Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

12 Aralık '10

 
Kategori
İlişkiler
 

Adı ihanet değil! Ne peki? İhtiyaç

Adı ihanet değil! Ne peki? İhtiyaç
 

Erkekleri de solladık


Günümüzde; kadın, erkek fark etmiyor, başkasının malı daha tatlı geliyor. Evli erkek veya kadın, onun tadına bakayım, bunun tadına bakayım derken, bir bakıyorsunuz; başka bedenlerde çiçek açmışlar, soruyorsun; aramızda bir şey yok, sadece seks var, evdeki de hayvan ya, seksin nasıl olduğunu, nasıl yapıldığını bilmiyor. Aldatanlar ruhsuz bir şekilde, bilumum organlarının fonksiyonlarının, başkasında nasıl işlediğini test ediyorlar. Bu test sürüşü, deneme bir, iki derken, testleri başarı ile geçip trafiğe çıkıveriyorlar. Elleri bile birbirine değmeden, yakın temastan kaçınarak ( araya yastık ya da paravan koyuyor olabilirler) resmi bir şekilde işlerini görüveriyorlar.(Direksiyonu tutmadan nasıl araba kullanılır merak ediyorum.) Hayali olarak örnekleyelim mi?

Derya hanım veya Ahmet Bey: Bugün müsaitseniz, şu bilumum organlarımızın işleyişini kontrol ediverelim mi? Hayhay efendim ne demek! Saat kaçta nerde yapabiliriz?'' Randevu verilen yere tüm engeller aşılarak ulaşılır. ( Randevuevi değildir.) Ahmet Bey: Efendim sizi çok bekletmedim umarım, malum hanımdan ve çocuklardan paçamı zor kurtardım. Hazırsanız, bitiriverelim işimizi, bakalım performansımız bir öncekini geçecek mi? Derya hanım: Kusura bakmayınız, sizi de zor durumda bırakıyorum. Fakat bizimkisi işteyken, işimizi görüverelim demiştim. Ahmet Bey: Ne demek efendim siz çağırırsınızda ben gelmezlik yapar mıyım? Size karşı zaten mahcup oluyorum, benden hiç bir talebiniz de olmuyor, üzülüyorum vallahi! Evde ki, mendebur karıya para yetiştiremiyorum. Birde sizin bana sunduğunuz, nimetleri verebilse nerde? Derya hanım: içinden; kasım, kasım kasılır. Şimdilik talep etmiyorum, benden vazgeçemeyeceğiniz günlerin gelmesini bekliyorum. Hele bir benim ol, o zaman taleplerimi iletirim. Nasıl talep edilirmiş görürsünüz. Canım sizin gibi bir beye yapılır mı hiç parayı ne yapacakmış? Mutluluk; para değil ki, Ahmet beyciğim, sizin adınıza üzülüyorum. Ahmet Bey: Ya Derya hanımcığım, bir bilseniz ne kadar muzdaripim, bir size bakıyorum, bir de benim mendebura kahroluyorum. Çenesi hiç kapanmıyor ya! Ekmek parası, tuz parası, çocukların harçlığı, pazar parası derken; iliğimi kurutuyor, siz ne kadar gözü tok birisiniz, bir paket bisküvi, bir kutu kola, sizi dünyanın en mutlu kadını yapıveriyor, keşke tüm kadınlar sizin gibi olsalar. Derya hanım: ah! Ahmet beyciğim, bizim gibi kadınların kıymetini, sizin gibi beyler biliyor, benim öküze de sorsanız, belki o da; sizin eşinize söylendiğiniz gibi, benim hakkımda söylenecek. Bu arada Ahmet beyin telefonu acı, acı çalar, arayan mendebur karısıdır. Ahmet Bey telefonu açar: Hayırdır ne var, ben biraz gecikeceğim çarşıda işim var. Mendebur karıcığı da inanır, yemeğe yetişir misin bey, bekleyelim mi? der. Ahmet Bey: Hayır siz yiyin, beni beklemeyin( yiyeceği angus etinin tadını düşünmektedir.) Derya hanım bozulur. İçinden; şunun karısı da, işimizin içine limon sıkmasa olmaz sanki her buluşmamızda, içine doğuyormuş gibi arıyor, konuşurlarken bağırmak istiyorum. Kocan benimle, neden arayıp durup, keyfimize limon sıkıyorsun? Demek istiyorum ama dişimi sıkıp, Ahmet beyi kafesledikten sonra, yoksa ömür boyu garson karısı olarak kalacağım. Der ve suskunluğunu korur. Bu arada Ahmet beyin mendebur karısına, varlığını hissettirmek için elinden 3 G. özellikli telefonunu bırakmaz. Ahmet beyin, mendebur karısı ile evde olduğu saatlerde, Ahmet beyin telefonuna çağrılar bırakır. ( çünkü: Derya hanımcığım garson karıcığı olmaktan sıkılmıştır, hayallerini sınıf atlama süslüyordur, bunun için de Ahmet bey den daha iyi bir basamak olamaz, çünkü kendisinin sonuçta bilumum organının meziyetinden başka bir meziyeti yoktur.) Tabi diyemez, Ahmet beyin gözünü boyamalı önce, işveli, cilveli, edalı, hanım hanımcık gözükmeli, yoksa silah ters teper. Hadi Ahmet beyciğim saat bayağı geç olmuş, benimki geliverir şimdi, işimizi bitiriverelim. İşlerini resmi olarak, ( direksiyona ve vitese dokunmadan) koklaşmadan halledip; birbirlerine teşekkür ederek, yuvaların da, onları bekleyen eşlerine ve çocuklarına istemeyerek de olsa dönerler. ( İsmi Derya ve Ahmet olanlar alınmasınlar lütfen sözün gelişidir. Ayşe, Hatice, Dudu veya Ali, Hasan, Ömer de olabilir başta da dediğim gibi sadece örnek. ) Arada mesafe var öyle mi? Hayvanlar bile çiftleşmeden önce koklaşıyorlar. Aldatanlar, hayvanlardan daha mı geriler, yoksa öyle mi gözüküyorlar? İnsan olarak hayvanlardan farkımız olmalı değil mi? Aldatanlar, bu işi koklaşmadan yapıyorlar. Hayvanlar bizden daha üstün demek ki. ( Yalan külliyen yalan!) Bu eşlerini aldatanlar, hiç kendilerini aldatılanın yerine koyuyor mu? Sen, eşinle beraber bir yastığa baş koymuşsun, aynı yatağı paylaşmışsın: O yatağa, bir başkasını sokuyorsun. Yatağın veya yastığın aynı olması gerekmez .(zaten buradaki yatak; gerçek anlamda değil, mecaz anlamda kullanılmıştır.) Sen sonuçta koynuna bir başkasını sokmuşsun. Ona, kendini vermişsin daha ne olsun. Üstelik sadece seks için öyle mi? Kadınları hiç anlamıyorum ya! Genelev de çalışan kadınlar bile: Eşlerini aldatan kadınların yanında, daha namuslu ve temizler, işlerini yapıyorlar. Derya hanımlar gibi kocasının koynundan çıkıp, başkasının kocasının koynuna, sinsice girivermiyorlar. Kocalarının ve çocuklarının yüzüne, yüzleri kızarmadan nasıl bakabiliyorlar? Nasıl bir gerekçe, onu masum kılabilir, ister erkek, ister kadın olsun eşlerin hiç biri sizin bu, bilumum organlarınızın fonksiyonlarının işlev çalışmalarını, olabilir; benim kocam yapar veya karım yapar helal olsun sana demeyecektir. Her ne hikmetse; Aldatan erkek, ortağını haklı buluyor, kadının aldatma gerekçelerini kabul ediveriyor, kocası da hak ediyor canım, boynuzlanmayı. Ben sadece boynuz oluyorum deyip, kadıncağızın boynuzlamaya devam etmesine yardımcı oluveriyor, günah bunun neresinde? Kuzum. Peki, eşiniz, siz onu aldattığınız için sizi aldatsa, haklısın hayatım ben hak ediyorum diyecek misiniz? Gazetelerde her gün manşetlere konu olanlar; perdesi kapanan tiyatrolar, daha hayatımız da, perdesi kapanmayıp devam eden binlerce tiyatrolar var, bu oyuncular bir gün tiyatronun bitip, kendileri içinde perdenin kapanacağını düşünemiyorlar mı? Perdeler her zaman mutlu sonla kapanmıyor, maalesef bazen de trajedi ile son buluyor. Lütfen; Bilumum organlarınızın faaliyetini, başka bedenlerde test etmeyi bırakın, ( Evde ki araba size yeterli gelmeli, gelmediğini düşünüyorsanız, ikinci aracı almadan önce, birinciyi elden çıkarıverin. Sonra bir gün, kullandığınız bu arabalar kafa kafaya geliverir. İlk araba değiştiren siz olmayacaksınız ki. Zaten bu başka şofördeyken, sizi ikinci şoför ilan eden araba, tek şoförle yapamıyor demek ki, sizi de direksiyonda ne kadar oturtur orası bilinmez. Kendinizin her zaman, bir yedeğinizin, bagaj da duracağını unutmayın.
Çocuklarımıza, kötülükleri ve pislikleri değil; iyiyi, doğruyu, namusun ne olduğunu öğretelim. Batılılaşacağız derken, erdemlerimizi köreltmeyelim Örf ve adetlerimizi, bozmadan yaşayalım. Tiyatro da, başroldesiniz ama perdenin önünde, sizi izleyen büyüklerin yanında( büyükler hatanızı görür veya görmez.) küçük yürekler, bunların hata olduğunu bilemez, doğru olarak algılayabilir. Bu günün küçükleri, yarının büyükleri değil midir?
Bu minik bedenler büyüdüklerin de, biz büyüklerimizden böyle gördük deyip; yaşantılarında uygularlarsa, seyreyle sen cümbüşü! Geleceği düşünmek bile istemiyorum. Ya sizler, ister misiniz?
 
Toplam blog
: 173
: 568
Kayıt tarihi
: 15.01.10
 
 

Kamuda çalışıyorum, dünyalar tatlısı üç tane yavrum var. Burda bulunmamın sebebi hayatı sizlerle ..