Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Nisan '09

 
Kategori
Deneme
 

Adliye koridorları...

Adliye koridorları...
 

Günde kaç kez çıkardım merdivenlerınden...

Yoğun kalabalığın arasından süzülene dek akla karayı seçerdim...

2. Asliye Hukuk Hakimliğine geldiğim de şöyle bir üstümü başımı düzeltirdim... Hakim Ümit bey, hayranlık uyandırmıştı bende. Güler yüzüyle "gel kızım" dediği vakit al al olurdu yanaklarım. Hemen kısacık imzasıyla havale ederdi sunduğum dilekçeleri. İyi günler dileyip çıkardım odasından.

Fazla uzun sürmedi adliye çalışanlarıyla tanışmam, merdivenlerı çift adımla iner çıkardım. Bazen şaşkınlıkla seyre dalardım adliyedeki insan manzaralarını. Her gün yeni bir dava... Her gün yeni bir aklanış... Davalı ya da davacı hakettiği davasının galibiyeti okunurdu yüzünden. Ara ara da olsa barışmayla biten boşanma davaları...

Mahkeme salonunun önü kalabalıktı.

İnsanlar başlarını eğerek açık kapıdan boş salona bakıyor, içerde kimsenin olmadığını görünce bu defa bakışlarını adliye binasının kirli havalı koridorlarına yöneltiyorlardı.

Kalabalığın arasında kadınlar da vardı.

Mübahşir açık kapının önünde dimdik duruyordu. Kollarını arkasına atmış, ellerini birbirinine bağlamıştı. Sakalları uzun ve saçları kirpi kılı gibi dimdikti.

Ama bu çirkinliğe rağmen kadınlara kaçamak bakışlar gördermeyi de unutmuyordu. Mübaşir, aralarından birine çok bakıyordu. Bir ara O'na kadar sokuldu: " Bu davayı rahat izlemek istersen..." dedi. Genç kadın başını kaldırıp mübaşiri süzdü... Sonra sert bir sesle teklifi geri çevirdi.

___" Ben işimi bilirim, yardımına gerek yok!.."

Mübaşir bozuldu ama belli etmedi. Açık kapının önüne doğru geri geri yürüdü ve eski halini aldı. Kendisini mübaşir olarak değil, o an için bir yargıç gibi görüyor ve öyle göründüğünü zannediyordu. O'nu mutlu eden belki de bu aldanıştı...

Kapının karşı köşesindeki kanepenin üzerinde oturan zayıf ve gözlüklü bir adam başını uzatıp mübaşire seslendi:

__" Evladım ne zaman başlayacak mahkeme?"

Mübaşir, adama yan gözle baktı: " Hakim beyi bekliyoruz bey amca... " Mübaşir, Hakimin gelişini hesap sorarcasına öğrenmek isteyen adama gülmek istedi. Ama suratını asmayı daha geçerli buldu...

Yaşından umulmayan bir ses çıktı gırtlağından:

__" Ne demek o?..."

Mübaşir soruya karşılık vermedi... Yaşlı adam biraz daha sinirlendi.

__" Ne demek o kardeşim? Canı ne zaman isterse gelir ne demek oluyor? Bizi saatinde buraya dikmenin ne âlemi var mı yani? Ne demiş senin hakimin bize geçen celse? ... Üstelik mektup yollayaraktan... Filân gün, filân saatte gelin demiş... Ve biz de gelmişiz.. Bize gelin diyen adam, önce kendisi gelir. İş güç sahibiyiz biz de... Saat on olmuş, kendisi ortalıkta yok! Olur mu böyle iş?

Etrafına bakındı. Kendisinden yana çıkacak var mı diye, gözlerini herkesin üzerinde dolaştırdı usul usul... Herkes ses çıkarmadan O'nu dinliyordu... İhtıyar adam söylenmeye devam etti:

Doğru söylemek suç mu? Nah yolladığı mektup.. Saat 9'çeyrek geçe burda olmamı istemişler. Saat kaç? On'u beş geçiyor. Nerde hakim efendi? Daha gelecek, soyunacak, cüppesini giyecek, kahvesini içecek, beni çağıracak... Benim işim nolacak? Yok kardeşim, yok evladım...

Bu memleketin suyu çıkmış, suyu! Hadi hoşçakalın... Burada biraz daha oturursam, fıttıracağım. Şurada iki üç günlük ömrüm kaldı, onu da mahkeme kapılarında geçirmeye niyetli değilim...Görmez olaydım olayı...Yüreğim acımasa idi da şahit yazdırmazdım kendimi. Ne demiş atalarımız:"Vaktin varsa şahit, paran varsa kefil ol demişler "...Doğru laf etmişler.Hadi bana eyvallah...

" Doğru söze ne denir?"

" Sahi siz hiç şahit yada kefil oldunuz mu ?"

 
Toplam blog
: 86
: 1295
Kayıt tarihi
: 25.07.07
 
 

Kdz Ereğli doğumluyum. Üç tane yaşam çiçeğim var. Ailemle birlikte yaşama dair ne varsa yaşamın bize..