Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Eylül '07

 
Kategori
Güncel
 

Adım adım B.O.P...

Adım adım B.O.P...
 

Uzun>mu uzun, cinayet zincirine eklenen bir halka, ama çok farklı bir halka...

Malum, Hrant Dink cinayeti..!


Olaya gelelim...

Bir çok cinayette<öncesinde işlenen="" siyasi="" cinayetler="">> olduğu gibi, bu cinayetin katili olan genç, hep aynı model; Ortalama bir tip, fakir, işsiz, geçim sıkıntısı içerisinde bir ailenin oğlu.


Bu gençlere "Katil" sıfatını yapıştırmakla meşgul, yapışması için her türlü desiseyi planlayan kurgulayan Ruhsuz Yapı, 3-5 genç ne olacak, unutulur diye düşünen, Derin İlişkiler İmparatorluğu...


Olaylara baktığınızda öldürenler / öldürtenler ve ilişkileri değil, öldürülenlerin en ufak ayrıntıya kadar hatırlandığını görürsünüz.


Mesela, tüm Türkiye’de herkes Hrant Dink’in öldürüldüğü yerde yüzü koyun yatarken, “dikkatli” bir basın mensubunun yakaladığı “ayakkabısının altı delik” şeklindeki ayrıntıyı unutmamıştır.


Ayağındaki ayakkabı, en pahalı İtalyan Malı, İthal, yepyeni olsa, daha farklı mı bakacaktık?


O zaman, başka bir siyasi cinayette, Rahmetli Özdemir Sabancı’nın, mesai arkadaşlarının, ayakkabılarına, altlarına, delik-yırtık olup olmadıklarına da baktık mı..?


Sonuç olarak ölen, öldürülen bir insan, <şerefsiz, onursuz,="" ahlaksız="" bir="" iş="" yapmış="" olsa="" dahi,="" yasa="" var,="" yargı="" var="">>hiç kimse bu şekilde öldürülmeyi hak etmiş olamaz.


...


İnsanı derinden yaralayan, bu zalimce organize edilmiş olayda, tek kurban Hrant Dink mi olmuştur?


Çaresizce, yerde yatan ölü bedene bakan Türk Halkının, kurban edilmediğini kim söyleyebilir..?


Aslında, o mermi, aynı zamanda Türk Halkının kafasına sıkılmış, bir daha da çıkacağı şüpheli mermi değil midir..?


Türk Halkının, onun öldürülmesine umarsız kalabileceğini düşünmek, ne kadar saygın bir anlayış olabilir..?


Olay yerinde toplanan da, cenazesini yüksek katılımla kaldıranda, Türk Halkı değil miydi..?


...


Peki, Terörist Örgüt Asala’nın katlettiği hepsi birbirinden kıymetli insanlarımızın, ayakkabılarının altına, üstündeki kıyafetin pahasına da bakıldı mı ...?

(Hatırlamayanlar, reform kuluçkada yazıma bakabilir)


Bu insanların ailesine, yakınlarına, sevenlerine kol kanat gerilip, yalnız değilsiniz, "Biz siziz sizde biz" dendi mi..?


Asala Terör Örgütü bu kan ticaretinden Vampir sarhoşluğu yaşarken, Agos gazetesi “terörü lanetliyoruz" , "Asala eli kanlı bir Terör örgütüdür", "lanetle kınıyoruz", "hepimiz Türk’üz”...

...dile getirdi mi..?


O “zaman” da duyguları hem Türk insanı, hem de kendileri için “ürkek güvercin” miydi..?


Katledilen hangi Türk insanının cenazesinde, bizde Türk’üz diye katılan, "Karanfiller değil" bir karanfil bırakan, Ortodoks>Papazı, Süryani Cemaat Lideri, Hrant Dink veya mesai arkadaşlarından, birisi var mıydı..?


İyi de bu bir suç mu?


Sözde soykırımı reddetmek suç!


Katledilen insanlarımızın cenazesinde ortak yaklaşım beklemek, suç mu..?


...


1915 öncesi ve sonrası, birinci dünya savaşı şartları, techir’e tabi tutulan Ermeni Toplumu, techir şartlarının bilançosu ve takip eden dönem, tarihi, ancak netleşmemiş tarihi süreç.

Sonuç olarak, Osmanlı İmparatorluğunun sadık(?) tabası olan bir halktan bahsediyoruz.

Yunanistan’ın<öncesinde balkanlar="" da="" arnavutların="" da="">>, Osmanlı İmparatorluğuna açtığı isyan bayrağının farklı bir takipçisi olan halk!

Bu durumun, durumu tetikleyen unsurların altında, o zamanki Rus> etkisi, Amerikanın aktif propagandası ve tabi olarak Fransızların, aktif katılımının yattığı alen beyan ortadadır.


Sonuçları itibariyle iki halk içinde acılarla dolu tarih sayfaları...


Techir’le Osmanlı İmparatorluğunun sınırları dışında kalan topraklarda, sonrasında Türkiye Cumhuriyeti dışında kalan topraklarda sürgün, göçmen bir hayat..!


Suriye, Lübnan, Amerika, Fransa ve sair parçalanmış bir yaşam. Evet bir ülkeleri var, Ermenistan, ama uzak, gönülden de uzak.

Dededen toruna uzak bir Ermenistan...


Başlangıcında yatan sebeplerle beraber, birleşen, diğer etkenlerle dile gelen “sözde soykırım” sloganının altında oluşan “Diaspora”, onun arkasında da “kan ticareti”.


Kan ticareti diyorum, bu olayın iddia sahibi olan Ermeni Diasporası aynı zamanda “Asala”nın da finans kaynağı olduğu bilinen bir gerçekti.

Sebebi olabilecek, başka, mantık dahilinde olan alternatif yok iken > hiçbir terör faaliyetinin, finans ve kirli ilişkiler olmadan yaşayamayacağını, herkes, üç aşağı beş yukarı bilir!

Adres var, ancak kayıtlı değildir...


Birde, lideri yakalanmış, lider kadrosu dağılmış bir terör örgütü yaşayamaz denirdi ama hala yaşayan bir PKK varsa, bunun sebebi finans desteği ve kirli ilişkileridir, adres bellidir, tebligat yapılamamaktadır...


...


PKK’nın arkasında, hatta içinde olan Ermeni Diasporasının uzantıları, güney doğunun dağlarında, ölü bedenler olarak toplanmadı mı?


...


Techir’den bu tarafa, Asala Terör Örgütünün tüm pis eylemlerine rağmen, Türkiye’de hangi Ermeni asıllı vatandaşımızın burnu kanadı ki..?


...


Peki, niçin Hrant Dink..?


Türkiye'de yaşıyor, Türk vatandaşı, Gazeteci, muhalif görüşün savunucusu, yani ideal kurban.


Neden..?


Ermeni diasporasında sürecin devamı için, az önce belirttiğim sebeplerden, soğuyan ilginin canlılığını sağlamak zorunda hissetmesinden.


Nasıl..?


Bu konumdaki bir insan, Fransa da sürekli bu konuyu tartışan, tartışılır kılan bir kimlik, üstelik gazeteci..!


Ölmeye yüz tutmuş bir olaya, can katmak, ruh katmak için!


Can, ruh niçin..?


Bu konular, parklara dikilen soğuk mermerlerin önünde, yılda bir gün toplanarak, sıcak tutulabilir, sürdürülebilir olmadığı, için...


Fransa, Ermenistan değil de neden Türkiye, neden İstanbul..?


Ortodoks camiası için ideal alan. Vakıflar, vakıf malları, haklar(?), topraklar(?), lar, lar...


Yani adresinde, iddianın adresinde!


Yani rant, yani kan ticareti, adres neden sorgusu da netleşti sanki..?


Kim olduğu zaten tartıştığımız kimlik iken, niçin ruh, niçin can sorusunu sorgulamaya devam edelim; Hani soğuk bir mermer parçası demiştik ya, işte onu.


Fransa’da Hrant Dink adı verilen bir okulun açılışı yapıldı yakın zamanda.

Küresel yaklaşımla bakarsak, dünyanın neresinden gelirse gelsin, her Ermeni asıllı kişi, artık canı olan, ruhu olan, hikayesi olan, yeni bir ziyaret merkezi kazanmıştır.

Döndüğünde anlatacak, niyeti olanı olmayanı uyanık tutacaktır.


Sadece Ermeni asıllı olanları da değil. Fransa da yaşayan her Ermeni asıllı kişi, hem Fransız vatandaşları hem de dostlarından oluşacak bir kitleye, ziyareti yapılması gereken yerler listesine aldıracağı yeni, canı olan, ruhu olan, hikayesi olan bir ziyaret merkezi kazanmıştır.


Bu ilgi, o okulda okuyan, Fransız vatandaşı olup Ermeni asıllı olmayan çocukta, hem seyirci hem katılımcı, her Ermeni asıllı Fransız vatandaşı olan çocuğu da konunun aktif oyuncusu haline getirerek, ilgiye cevaben, sempati oluşumunun, tepkisel yüzü halini alacaktır.


Mesela; Hrant Dink Fransız Lisesi Basketbol takımı, Dünya Liseler arası Basketbol Finallerinde, Uğur MUMCU Lisesi Basketbol takımıyla karşılaşmaya çıksa, o çocuklar maçtan önce, maçtan sonra sizce birbirine nasıl bakar, ne konuşur, nasıl davranır bir düşünün..?


(Rahmetli, 24 Ocak kararları ve sonrası dönemi son derece iyi irdelemiş, bir 24 ocak günü de katledilmiştir...)


Rahmetli>Uğur MUMCU’nun cenazesinde, “Hrant Dink” en önlerde, ben de Uğur MUMCU’yum, Kahrolsun Emperyalizm, kahrolsun onun uşakları, kahrolsun destekçisi Ermeni Diasporası, Kahrolsun Asala uzantısı Pkk Terör örgütü, Yaşasın Türk Halkı, Yaşasın Uğur MUMCU’lar demiş olabilir mi..?


Eğer dememiş ise, kimin maçı kazandığı, kimin kaç sayı attığı, yapılanın bir spor faaliyeti olması, ismin arkasındaki lekeyi siler mi..?


Bunu organize edenlerin hiç umurunda olmayan şeyleri konuştuğumu gayet iyi biliyorum.

Yapmak için çaba sarf ettiğim güçte o yönde zaten.


Ama onları ilgilendiren kısmına da biraz bakmakta fayda var.

Yoksa bu insanlar sadece can-ruh için öldürüldü gibi bir anlam çıkar ki, çok romantik bir bakış olurdu bu..!


Malumunuz, BOP meselesi..!

Hani “Eş başkan” olduğumuz, Büyük Ortadoğu Projesinden bahsediyorum. Farkındayım, boyut birden farklılaştı.


Her Zafer Hasar İster..!


Peki, duruma bir bakalım.

Genç yaşta cinayet işleyen bir katilimiz, bu cinayet sebebiyle mahcubiyeti tavan yapmış bir aile, böyle bir olayla anılmaktan ezik bir Trabzon, Trabzon’un bağlı olduğu, dünyadaki tek Laik’liği benimsemiş Müslüman çoğunluğun yaşadığı ülke olan Türkiye’nin, siyasi diplomatik yumuşak karnının büyümesine katkı.


Elinizi vicdanınıza koyun, bunu yaptıran, yapan demiyorum>bundan Türkiye’ye, Türk insanına nasıl bir fayda yaratmış olabilir..?


Cevap yok değil mi?


Peki bunu yaptıran, devletin bizzat yetkin etkin kadrosu/uzantısı, yetkilendirerek, isteyerek, bilerek yapmış, yaptırmış olabilir mi?

Bunu hangi geri zekalı ister, istese de o kadrolarda işi ne, dediğinizi duyar gibi oldum.


Diğer bir alternatif “Derin Devlet”!

Hani şu başkanı, kadrosu hiç tespit olunmamış, olduğu var sayılan, ya da var korkusuyla “aba altından sopa” psikolojisiyle yönetilen, yönettirilen, sistem dışı olduğu varsayılan yapı.


Diyelim ki var...


Üç ihtimalli bir soru çıkıyor!

İlk ismi ne olursa olsun, sonuçta devlette tamamlanıyorsa ülkenin aleyhine, zararına olacak bir olaya izin vermez, yaptıranı olmaz.


Olur diyorsanız, derin devlet kadrosunun Ermeni, Rum, Yahudi ve sair diğer Uluslar arası etkin yapının kadrosu olduğu ve ülke yönetimini elinde bulunduran devletliler de bunun farkında diyorsunuz.


Yok canım!

Diyorsanız, ya derin devlet yok, var gösterenler var, ya derin devlet var kadrosu bizden değil, ya da Uluslar arası terörün rantından geçinen oluşumun, içimizde vatan haini uzantıları var.

Bak işte bu olabilir..!


Buna olabilir dediğinizde, bunun Milliyetçi olması mevcut göstergeler dikkate alındığında mümkün mü?

Ne alakası olabilir, hem hain, hem Milliyetçi olunur mu, dediniz...


Bence de olmaz!


O zaman Rahmetli Özdemir Sabancı ve mesai arkadaşlarının, cinayetlerini işleyenlerin de, sol, solcu, marksist, halkçı, vatansever olduğunu söylemek mümkün görünmüyor.

Şu Fehriye Erdal ve cinayet çetesindeki kadrodan bahsediyorum..?


O zaman, öldürülen kim olursa olsun, taşıdığı sıfat, etnik kimlikle, ne olursa olsun bunu yapan, yapanların yaptıkları fiil sebebiyle, sadece katil olmaları, bu sıfatla anılmaları yetmiyor.


Bir de buna ön isimler takmak gerekiyor ki, toplumsal tepki büyüsün, her iki kişiden biri diğerine yabancılaşsın.


Bizim tanıdığımız bildiğimiz devlet haricinde; yani bilinenin dışında, uluslar arası kirli siyaseti yöneten, yönlendiren, vatandaşını kollayan derin> devlet, bunu isteyebilir mi?


Hayır!


Yani derin devlet yoktur, Derin İlişkiler, vardır..!


Bu derin ilişkilerden, normal vatandaşların aklı-hafızasının alamayacağı kazançlar ve güç vardır. Bunların devam etmesi, kaotik yapının aralıksız olarak kendine yeni, hemen arkasından bir yeni olaya/olaylara ihtiyacı vardır.


BOP'un gerçekleşmesi, buna ve benzer diğer sembolleşmiş aksiyonlara muhtaçtır...


Gazi Mustafa Kemal, bizim ihtiyacımız olanı, damarlarımızda akan asil kan olarak zamanında söylemiştir, önemli olan, bunun farkına varıp, aksini iddia edenlere, başı dik durmak gereğidir.


Saygılarımla.

 
Toplam blog
: 72
: 1708
Kayıt tarihi
: 09.08.07
 
 

"Beklentiler denizinde boğulmaktansa, gerçekler ve gerçekleşenler nehrinde yıkanarak arınmayı tercih..