Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Mart '18

 
Kategori
Kültür - Sanat
 

Adnan Menderes’in Taklidini Yapınca

Adnan Menderes’in Taklidini Yapınca
 

Gazanfer ERYÜKSEL
 
Mizah toplumların kendilerini ifade etmede en eski söylemlerden biridir. S. Freud, “Her espri kendi toplumuna gereksinim duyar ve aynı esprilere gülme, derinlemesine bir ruhsal uzlaşma kanıtıdır.”der.
 
 İşte bu bağlamda Türk toplumunun mizah yeteneği, pek az toplumda görülecek zenginliğe sahiptir. Karagöz-Hacivat, Ortaoyunu, Meddah, Nasrettin Hoca, İncili Çavuş, Bekri Mustafa… İlk anda aklımıza gelen bu isimleri bilmeyen yoktur desek yeridir. 
 
1950’li yıllardan başlayarak özellikle İstanbul’da gazinolar eğlence hayatının önde gelen yerleri olarak topluma damgasını vurmuş yerlerdir. Bu gazinolarda programlar yaklaşık bir saat süren fasıllar ile başlardı. Fasıl sevenler, usta hanendeleri dinlemek için gazinoların ön masalarında yerlerini alırlar, hatta sadece fasıl dinleyip giden bir müşteri grubu da vardı. 
 
Gazino gecelerinin mizah bölümü dendi mi de akla öncelikle Bal Arıları ve Ateş Böcekleri gelirdi. Yakınlarda 92 yaşında hayata veda eden Celal Şahin’i de bu vesileyle sevgi, saygı ve rahmetle anmalıyım. Celal Şahin tek kişilik gösterileriyle toplumun sevgilisi olmuştur. Bu popülerliğin sağlanmasında radyo eğlence programlarının önemini altını çizerek söylemeliyim. 
 
Biz dönelim Ateş Böcekleri’ne… Ercan ve Yalçın ikilisi… Sahnedeki mizahın sınırları içinde politik güldürüler de vardı. 
 
Biz sözü Ateş Böceği Yalçın’a bırakalım…
 
“Rahmetli Adnan Menderes’in döneminde, gazinoda program yapıyorduk. O zamanlar istimlâk konusu gündemdeydi. Biz sahnede bir çocuk uyutma gösterisi yapıyorduk. Ercan çocuk oluyordu, ben de yaşlı bir kadın ve çocuğu uyutmaya çalışıyordum. Ama çocuk bir türlü uyumuyor, devamlı ağlıyordu. Ben de onu azarlayarak bir ninniye başlıyordum. 
 
Uyumazsan Adnan Bey amcan gelecek
Evimizin önünden geçecek
Senin uyumadığını görünce  
Evimizi istimlâk edecek…
 
Çocuk hemen mışıl-mışıl uyumaya başlıyor, espride burada noktalanıyordu. Ve her seferinde salonda kıyamet kopuyordu!
 
Yine bir akşam programı tamamladık ve içeri girdik. Bir baktık ki kuliste büyük bir sessizlik hâkim… Etrafta tip tip adamlar… İçlerinde de tanıdığımız biri var. Birinci Şube’den Tayyar Bey! Biz onu görünce Ercan’la birlikte, “Vay Tayyar ağabeycim, hoş gelmişsin” diyerek yanına gittik ama Tayyar Beyde bizim yaklaşımımıza karşı hiçbir tepki yok…
 
Gayet sakin bir şekilde bize, “Çocuklar, toparlanın arabaya kadar gideceğiz” dedi. 
 
“Abi bizim ekstra işimiz var” der demez, “Şimdi abiyi mabiyi bırakın, ekstranın da hiç sırası değil, hemen toparlanıp arabaya binin… Bavullarınızı da yanınıza alın” dedi…
 
Bizi müthiş bir korku aldı tabii! Elimiz ayağımız koyuverdi… Zangır, zangır titreyerek bavullarımızı da alıp arabaya bindik. Ama aksesuar bavullarımızı da almamızı istemesine bir anlam veremedik. 
 
Neyse, o zaman Müdüriyet Sirkeci’de… Biz Sirkeci’ye gideceğiz diye beklerken, araba Taksim’e döndü. Taksim’den de yukarıya doğru… Biz birbirimize bakıp, her hâlde hapsi boyluyoruz, diye düşünürken Şişli’de bir evin önünde durduk. Evin kapısında, Tayyar Bey ve diğerleri hazır ol vaziyetine geçtiler. Birisi zili çaldı. Az sonra kapıyı bizim çok iyi tanıdığımız bir hanımefendi kapıyı açtı… Mahcup bir ifadeyle, “Çocuklar, sizi böyle getirttiğimiz için kusura bakmayın, buyurun içeri beyefendi sizi bekliyor” dedi. 
 
Ve bizi yukarı salona çıkarttı. Biz hâlâ tir-tir titriyoruz… Oturttular… Derken salonun kapısı açıldı ve içeri gayet şık olarak kim girdi biliyor musunuz? Adnan Menderes…
 
Tabii biz neye uğradığımızı anlayamadık. Çok heyecanlandık… Bizi yatıştırmak için viski ikram ettiler.
 
Rahmetli Menderes bize, “Şu meşhur çocuk uyutma gösterinizi dinlemek için sizleri buraya kadar yordum, kusura bakmayın” dedi, gayet kibarca…
 
Ve biz o gece orada Menderes’e gazinodaki programın aynısını yaptık. Şunu da ekleyeyim, katıla katıla gülerek bizi izleyen Menderes’in görevlileri giderken ceplerimizi birer zarf koymayı da unutmadılar.”
 
21. Yüzyıl Türkiye’sinde mizah ne durumdadır? Bu sorunun en güzel cevabını Türk milletinin sağduyusuna bırakıyorum. İrili ufaklı sohbetlerde dinlediğiniz taşlamaların sahneye çıkacağı günler de gelecektir. Devekuşu Kabare Tiyatrosu’nun 1970-1980’li yıllarda oynadıkları oyunların videolarını internette bulup izlemenizi öneririm. 
 
Son dönemde mizahın siyasal hayatın eleştirisini içermemesi halkın kendini ifade damarlarından birini kesmiştir ne yazık ki… 
 
Bu yazıda katılımcı bir final yapsak diyorum. Yani her okur kendi finalini kendi yazsa…  
 
Meraklısı için ek: Kaynak, Ünlülerden Komik Anılar, Kandemir Konduk, Bilgi yayınevi, Haziran, 1990.
 
Toplam blog
: 227
: 584
Kayıt tarihi
: 16.12.15
 
 

1952 Yılında İstanbul'da doğdu. Pertevniyal Lisesi'ni ve İstanbul İktisadi ve Ticari İlimler Akad..