Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '08

 
Kategori
Deneme
 

Ağır ağır çıkacaksın merdivenlerden

Ağır ağır çıkacaksın merdivenlerden
 

Şairin bu şiirini bilenler çoktur. Bir arkadaşım anlatmıştı, bayram töreninde bu şiiri okuyan bir yumurcağın şirin hatırasını hatırlarım hep. Çocuk kürsüye çıkmış, hazırolda duruyor, kafa selamı, sonra şiirin ilk mısraı.. “Ağıy ağıy çıkacaksın bu meydivenleydennn…” Eli de aşağıdan yukarıya çıkıyor katedilen basamaklarla birlikte. Ama orda kalıyor. Unutmuş çünkü devamını. Yeniden hazırol, kafa selamı yine, sil baştan şiire giriş ve aynı son. Bir iki denemeden sonra kafası bozuluyor yumurcağın, canı sıkılıyor iyice, “Yukayda ne vaysa!” deyip iniyor aşağı. Kimse bir daha çıkaramıyor kürsüye. Zaten gülmekten başka yapabildikleri bir şey de yok. Ben de çok gülmüşümdür bu olaya.


Şairin bahsettiği yukarının ömrün ileri aşamaları, basamakların da hayatın dönemleri olduğunu çocuk bilmez tabi. O, bildiğimiz merdivenle yüksekte bir yere çıkıldığını sanıyor. “Boşver, çıkmayıver, orda ne varsa kalsın işte, çok lazımdı sanki.” Demeye getiriyor. Yaşı olgunlaştıkça bu düşünceleri değişecek elbette. Bambaşka süzgeçlerle ve herhalde kirlenmiş bir hafıza ile değerlendirecek algıladığı her şeyi. Keşkeler dolanacak diline ve belki şükür sözcükleri. Ama o çocukluğundan eser kalmayacak ve bugün sıkıcı bulduğu pek çok şeyi onulmaz bir yaradan kurtulmak istercesine derinden özleyecek.


Bendeniz 40’ına 3, 5 ay kalmış bir orta yaşlı insan olarak bunları ne kadar rahat söylüyorum. Çocuğun geleceğini anlatırken aslında kendimden bahsediyor olabilirim.


Borges’in bir şiiri vardır. 85 yaşında yazdığı şiirinde, hayata yeniden başlayabilseydi, o ana kadar yaşadığından bambaşka şeyler yapacağını anlatır. Söylediği şeyler o kadar sade, o kadar yalın ve basittir ki, onların vaktiyle akıl edilip yaşanmamış olmasına şaşırmak pek mümkündür. Daha şaşırtıcı olanı, bunların akıl edilip de yapılmadığı insanların sayısının devasa miktarda çokluğudur. İnsan kendine şaşmalı işte.


Yine bendeniz, yazılarında kendisini uluorta anlatan, açık eden, doğrudan verilerle kendini ortaya koyan biri değilim. Dolaylı anlatımda bile sadece uygun gördüğüm kadarını anlatırım ve genelde özel gibi gözükenler içinde dahi genel ve toplumsal mesajlar vermeye çalışıyorum kendimce. "Yeterince olgun" dostlar bunu anlıyor ve bir yönüyle "hissettirerek düşündüren" bu mesajları destekliyorlar. Kolayca ulaşılanın emekle alınandan daha değersiz olduğunu bildikleri için, bu sürece kendi yazılarında da rastlamak mümkün onların.


Şimdi değerlere gelelim. Oradan değerli olana atıfta bulunalım ama bunu yaparken değer ile değerli kelimelerini bir anlamda zıtlaştıralım. Aralarında bir iki şimşek çaksın, biraz acı, biraz gürültü ve ışık oyunları olsun. Bir fırtına oluşturalım ve sonrasında güzel bir günün doğmasını ümit edelim. Ona da hüzün rengi çalalım biraz.


Yeni doğan günün, ardında bir çok şeyleri bırakmak veya onları yeniden tanımlamak anlamına geleceğini de unutmayalım. Başka bir evreye geçiş demek olabilir bu. Bazen kaçınılmaz olan budur, bazen alışılmış olanla yaşanması lazım gelen arasında bir anahtarlama yapmaktır belki. Yeni duruma uyum sağlamayı reddedenlerin arkada kalmasına üzülmek ve bu üzüntünün yeni yürüyüşe engel olacak kadar büyütülmesi yanlış olur. Ama etkiyi tümüyle sıfırlamak da yanlıştır. O zaman ilgili herkesin yeni rollerine uygun davranabildiği kadar değerli olacağını söyleyelim. Bir de görev ve sorumluluklar var tabi. Lakin her ne olursa olsun, yürüyüşlerin hepsi doğuma dairdir. Bu doğum sonsuz hayata açılacaktır ve sonsuzluğun değerini belirleyecek olan da yürüyüşlerin değeridir. Değerlere bağlı yürüyüş değerli olacağına göre, bu yürüyüşle yeni bir güne merhaba demek güzel olabilir. En geç cennette.

 
Toplam blog
: 84
: 1808
Kayıt tarihi
: 28.04.08
 
 

Elektrik mühendisi, "öğretimci", 2 çocuk babası, aslen Kuzey Kafkasyalı, Türk ve Türk'e dair olan..