçen hemşerileri dahi onunla iletişimde zorluk çekiyorlardı. Ancak ona bir defa daha garantisini verdim, bundan sonra anlaşılmama sorununun olmayacağını ve Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisindeki Adana ilinin bir parçası olarak saygı görmeye devam edeceğinin. Daha yakın bir geçmişte, büyükşehirlerin rant kavgasının kendilerine bulaşmasının acısını çok acı bir biçimde kaybettikleri Belediye Başkanlarıyla yaşamışlardı. O nedenden, korkuyorlardı kendilerini açmaya; o yüzden ürküyorlardı “biz de buradayız” demeye. Gelip gördüm ki güvenmiş Adananın, bu şirin mi şirin tatil kasabası bana ve anlaşmayı uzatmayı o da istiyordu.

Bunun mutluluğuyla buraya gelişteki asıl amacım olan, kabarmış olan Akdeniz’in, dalgaları aracılığıyla bana getirdiği mesajı dinlemeye koyuldum. Hani, hatırlarsanız eğer geçen haftalarda Adana’da Seyhan Nehrinin kıysında bir aile çay bahçesinde sırtımı İnce Memed’in evi, Kurtuluş Savaşı’nda düşmandan kaçan analara, bacılara ve yiğitlere kucak açan Toros Dağlarına dayayarak ABD’ne bir mektup yazmıştım, işte o yazdığım mektubun cevabını getireceklerdi. Tam bir ay olmuştu o mektubu yazalı ve yanılmamışım, çünkü açıklardaki dalgalar el sallıyorlar bana, “cevap bizde getiriyoruz” diye. Aman Tanrım, kalbim yerinden çıkacak gibi, heyecandan zangır zangır titriyorum, zaman geçmek bilmiyor, dakikalar sanki öylesine uzamışlar ki her birisi artık altmış saniyeden daha uzun gibi geliyor bana.

Yok yok tamam, el sallayan dalgalar kıyıya varmak üzereler. Bakayım ne diyorlar. Onlardan gelen sesleri kelimelere anında dönüştürerek sizlere iletmeye çalışacağım. O nedenden, ben şimdilik sizlerin arasından çekiliyorum; biraz onları dinlemem ve anlamam lazım. Belli mi olur belki de anlayamayacağım yerler olacak ve yeniden soracağım, o nedenden şimdilik bana müsaade…

EBE: Selam, okyanuslar ötesinden biz Türkleri aydınlatmak için nefes nefese kalmayı göze alarak Akdeniz üzerinden, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan memleketimize varan dalgalar. Görüyorum ki hiç de yorgun değilsiniz. Aksine neşeli bir haberi dünya âleme duyurmanın sabırsızlığındaki afacanları andıran bir hareketliliğiniz var. Anlatın bakayım, okyanus ötesinden ne haber var? Milletçe, ne demek istediğimizi, ne arzu ettiğimizi anlamışlar mı? BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ve BTP (Büyük Türkiye Projesi) arasındaki farkları görüp algılayabilmişler mi?

Dalgalar: Selam olsun sana dost! Haklısın, haberler iyi. Biraz zorlanmış olsalar da onlar dahi anlamışlar, BTP’nin Türkler için BOP’dan daha önemli olduğunu… Söylediklerine göre, başlangıçta kavrayamamışlar Türkiye’nin içinde barındırdığı potansiyelin, birliğin, beraberliğin gücünü, o nedenden de böylesine büyük bir yanılgıya düşmüşler. “Ama artık yapacak bir şeyimiz de yok artık, ‘su akar yatağını bulur’ sözünün doğruluğunu bir defa daha acı bir biçimde test ederek öğrendik, Türkiye’nin ancak ve de ancak Mustafa Kemal Atatürk’ün çizgisinden gidebileceğini” diyerek devam ettiler. Aslında, size bir sır verelim mi, Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan memleketin sakinleri? Sakın ola bunu böyle hissettiğimizi ve sizinle paylaştığımızı ABD’lilere söylemeyin, bozulmasınlar garibanlar. Zaten hayal kırıklığı yaşıyorlar, bu hayal kırıklığının şiddeti daha derinleşmesin. Bizce unutun da artık geçmişte size yaptıkları kötülükleri ve hainlikleri, onlar da anlamadılar ne olup ne bittiğini, aslında doğaldı da anlamamaları, çünkü onlar Dünyayı tanımıyorlar ki. Onlar için sadece “biz ve diğerleri” var. Ancak bunun böyle olmadığını onlar da görecekler gibi geliyor bize az kaldı.

EBE: Şaka yapmıyorsunuz değil mi? Bakın, bu söylediklerinizi geçtiğim her yerde haykıracağım. Yanlış bilgilerle insanları boşu boşuna heyecanlandırmayalım, onları sahte hayaller peşinde koşar hale getirmeyelim.

Dalgalar: Ayıp ettin yani sevgili dost! Onca yolu, üzerinde şaka dahi yapılamayacak bir konuda şaka yapmış olmak için gelir miyiz, sanıyorsun. Söylediklerimizin hepsi doğru ancak bizim tespitlerimiz konusunda %100 garanti veremeyiz, sadece bugüne kadar ki hissettiklerimizde hiç yanılmadığımızı söyleyerek umudunuzu taze tutmanıza yardımcı olabiliriz. Umarız, öncelikle senin içini, sonrasında da bu güzel ülkenin vatandaşlarının tamamını da senin aracılığınla rahatlatabilmeyi becerebilmişizdir.

EBE: Çok sağ olun, hem kendi adıma hem de bu ülkenin güzel insanları adına hepinize sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Denizlerin karaya yakın yerlerinden hoşlanmadığınızdan, bakıyorum yerinizde duramıyorsunuz. Bir an önce yeniden açıklara dönme telaşındasınız. Tamam, sizi daha fazla tutmayacağım, alacaklarımı aldım sizden. Ancak sizden son bir ricam var; lütfen, bu söylediklerinizi ve Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu laik-demokratik cumhuriyetimizin, sosyal-hukuk devletimizin yerli yerinde sapa sağlam durduğunu ve bu topraklarda yaşayan fertlerin Atası gibi “Yurtta sulh, cihanda sulh” demeye devam ederek, geleceğe doğru ilerleyeceğini iletin. Yolunuz açık, neşeniz bol olsun… Elbet bir gün bir yerde yeniden buluşuruz, o zamana kadar kendinize iyi bakın…

Evet, Sevgili Dostlar, dalgalarla aramda geçen diyalogu aynen aktarmaya çalıştım. Umarım sürçü lisan eylememişimdir. Doğruyu söylemek gerekirse ilettikleri bilgiler hayal ettiğim gibiydi. İçimde biraz da olsa şüphe barındırıyor olmuş olsam da ki bunu sizinle paylaşmamıştım, gelen bilgiler çok iyi. Artık bayram yapma zamanımız yaklaşıyor, ancak bayrama hazırlık aşamasında bir çok kargaşa yaşanacaktır, buna da hazırlıklı olmak gerekir.

Şimdilik benden bu kadar! Birazdan, şirin bir o kadar da ürkek Karataş’tan Adana’ya doğru yola çıkacağım. Kalın sağlıcakla! Daha mutlu yarınlarda kucaklaşmak umudu ile…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..