Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Haziran '09

 
Kategori
Psikoloji
 

Affetmek özgürlüktür !

Affetmek özgürlüktür !
 

Kimseye kalmamış bu dünya bilinse de, anlamsız üzüntüler içine gark olmuşuz, hüzün denizlerinde boğulma isteğinin içimize dolduğu zamanlar yaratma çabası neden? Öfke, kızgınlık ve dahası nefret; bir fare gibi kemiriyor ruhsal dünyamızı. Ve bunları bir marifet gibi görmeye başlamışız.

Halbuki sevinci, sevgiyi yakalayarak hayata devam etmek, asıl marifet bu değil mi ?

Her insanı hayatı bir hikayedir. Hikayelerin de hepsi biter, ben şahsen hiç yarım kalan bir hikaye duymadım.
İyi veya kötü sonla, illa ki biter.
Bu hikayeyi yaşarken ,en derin yaralar bile zaman içinde kapanır.
İzleri kalır mutlaka ama zamanla küçük bir nokta gibi kalır belleğimizde.

İnsanın yaradılışında vardır unutmak...
Unutur ama nedense ilk önce güzellikleri unutmayı seçer.

Hatırlamakta güçlük çeker güzel anıları, hep içinden cımbızla çeker gibi çıkarır önünüze koyar kırgınlıkları...

İşin sırrı sanırım affetmemekten geçiyor. Eğer affedebilirse insan , hayattan zevk almanın kapıları da açılıyor. Diğer bir deyişe, insan özgürleşiyor !

Ne kötüdür sürekli birine veya birilerine kızmak. Aslında o zamanlarda insan en büyük kötülüğü kendine yapıyor. O negatif duygu yüklülüğü farkına varmadan kendine zarar veriyor.

Hayatın kısa olduğunu, en çok orta yaşlardan sonra anlamaya başlıyor insan. Geriye dönüp de baktığında; eğer dolu dolu yaşayamışsa hayatı, boş geçen yıllara hayıflanmanın da ona hiçbir şey kazandırmayacağını anlıyor. İşte bu noktada tutabilirse ucundan hayatın, hala yaşanmaya değer anların oluğunu keşfedebiliyor
Kazanıp, kaybetmek önemini yitirmeye başlıyor ve yerine; huzur, sağlıklı yaşam ve tabii ki sevdiklerinin kıymetini daha iyi anlama devri başlıyor.

Tekamül dediğimiz şey bu olsa gerek. O evreye geçmek de, affetmeyi öğrenmekle başlıyor. Yalnız başkalarını değil, kendini de affetmekle...

Uzun bir süre önce beni öyle veya böyle incitenlerin hepsini affettim. Tabii kendimi de ,zira geçmişi telafi etmenin bir yolu her zaman bulunmuyor. Hani derler ya "ırmakta akan su aynı değildir" diye...

Şimdi durduğum yerden etrafıma baktığımda, hayatın kısalığını ve anların ne kadar kıymetli olduğunu anlayamamış bir çok insanın, kısır tartışmalar içine girerek kendilerini yiyip bitirdiklerini görüyorum. Kim bilebilir ki bir saniye sonra neler olacak? Öyle kızgın ve de arkasında birçok kırılmış kalp bırakıp aniden göçüp gitmeyeceğini ? (Allah korusun:)

Ama görmüyor muyuz , okumuyor muyuz ? İnsan dediğin beşer, hiç umulmadık zamanlarda da göçüp gidebiliyor...Yani her hangi bir sıra yok !

Şimdi bunu hatırlatmanın sırası mı diyebilirsiniz ama, bence bunu arada sırada hatırlamamızın yararı var...

Son zamanlarda blog içindeki tartışmalara taraf olmamaya karar vermiştim. Ve bu kararımı devam ettirme düşüncesindeyim.

http://blog.milliyet.com.tr/Blogum.aspx?BlogNo=166796

Herkese sevgilerimi gönderiyorum...





 
Toplam blog
: 351
: 3216
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Emekli olmaya çalışan bir sanatçı,yazmaktan büyük keyif alıyorum. Kocaeli Gölcük' de oturuyorum e..