Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Mart '11

 
Kategori
Güncel
 

Ademlerin, Havvaların suçu ne?

Ademlerin, Havvaların suçu ne?
 

"RESİM:ALINTI" Burası Başkent. Başkent burası.


Başkent beyaza büründü.


Ankara karlar altında.


Çekilen eziyetin bini bin para.


Hemen her semtte kaza.


Kar bazı bölgelerde neredeyse elli santime ulaştı.


Arabalar kara gömüldü.


Vatandaş dün akşam evine beş saatte güçlükle ulaştı.


Kablolu yayın da nasibini aldı sanırım hava koşullarından ki dün akşam uzunca bir süre dışarıda neler olup bittiğinden bihaberdik.


Elektrik durmadan göz kırptı, gideceğim, gidiyorum, gittim dercesine.


Burası Başkent. Başkent burası.


Kaç gün önceden soğuk havanın geleceği ve kar yağacağı haber bültenlerini süsledi.


Hepimiz haberdardık da neden bu çile yaşanıyor. Tedbirler nerede?


Evet, Ankara böyle kar görmedi ama Ademlerin, Havvaların suçu ne?


Allah’tan okullar tatil edildi. Anaokulları da düşünüldü. Ya kreşe giden çocuklar? Mini mini bebekler?


Özürlü vatandaşlarımıza da izin verildi ya diğerleri işlerine hangi koşullarda ulaştı? Ve… Hangi şartlar altında dönecekler evlerine?


Nedense sonradan geliyor hep aklımız başımıza. Yaşanan acılar eğer bizlere teğet geçtiyse vah vah, tüh tüh ile idare edip bir süre sonra yaşananları unutup hayatınıza devam ediyoruz, eh tabii doğanın kanunu olarak. Biliyoruz ki ateş düştüğü yeri yakıyor.


Bilinçsizce davrananlar da yok değil. Yaz lastikleriyle yada kabak lastiklerle canını tehlikeye atarak (hadi kendi canını düşünmüyorsun karşındakinin suçu ne? Fakat kendini düşünmeyen karşısındakini düşünür mü?) trafiğe çıkıyorlar. Hani kar lastiğin hani zincirin? Bir arabada bir kişi. Trafik felç.Toplu taşım araçları kullanılsa daha iyi olmaz mı? Olur, elbet ama toplu taşım araçları da vaktinde ulaşamıyor ki duraklara. Bir, bir buçuk saat otobüs beklemek zorunda kalıyor vatandaş bu ayazın altında. Rampayı tırmanamıyor otobüsler, dolmuşlar. Çoğu sağa çekmiş, bekliyor. Taksi bulmaksa imkansız gibi bir şey.


Siz tam bir vasıta buldum, yaşasın, kurtardım kendimi diye düşünerek binerken otobüse yarı yolda indiriveriyorlar sizi “Buraya kadar, gidemiyorum.Zaten gitsem, dursam da kaldıramam bir daha aracı.” diyiveriyor şoför bey. Ya da eşimin başına geldiği gibi o kadar saat bekledikten sonra daha yolu yarılamadan bir jip gelip vuruyor bindiğiniz otobüse. Hadi aşağıya. Kaldınız mı lapa lapa yağan karın altında, oh. Rüzgar da doldu mu ciğerlerinize, of. O zaman çaresizce yürümek zorunda kalıyorsunuz bilmem kaç kilometre. Tipiyle karışık kar şemsiye açmanızı engelliyor. Adımlarınız ister istemez küçülüyor, hızınız kesiliyor. Elinizde çantanız vs. Hele bir de gözlük varsa gözünüzde camına vuran kar taneleri görüş alanınız kısıtlıysa…Buz tuttuysa üst geçitlerin merdivenleri, aşağıya inmeyi mümkünsüz hale getirdiyse… Vay halinize. Kardan adam olmaya adaysınız siz de.


İşte Başkentimden kar manzaraları…


Dileğim kimsenin canının yanmaması, bir an önce gerekli tedbirlerin alınarak beyaz tehlikeden korunabilmemiz, bir kez olsun cefasını değil sefasını sürmek. Zorluğuyla boğuşmak değil de güzelliğinin farkına varabilmek. Memur maaşı ile biz kim, Kartal kaya’ya gidip kar görmek kim? Değil mi ki Kartal kaya ayağımıza gelmiş. Bırakın da keyfini sürelim.


09.03.2011
 

 
Toplam blog
: 755
: 776
Kayıt tarihi
: 13.06.07
 
 

Ankara'da doğdum. İlk, orta, lise ve üniversite eğitimimi Ankara'da tamamladım. AÜİF iş idaresi b..