Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

22 Ocak '19

 
Kategori
Deneme
 

Ağaç Gibi

Hem Yetkin hem de Ecrin doğduğunda birer ağaç diktik bahçemize. Sonrasında hayal ettiğimiz ve bize boşanma getiren o havuzlu eve taşındığımızda o ağaçları ziyaret etmeye giderdik eski evin bahçesine. Fidanlar büyüyüp serpiliyorlardı, hayata tutunmaya çalışıyordı. Galiba taşındığımızın üçüncü yılıydı, ağaçları yerinde bulamadık. Yok edilmişlerdi. Kimin yaptığının önemi yoktu zaten, önemli olan yapılmış olmasıydı.

Bu sene o eve geri döndüm ve ilk dikkatimi çeken şey yıllar yılı yönetim toplantılarında konuşulan ve güneşlerini perdelediği için kesilmesini iseteyen zihniyetler üzerinden bu iki büyük çam ağacı harcanmıştı. Diğer ağaçlarda amaçlanan neyse bu ağaçlara da benzer muamele reva görülmüştü. Bir gün hiç yağmur yağmadığında, çoraklar içinde, beton yığını arasında aynı zihniyet yağmur duası için kollarını açıp yalvaracaklar:”Allah’ım ne olur bize su ver!”.

Dün Nil Alaz ile konuşurken çok farklı bir şey oldu. İkimizin de birbirini sevme sebebimizin ne olduğunun farkına vardık: Doğruluk. Ne kadar zulum edilirse edilsin doğru kalmaya devam edeceğiz. Yazılmış kaderimizde çok farklı yollardan geçtik her ikimiz de. Ben kendi adıma çok zengin olabilecek sayısısız fırsatlar yakalamışken DOĞRU olmayı seçtim. Düşünebiliyormusunuz ki şu ömrüme toplasanız onu geçmeyen sayıda yalan sığdırdım. 47 yaşındayım, hiçbir zorluk karşısında geri adıp atmayıp hep doğruyu seçtim. Ve doğruyu seçmek her zaman zordu, her zaman acı doluydu, işkence vardı ve bunları bilmeme rağmen doğrudan hiç vazgeçmedim.

Geçenlerde gençler bu ekonomik zorluk karşısında insanların hırsızlık yapmayı-başkasının haklarından çalmayı- alışkanlık haline getirdiklerinden bahsediyordu. Çünkü artık dönem VARLIKTAN YOKLUĞA döndü. Ülke ne zaman fakirleşse insanları da beraber tarumar oluyordu. Dönem böyle bir dönem; ekonomide yaprak kıpırdamıyor. Ve kıpırdamadıkça insanlar çalışmaktan çok konuşmayı tercih ediyorlar. Ne yapmaları lazım ki eski zengin hayatlarına dönebilsinler? Dedim ki ekin, hayata ekip hasatı bekleyin.

Herkes tüketici bir toplum olduğumuza dem vurup tüketmekten vazgeçemiyor. Çünkü başka türlüsünü yaşamak bugüne kadar getirdikleri hayatı yaşamalarına engel olacak biliyorlar. Biliyorlar ki paraya boğulup mutsuz olsalar da, sanal ortamlarda robotlar üretip Japonya’daki gibi onlarla evlenseler de, ya da kadınlardan sıkılan erkekler arayış içerisinde hem cinslerine yönelse de veyahuttu her türlü uyuşturucuyu deneyecek kadar cesaretli olup kendilerinden geçseler de, doğa, ağaçları ile beraber bütün bunlara tanık olmak dışında bir şey yapmıyor. Bizlere rağmen kendi devinimini devam ettiriyor.  Geçen Mersin’de üretilen top büyüklüğündeki dıştan yenilebilen karpuzun çocukları karpuza alıştırmak için üretildiği otoriteler tarafından iddia edilse de, kendi karpuzunu, eriğini, çileğini, elmasını vermeye devam ediyor doğa. Tarımı da sanayileştirdiğimizden beri ciddi olarak biz insanlar değişik hastalıklar yaşamaya başlıyoruz. Kanser vakaları artarken virüsler şekil değiştiriyor ve bizim bu hastalıklara karşı dayanıklılığımız gün ve gün düşüyor. Geçenlerde gripten tam beş gün 39 derece ateşle yattım.  

Çocuklarım için diktiğim ağaçlarımı kezseler de onlar bir ağaç gibi köklerinden büyümeye devam ediyor. Mutlu gözüküyorlar. Hayalleri var ve hemen bir fikrin üzerine daha nicelerini kurabiliyorlar. Ben ise onlarla berabar nihayet kendim olabiliyorum. Ve anlıyorum ki aile olmak için illaha da bir anneye gerek yok. Beyhude bir arayışmış benimkisi. Nitekim annelerinden sürekli çocuklarım hakkında eleştiri dinlemeye devam ediyorum. Sadece artık cevap vermeyi bıraktım.

Bir ağaç gibi çeveremizde ne olursa olsun bu hayatı yaşamaya devam ediyoruz ve edeceğiz de.

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..