Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

09 Ekim '08

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Adeta çölde bir vaha: Balıklı Göl...

Adeta çölde bir vaha: Balıklı Göl...
 

Fotoğraf kendi objektifimdendir.


"Çocuğu veren rızkını da verir mi? başlıklı yazımın devamıdır...

Sarı sıcak bir yolculuğun götürdüğü, dar ve derin sokaklarda, birbiri ile bütünleşmiş sert taş evlerin, henüz okul çağında onlarca çocuğunun bağırışları ve ilgili bakışları eşliğinde, koca ovanın ortasında yemyeşil görüntüsü ile Balıklı Göl bizi karşılıyor.

Şanlıurfa'dayız, medediyetin beşiği, dünyanın en eski şehri Urfa'dayız.

"Peygamberler Diyarı", "Evliyalar Yurdu" Urfa'dayız.

Balıklı göl sınırlarına girer girmez, asırlık ağaçların serin gölgesi, yoculuk boyunca çektiğimiz sıkıntıları bir anda unutturuyor.

Urfa Kalesi'nin eteğinde, inanan ile inanmayanın tarih boyunca birbirine karşı verdiği mücadelenin kanıtı olan bir mabet burası.

Alana girer girmez üçlü bir yol ayrımı karşılıyor sizi. Soldaki yol dergah camisine gidiyor, direk giderseniz balıklı göle ulaşıyorsunuz, sağa dönerseniz Urfa'ya özgü hediyelik eşyaları bulabileceğiniz oldukça renkli bir pazar yeri karşınıza çıkıyor.

Sol taraftan devam edelim, Dergah Camisi tarihi bir cami ve içerisinde Hz. İbrahim'in doğduğu mağarayı barındırıyor.

Bu mağara, Hz. İbrahimi'in babasının, oğlunu Nemrut'un gazabından korumak için 10 yıl boyunca sakladığı mağara ve mağara içerisindeki suyun birçok hastalığa iyi geldiğine inanılıyor.

Balıklı Göl, yaklaşık 1, 5 m derinliğinde ve taş duvarlarla çevrili bir bölüm. Göl kenarında, tarikat mensuplarının mezarları, dine hizmet etmiş evliyaların türbeleri mevcut. Aynı zamanda kaledeki mancınıktan ateşe atılan Hz. İbrahim'in düştüğü makam da göl kenarında yer alıyor.

Bu makam, yaklaşan herkesi büyülüyor. İçi su ile kaplı oan makam, aynı zamanda bir mağara ve atmosferine girdiğiniz anda, içinizi ferahlatan bir gül kokusu etrafınızı sarıyor.

Bu öyle deodorant veya parfüm kokusu gibi birşey değil, gidip hissetmeniz gerekiyor. Hava ne kadar sıcak, ne kadar bunaltıcı olursa olsun, ortama hakim olan tek koku bu. Serin ve gül kokulu.

Gölde bulunan balıklar, rivayete göre, Hz. İbrahim'in yakılmak istendiği ateşin odunları ve su da bu ateş.

Hz. İbrahim, kaleden ateşe atıldığı sırada, bir ayet iniyor: "Ey Ateş, İbrahim'in üstüne serin ve selamet ol", bunun üzerine ateş suya, odunlar da balığa dönüşüyor. Hz. İbrahim'de salimen bir gül bahçesi içerisine düşüyor.

Eskilerde, balıkları yiyen birkaç kişinin, öldüğü söyleniyor. Bu nedenle şimdilerde balıklara dokunulmuyor. Balıklara yem atmak serbest, ancak ekmek veya hamur mayası ile yapılmış herhangi bir gıdanın atılması yasak. Çünkü, balıklar maya nedeni ile şişiyor ve ölüyor. Bunun yerine, göl kenarında balıklara zarar vermeyeceği düşünülen yemler satılıyor.

Göl her an kalabalık, bir insan seli hangi tarihte olursa olsun, ziyarete geliyor, dualarını edip, mekanı geziyor.

Ziyaretçiler, hemen hemen bütün dinlerin mensuplarından oluşuyor. Herkes kendi bildiği şekilde dualarını ve iyi niyetlerini ortaya koyuyor.

Hala görmediyseniz, mutlaka zaman ayırın ve görün. Mabede girer girmez, içinizin nasıl bir heyecanla ürperdiğine inanamayacaksınız. Sizi karşılayacak olan Urfa'lı turist rehberi gençlerin anlattıkları ile, o anları yaşamış gibi olacaksınız.

 
Toplam blog
: 117
: 1067
Kayıt tarihi
: 26.09.07
 
 

1980 yılında Mersin'de doğdum, bütün eğitim öğrenimimi Mersin'de tamamladım. Yetmedi, işimi de Mersi..