Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '11

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Adımız ne bizim?

Bir olayı ya da durumu herkesin üzerinde uzlaşmaya varacağı kadarıyla anlatmaya kalktığımızda, kavramları kullanırız. Kavramlar, olayları, durumları kısaca açıklarlar ve biz bazı şeyleri uzun uzadıya anlatmaktansa, onları kısaca özetleyecek kavramları kullanarak, herkesin bildiğini varsaydığımız şeyleri tekrarlama zahmetinden de kurtulmuş oluruz. Vatan dediğimizde, hasret dediğimizde aklımızda uyanan şeyler, genelde birbirine benzerdir. Oturup da vatanın, hasretin ne olduğunu anlatma gayretine girmeyiz.

24 şehidimizi daha yeni toprağa verdik. Çoğumuzda uyanan hisler, ortaktı. Millet olarak çok hassas ve sıkıntılı bir dönemden geçtiğimiz kesin. Bu hassas dönemde bir konuya dikkat çekilmesinde acil ihtiyaç olduğunu söylemek gerekir. Yıllardır uğraşmak durumunda kaldığımız terör sorununda belki bazılarımızın rastgele kullandığı, birilerinin ise özellikle, kasıtlı olarak kullandığı kavramlar üzerinde durmakta yarar olsa gerek. Bunlar arasında öne çıkan kavramlar şunlardır: Halkların kardeşliği, savaş, ateşkes, barış, müzakere, yeni Anayasa, Türkiyelilik, yurttaşlık, alt kimlik-üst kimlik, Sivas’ın doğu tarafı.

Terör, canımızı çok yaktı. Ama, bugün yaşanan şey terör mü, yoksa bir savaş mı? Huzura mı ihtiyacımız var, yoksa barışa mı? Ülkemizde yaşayan ve değişik soylardan gelen insanlar arasında bir savaş mı var ki, halkların kardeşliği kavramını kullanmak ihtiyacı duyuyoruz? Neden alt kimlik-üst kimlik kavramlarını kullanmak durumunda kaldık? Sivas’ın doğu tarafı derken neyi kastetmeye çalıştık? Terörü yeni anayasa mı bitirecek?

Bu soruların cevaplarını herkes kendisi de verebilir; bağlı olduğu partisine, sendikasına, derneğine, birliğine, odasına, gazetesine, gazetecisine, köşe yazarcısına, haber sunucusuna da verdirebilir. Bu kararı biz değil de bizimkilere verdirirsek, sonuçta belki çoğumuzun hoşuna gitmeyecek, nasıl olduğunu anlayamadığımız sonuçlarla karşlılaşma olasılığımız yüksek olacak. Yukarıda saydığımız kavramları, gerçek anlamlarını bilerek ve isteyerek kendi bildiğimiz gibi değil de, bizimkilerin dediği gibi kullanmaya devam edersek, bir kavram kargaşasına katkı vermekten ziyade, birilerinin istediği şeylerin gerçekleşmesini kolaylaştıran kişi konumuna düşebilriz.

Terörün savaş, huzurun barış, mücadelenin müzakere, Türklüğün (etnik bir kökene dayanmayan, Türkiye Cumhuriyetini kuran halk) Türkiyelilik olarak kullanılmaya başlandığı, böyle kullanmaya özendirildiği, bizimkiler tarafından böyle kullanmaya davet edildiği, ya da bazılarının böyle kullanmaya zorlandığı bir dönemden geçiyoruz. Eğer terörü savaş olarak tanımlıyorsak, savaşın bitmesi için tarafların (Bir taraf Türkiye Cumhuriyeti, diğerini siz bulun) önce ateşi kesmeleri, sonra, güya barış için müzakere masasına oturmaları gerekir. Sonrasında ise, tarafların birbirlerinden ne kopartacaklarını seyretmeye hazır olmak gerekiyor. İşte, yukarıdaki kavramları kasıtlı olarak kullananların istediği de tam budur. Bu kavramları bu şekilde kullanmak, karşınızdakinin statüsünü oldukça yukarı çekmek, teröre haklılık payı çıkartmak, barış için neler vereceğimizi hesaplıyor olmak anlamına gelebilir. Maalesef, yeni anayasa çalışmaları da savaş diye tabir edilen bu terörü bitireceği hevesi üzerine inşa edilmektedir. 24 şehitin verildiği gün yeni anayasa çalışmalarının daha hızla devam edeceğine dair söylemler, buna işaret emektedir.

“24 şehit vermektense, bırakalım bazı istekleri karşılansın”, “terörü diyalogla, demokrasiyle çözeriz”, “artık hiç bir ana ağlamasın” gibi söylemlerle fikrimizin sürekli tecavüze uğratıldığı bir ortamda birileri bunu kasıtlı olarak yapmaktadır. Hangi kanalı izlerseniz izleyin, hangi gazeteyi okursanız okuyun, hangi yazarı dinlerseniz dinleyin, çoğunlukla benzer şeyleri anlatmakta olduklarını anlayabilirsiniz: Türkiye’de halkların savaşı söz konusudur; savaşın bitmesi gerekir, yani barış istiyoruz; artık analar ağlamasın; bir an önce diyaloglar, müzakereler başlamalıdır; yeni anayasa bu savaşı bitirmelidir.

Yeni anayasayı terör bitsin diye hazırlamaya ve çabucak hazırlamaya çalışmak ne kadar acı… Yeni anayasanın, güya bu terörü nasıl bitireceğine ilişkin ipuçlarını yakalamak da çok zor değil: Hazırlanmaya çalışılan anayasada şimdiden en çok tartışılan konu, Türklük kavramıdır. Mevcut anayasada etnik bir temele dayandırılmamasına rağmen ele alınan ilk konunun bu olması, niyetleri belli etmektedir: Türklüğü bitirirsek, terör de bitecektir. Kahin olmaya gerek yok; eğer bu günkü mevcut psikolojiyle yeni anayasa sonuçlandırılırsa, daha sonra birilerini en çok rahatsız edecek olan konu, devletin adının Türkiye Cumhuriyeti olması olacaktır. Gidişat onu göstermektedir ki, Türkiye Cumhuriyeti adı, varacağımız noktadan sonra bu devlet için alâkasız bir ad olarak ortada kalacaktır. Ben işi kolaylaştırmaya çalışayım: Bu adın da bir an önce değiştirilmesi, belki bir kaç vatan evladının boş yere şehit olmasını engelleyebilir. “Ben, oğluma bir şey olur diye onu bisiklete bile bindirmedim.” diyen, ama evladını bayrağa sarılı tabutla teslim ettiğimiz ananın yüzüne bakamayan yüz olmayalım hiç birimiz. 

 
Toplam blog
: 17
: 3175
Kayıt tarihi
: 09.02.11
 
 

Eğitimciyim. Yaklaşık on yıldır eğitim yöneticiliği yapıyorum. Eğitim yönetimi ve öğretmenlik mes..