Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Kasım '14

 
Kategori
Felsefe
 

Afrika'da Felsefe ve Anadolu Mistisizmi

Afrika'da Felsefe ve Anadolu Mistisizmi
 

Giriş Yerine

Afrika’da felsefe”, Türkiye’de hemen hemen hiç ilgi görmemiş bir konudur. Öyle ki, bu bağlamda yapılmış bir tek telif eser dahi yoktur. Batıda (Avrupa ve ABD) ise, son yıllarda güncelliğini kaybetmekle beraber yaklaşık yarım asırdır çeşitli akademik mahfillerde tartışılmaktadır. Özellikle Almanca, Fransızca ve İngilizce olmak üzere konu bağlamında dikkate değer akademik çalışmalar yapılmıştır. Bu çerçevede Türkçe olarak yararlanabildiğimiz tek kaynak, Almancadan “Afrika’da felsefe-Afrika Felsefesi/Kültürler Arası Bir Felsefe kavramına Doğru” başlığı altında dilimize aktarılan Heinz Kimmerle’nin kitabıdır.[1]

Kimmerle adı geçen eserinde batı dünyasında Afrika felsefesi üzerine uyanan ilginin ilmî ayrımlarını, diğer kaleme alınan önemli çalışmalara da dayanarak başarılı bir şekilde tartışmaya açar. Sonuç itibariyle bizzat kendisinin de Afrika’ya yaptığı gezi ve incelemelerden edindiği bilgi ve tecrübenin ışığında kültürü merkeze alan bir Afrika felsefesinin var olduğu tezini temellendirmeye çalışır. Biz de Kimmerle’ye hak vererek bir Afrika felsefesinden söz edilebileceğini kabul etmekteyiz. Tıpkı Kimmerle’nin yapmaya çalıştığı gibi, kültür üzerinden gidilebileceğini düşünmekteyiz. Ancak Afrika felsefesinin kavranmasında batı felsefesinin zahiri kültürel okumalarının yetersiz kaldığını iddia ederek açığa çıkan sorunu iç-dış bütünlüğünü kaybetmeden içten dışa yapılanan Anadolu mistisizmi üzerinden çözmeyi önermekteyiz. Yöntem olarak ise, ne salt zihinsel kurguları öne çıkaran bir inşâ ne de zihni görmemezlikten gelen maddi yapılar içinde kaybolan keşfî yaklaşımdan birini ötekine tercih tarzında değil, her iki yaklaşımı bütünleyen bir keşfî inşayı benimsediğimizin altı çizilmelidir. Bu, içten dışa açılarak iç-dış bütünlüğünü sağlamayı hedefleyen bir düşünüştür.

Keşfî inşâ, esasen varolanı temel alan ve varolandan hareketle anlamaya çalışan, ancak idrakinin sınırlı olduğunu unutmayarak diğer fikir ve idraklere zihnini açan bir yönelimdir. Bu nedenle salt düşünce üzerinden işletilen bir zihin felsefesi değil, varlık temelli (onto-epistemik) bir düşünüş modelidir. Bu çerçevede iç-dış bütünlüğü de benzer bir açılıma sahiptir. Asıl belirleyici olması gereken için, bir başka ifadeyle özün, belirlenen dış vasıtasıyla okunmaması özgünlüğün tespitinde önem arz eder. Anadolu mistisizminde ise içten dışa yapılanma daha derin anlamları haizdir. Bu öz, ilerde biraz daha açıklığa kavuşturulmaya çalışılacaktır.

Sonuç Yerine

Bizim nazarımızda bir Türk felsefesi vardır. Ama bu çalışmada Türk felsefesinin özünü teşkil eden Anadolu felsefesi kavramını tercih ettik. Anadolu felsefesini ise Anadolu mistisizmiyle sınırlandırdık. Afrika’da da bir Afrika felsefesinin var olduğu bu felsefenin temel dinamiğinin ise Afrika bilgeliği olduğunu kabul ettik.

Afrika bilgeliğinin batı felsefesi bağlamında okunması, bu felsefenin ayrımlarını yeterince vermemektedir. Bu nedenle Anadolu mistisizmi Afrika bilgeliğini felsefileşmesinde olmazsa olmaz bir unsurdur.

Anadolu’da derin bir Türk felsefesi vardır. Bu, Anadolu insanın yaşadığı, ama gittikçe uzaklaşmaya başladığı bir felsefedir. Bunda temel saik, batı düşüncesiyle kurulamayan sağlıklı iletişimdir. Kendi referans sistemi içinde kavranamayan batı felsefesinin Anadolu-Türk felsefesine dışsal esasta uydurulmaya çalışılması, bu felsefeden kopuş sürecini hızlandırmaktadır. Afrika bir zamanlar güçlü bir felsefeye sahipti. Batılı paradigma bu felsefeyi yerle bir etti. Lakin Afrikalı kaybettiğini kaybettirene dayanarak yeniden bulamayacaktır. Afrika’da kaybolan bizim Anadolu’da kaybetmeye başladığımız hakikattir.



[1]Heinz Kimmerle: Afrika’da Felsefe-Afrika Felsefesi, Çev. Mustafa Tüzel, Kabalcı yay., İstanbul 1995.

 
Toplam blog
: 51
: 885
Kayıt tarihi
: 27.02.07
 
 

Ben kimim? Kafa kağıdımdaki beyana göre 1969 tarihinde Burdur - Gölhisar'da, doğumuma şahit ala..