Ağacın adı yok !

Topyekün ağacı - yeşilliği pek sevmeyen bir milletiz. Hz.Muhammed'in " Kıyametin yarın kopacağını bilseniz de hiç gecikmeden ağaç dikiniz " hadis-i şerifini iyi bilmemize ve tarihimizde "Yaş kesenin başını keserim" diyen Fatih Sultan Mehmet gibi bir şahsiyet olmasına rağmen girdiğimiz yerde pek ot bitirmeyiz. Bir zamanlar Karadeniz'den Akdeniz'e sincaplar daldan  dala atlayıp gidebiliyorken şimdi yer yer çalılıklar ve bozkırlardan başka birşey yok.

Yaşadığım çevreden biliyorum: İstanbul'un nadir kalmış yeşili bol semtlerinden biri olan Koşuyolu; on senelik bir zaman diliminde bu özelliğini neredeyse kaybedip " betonyolu" haline gelmek üzere.. Artık bu semtte yeşilliği sadece Karacaahmet mezarlığı eteklerinde,eski kalp hastanesi civarında ve Validebağ Korusu'nda görebiliyoruz. Koşuyolu'nda hemen tamamı satılığa çıkarılan eski bahçeli evleri satın alanlar işe hemen arsadaki ağaçları keserek başlıyorlar. Ardından da eski evi yıkarak arsanın yüzde 100'üne inşaata girişiyorlar.. Giderek yeşil adacıklar birbir yokolup, dört-beş katlı şekilsiz iş hanları mantar gibi çoğalıyor. Korkarım yakında eski kalp hastanesi civarındaki yeşilliği de bir şekilde yok edip dozerleri Validebağ Korusu'na dayacaklar. En sonunda da "Diriler varken ölülere yer yok" diyerek sıra Karacaahmet'e gelecek..

....................................................................................................................

İstanbul'da yalnızca Koşuyolu değil  ilin giderek kuzeye çekilen yeşil alanları dehşetli bir beton istilası tehdidi altında. Üçüncü köprünün bir an yapılmasını gözleyen nice " Acar " işadamları; ormanları yutup yokederek yeni beton kentlerin hayalini kuruyorlar. Hele hele üçüncü havalimanı bir an önce yapılırsa kuzey batıdan  hücüma geçen beton istila; doğudan da çığ gibi ilerleyerek yeşil düşmana karşı tam ve kesin bir zafer kazanacak..

Hayırlısıyla semt içlerinden temizlediğimiz ağacı ve ormanı böylece Karadeniz'e dökersek önümüz tamamen açılacak ve bizi kimse tutamıyacaktır...