Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '14

 
Kategori
Deneme
 

Aforizmal Hayat Kırıkları

Aforizmal Hayat Kırıkları
 

"Ben sana demiştim deme Jon."

"Demiyorum. Nasılsın?"

"Saatlerce bir dağa tırmanır insan. Tutunacak çentik, ayak basacak oyuk bulamaz; düşer gibi olur. Başını kaldırır, zirveye bakar. Daha da hızlanır. Zirve aşkı ruhunu motive etmekte, gücüne güç katmaktadır. Sonunda varır zirveye. Çok mutludur. Sıra zirve defterini imzalamaya gelmiştir; lakin ansızın arkasında beliren meçhul güç öyle bir yumruk çakar ki onca zorlukla tırmandığı dağı -kolu bacağı parçalanmış hâlde- birkaç dakikada geri iner. İşte bu haldeyim Jon."

"Aşağı düşmeni değil de çıkışını konuşalım. O dağa tırmanmaya karar verdiğinde hedefin neydi?"

"Zirveye ulaşmak tabii."

"Ya senden önce zirve yapıp da defteri imzalayanlar, onlar önemli değil miydi?"

"Tabii ki önemliydi. O, dağların en muhteşemi, erişilmesi en zor olanı. Benden önce başaranları kutlamaktan öte ne yapabilirim! Ama son tırmanan ben olacaktım. Defteri imzalayacak, kendime saklayacaktım. Eminim ki dağ da mutlu olacaktı."

"O durumda mutlu olacağını mı söylemişti?"

"Hayır söylememişti. Sen tırmanmaya başla hele demişti."

"Çıkarken çok zorlandın. Duydum tanrıya yakarışlarını. Kaç kez de düşme tehlikesi atlattın. Karşına çıkan engeller sana bir mesaj vermedi mi?"

"Verdi. Tırmanmamı istemediğini, zirvenin beni çağırmadığını düşündüm. İstemiyorsan gelmeyeyim dedim. Hayır istiyorum, sen benim parçam oldun dedi."

"Değil miymişsin parçası?"

"Parçasıymışım; ama zirvenin değil!"

"Neden seni zirvenin mutlu edeceğine inandın? Ulaşmak istediğin zirvenin hiçbir zaman kendi eteklerine inemeyeceğini düşündün mü? Peki, senden önce zirve yapanlara yukarıda rastladın mı? Onlar dağın eteklerinde bile değiller artık. Zirvenin senden daha yalnız olduğunu görmedin mi? Sen her şartta kendini sınırlamamayı, çıkmanın az acılı; ama zor, inmenin ise çok acılı; ama kolay olduğunu öğrendin. Üstesinden geleceğinin ne olduğuna karar vermen yeterli."

"Ona erişebilir miyim, bilmek istedim. Eriştim de. Gördü de. Ama sevinmedi, ürktü! Buraya kadarmış demek ne zordu."

"Yıllarca ne acılar çektin; ama tükenmedin. Kusursuzluğun varlığını hissedene kadar korku ve bezginlik nedir bilmedin. Şimdi seni zorlayan, yaşamdan koparmaya çalışan tek bir zaafın kaldı: Aşırı hırsın."

"Vaz mı geçeyim tırmanmaktan, düştüğüm yerde kalıp zirveye mi bakayım?"

"Seni aşağı iten zirveye eğer ki yine tırmanacaksan, düşerken öğrendiklerinle tırmanmalısın. Düşünme zirveyi. Kopar düşüncenin zincirlerini, özgür bırak ruhunu. Defteri de arama. Gör bak daha huzurlu olacaksın. Çünkü gerçekleri göreceksin."

"Kendi gerçeklerimi mi yoksa zirveninkileri mi göreceğim?"

"Zirvenin gerçeklerini bilerek tırmandın. Bilmediğin: Zirvenin seni nasıl kucaklayacağıydı. Onu da yaşayarak öğrendin. Erişmene izin verdi, kalmana değil. Yalnız senin olamazdı. Bu seni daha hırçın daha sahiplenici yapardı ki bunu asla istemezdi; ama senden de vazgeçemezdi. İşte sana biçilen gerçeğin!"

"Onun gerçeğiyle benim gerçeğim kucaklaşamaz mı?"

"Uzun yıllardır ilk kez tırmanansın. O da şaşkın! Beklemiyordu ki seni. Defteri imzalamaya kalkma. Onun uzatmasını bekle."

"Uzatır mı peki?"

"Ona erişmek için çok çabaladın. O da görüyor bunu. İlla da yine tırmanacağım diyorsan; çık zirveye otur, sezginin doruğunda ufka bak. Ancak o zaman tırmanmanın anlamını kavrayabilirsin. Onun sana gelmesini bekle. Gelirse mutlu olursun, gelmezse de anlarsın ki sen o dağa hiç tırmanmamışsın!"

"O geldiğinde bir ben kalır mı?"

"Gelmezse bir sen kalır mı daha önemli."

"Ben tırmanmayacağım Jon. Yaralarımı sarıp uzaklaşacağım. Demek ki öyle bir dağ hiç olmamış!"

"E demiştim ben sana!"

 

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..