Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

26 Ekim '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Adımlar.....

Adımlar.....
 

Küçük, normal, kendi boyunda adımlar yetmez bazen. Uzuuuunnn upuzuunn adımlar atasın gelir. Yürüyebilir miyim yürüyemez miyim diye düşünmeden pergelleri açarsın. Duramazsın, yetişmeye, bir şeyleri yakalamaya uğraşır gibi gövdenden uzun adımlar atarken bir yandan da dengeni tutturmaya çalışırsın.

Bazen o da yetmez dört nala koşa koşa gidersin artık hedefindeki neyse. Sanki dursan ya da yavaşlasan seni tutacaklar yolundan döndüreceklermiş, arkandan atlılar geliyormuş gibi. Önün belirsiz, arkan toz duman.

Koşa koşa gittiğin bazen de en özlediğindir, en istediğin. Öyle hoplaya zıplaya zıp zıp zıpır şekilde gidersin. Çünkü yüreğinde hop hop ettiğinden sakin sakin gidemezsin. Belki gittiğin yerde de seni hop oturup hop kalkarak bekleyen(ler) vardır…kimbilir. Ve adımların hiç geri gitmesin istersin oradan, yan yana dursunlar istersin. İtelemesin, ötelemesin istersin. Hep sarıp sarmalasın istersin…..istersin işte.

Bazen de gözün o kadar hiçbir şeyi görmez ki cumburlop atlayıverirsin hiç düşünmeden, önünü arkasını kontrol etmeden. Artık atladığın yer derin bir su olup seni içine serin serin, mavi mavi de alabilir ya da kafayı gözü yardığın bin parçaya dağıldın en sert kayalarda olabilir. Şans, kader, aptallık, aymazlık, şaşkınlık, saflık ya da hesapsızlık gibi sıfatlar yakıştırılabilir bu davranışına. Ama artık atlamışsındır bir kere geri dönüşü olmaz. Olsa da eskisi gibi olmaz.

Bazen de ölçüp biçersin, adımlarını sayarsın şu kadar adım atsam ne olur bu kadar atsam ne olur ya da hiç atmasam acaba ne olur diye diye sayarken bir bakmışsın adımların birbirine dolanmış. Detay yumağının içinde ipin ucunu kaçırır, bütün sigortalarını attırırsın.

Bazen de bir adım atarsın ve sonrasında on, yirmi, otuz, kırk adım geri gitmek zorunda kalırsın. Yüzün önüne dönük ayakların geri geri gider. Küçük bir kız çocuğu gibi mahsunluk çöker. Yapacak bir şey kalmaz geri geri gitmekten başka… hiç bir şey. Koskoca bir AMA asılır kalır havada... A-M-A. Hangi cümleye koysan sığamaz, yalnız bir “ama”. O “ama” sevinçten adımlarını nasıl atacağını şaşırdığın “evet ya…işte bu..” diye başlayan cümlelere dönüşsün istersin umutla. Ya da o “ama”ları alıp, o “ama”ları yaratanların kafasına kafasına çalmak istersin hırsla.

Bazen de ileri doğru gittiğini zannedersin ama başın arkada, geride bıraktıklarında…sonra bir bakmışsın aslında hiç gitmemişsin, adımların yerinde saymış yalnızca….

Bazen de adımların dansa dönüşür…ayaklarının değdiği yerden küçük kıvılcımlar çıkar…sonra o küçük kıvılcımlar yangınları büyütür. Kırmızı elbiseli bir kadın ve siyahlar içinde bir adamın Flamenko dansı gibi, alevlerin tutku dansına bürünür. En hiddetli anlarda bile eli, kolu, gözleri üzerinde gezinir. Soluğu hep saçlarının arasından geçip boynunda hissedilir. Gözlerini kapatır, usul usul her nefesi içine çekersin sadece ve soluğunu tutarsın büyü bozulmasın diye.

Bazen de dizlerinin bağı çözülür, değil adım atmak kıpırdayamazsın ve olduğun yerde yığılır kalırsın. İstersin çok istersin ama mecalin kalmamıştır adım atmaya. Öyle bir ağırlık çöker ki omuzlarına.

Bazen de ayağını kaldırırsın adım atmak için ama havada kalır ayağın, ne gitsen olur ne kalsan. Kalakalırsın…. öyle şaşkın, öyle ortada, öyle arada. Hani bütün hevesin boğazında düğüm düğüm kalır ya..sen bütün her şeyini dökersin saçarsın da karşındaki (ler) kibirli baykuş havasında öyle kayıtsız, öyle kaygısız, öyle vurdumduymaz susup, tüm geçirgenliklerini kapatmış bir duvar gibi durur ya…sevginden, ilginden, hiç gitmeyeceğinden emin, sen coştukça, o seni alır istediği yere istediği biçimde savurur ya.

Bazen de hiç adım madım atmak istemez canın. Yorulursun, usanırsın, bıkarsın ya da bütün yapacaklarını yaptığını düşünürsün ya da hiç bir şey düşünmezsin, düşünmek istemezsin ve öylece durursun. İstersin ki ben durayım hayat benim önümden akıp gitsin, ben bakayım. Elimi çenemin altına dayayıp, şöyle dudaklarımda hafif bir tebessümle film seyreder gibi seyre dalayım. Birazcık da çemberin dışında kalayım.

Hayat, ne tuhaf…insanlar, insanlık halleri daha da tuhaf…

Adımlar…

Uzun, kısa, yavaş ya da hızlı nereye götürür…nerelere bırakır…nerelerden geçer….nerelerde kalır ve kimlerin adımlarına karışır ve birlikte yol alır ya da bir noktadan sonra ayrılır…küçük bir sır…

 
Toplam blog
: 78
: 874
Kayıt tarihi
: 03.10.08
 
 

Yaş olarak 35 dolaylarında, bir arkeoloğum. Çoğu zaman eksileri artılarından fazla da olsa mesleğ..