Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Temmuz '09

 
Kategori
Magazin
 

Adanalı Santana öldü diyeler

Adanalı Santana öldü diyeler
 

Hafta sonu gazetesinin iç sayfalarında, ufacık bir karede okuduğum kısa haber ve gördüğüm, sakallı adam fotoğrafı içimi acıttı. Yüreğim, çok uzak ve tazecik bir yerinden sızladı.

Ortaokul-lise yıllarımızdı. Elimizden düşürmediğimiz müzik albümünün kapağında, elinde elektro gitarıyla poz vermiş, sakallı, uzun saçlı genç bir adamın fotoğrafı vardı. Adı “<ı>Kurtuluş”, albümünün ismi de “<ı>Yaşanmıyor”du. Meftunu olduk.

Bas-bariton bir ses; harikulade elektro, arkasında büyüleyici akustik gitar tınılarıyla “Yaşanmıyor”a giriyordu:


“<ı>Doğan güneş, bana doğsa

Her mutluluk beni bulsa,

Bütün dünya benim olsa,

Sensiz hayat yaşanmıyor.”

Kim bu adam demiştik? Muhteşem bir gitar yorumu, enfes bir sesi vardı. Adanalı olduğunu öğrendik önce. Sevdiğimiz, dinlediğimiz ve hepsi İstanbul çıkışlı sanatçıların arasında daha da bir sempatik gelmişti bize galiba. Ne acı bir tesadüftür ki bugün, tam da bugün, İstanbul'da bir konser verecek olan Meksikalı, dünyaca ünlü gitar virtüözü Carlos Santana’yı andırıyordu tarzı. “<ı>Adanalı Santana” koyduk adını.

Aynı albümde bir şarkı daha vardı ki adeta marşımız haline gelmişti: <ı>İstanbul Sokakları. Bugün bile zevkle dinlenen ve modası hiç geçmemiş bir klasik halini almış olan şarkıyı, udumla defalarca çaldım, söyledim:

“<ı>Söyleyin sevgilim nerde, İstanbul sokakları.

Çare bulun bu derde, İstanbul sokakları.

O’nu benden siz aldınız, O’nu benden siz çaldınız,

O’nu benden kopardınız, İstanbul sokakları.

Ama hiçbir söylemem, Kurtuluş’un ki kadar olmadı, olamadı.

Daha önce İstanbul’u hiç görmemiş olan bizler, Kurtuluş’tan İstanbul Sokakları’nı dinleyip dertleniyor, efkarlanıyorduk. İlk gençlik sigaralarımızı, hatta o ilk kutu biralarımızı Kurtuluş dinleyerek içtik, yüzümüzü ekşiterek ilk biranın acemiliğinden. Hiç görmediğimiz İstanbul sokaklarının, elimizden koparıp aldığı o hiç olmayan sevgililerimize içlendik.

Üniversiteyi kazanıp da Ankara’ya gittikten sonra ilk gençlik arkadaşlarımızla koptuk. Kurtuluş’u da dinlemez olmuştuk. Ölüm haberinde, 1983 yılında çıkan ilk albümünün tam bir milyon adet sattığı yazıyordu. Acaba o ilk ve bir milyon adet satan albüm “<ı>Yaşanmıyor” muydu, bilemiyorum.

Kurtuluş’un soyadını da ölüm haberinden öğrendim dün sabah. Kurtuluş Türkgüven. 55 Yaşında, pankreas kanserinden ölmüştü.

İçimden bir şeyler koptu gitti. Yirmi, yirmi beş sene öncesine sardım mütevazı filmimi. Kurtuluş ölmüştü.

Yaşanmıyor’daki bir başka şarkısında “<ı>Dert Değil” diyordu. Sevmesen de dert değil. Ama kaderin bir cilvesi midir bilmem, dermansız ve amansız bir dertten muzdarip, gözlerini kapayıp gitti dünyadan. Gitmiş daha doğrusu.

Dün, sabah uyanır uyanmaz kendimi Çeşme-Ilıca plajının suyuna bıraktığım, Kumrucu Hüseyin’in enfes kumrularıyla kahvaltı yaptığım Çeşme-Alaçatı sabahında, bir yanımın koptuğunu hissettim. Kurtuluş ölmüştü.

Yirmili yaşlarıma hazırlandığım ergen yıllarımın en önemli motiflerinden biri terk-i hayat etmişti. Bugün, eksildiğimi hissettim biraz daha.


İlgili bloglarımdan bazıları:

@ "Nikahına Beni Çağır Sevgilim": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=176774

@ "Ümit Besen'i Hatırlar mısınız?": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=38493


İki sene önce bugün:

@ "Ne Kene, Ne Kuş Gribi; Tehlike, Yollardaki İngilizler!": http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=50544

 
Toplam blog
: 898
: 3759
Kayıt tarihi
: 09.06.06
 
 

İzmir'de yaşıyorum.    Çok uzun yıllar öncesinden başlayıp, hiç ara vermeden bugünlere kada..