Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mayıs '10

 
Kategori
Kitap
 

Ağıtsız Kadınlar-Rıfat Mertoğlu

Ağıtsız Kadınlar-Rıfat Mertoğlu
 

Ağıtsız Kadınlar-Rıfat Mertoğlu


15. İzmir Kitap Fuarında ziyaret ettiğimiz Milliyet Blog yazarlarından biri de Rıfat Mertoğlu idi. Sitede sevgili arkadaşım İbrahim Kaya aracılığıyla yazılarıyla tanışma fırsatını bulduğum yazar arkadaşımızla kitap fuarında yüzyüze tanışmak da kısmet oldu.
Bursa'ya döndüğümde başladım romanını okumaya... Ağıtsız Kadınlar, İlya Yayınevinden 4. baskıya ulaşmış kitabıydı Rıfat Mertoğlu'nun.
Yabancısı olduğum bir coğrafyanın, yabancısı olduğum törelerini yaşamaya başladım yavaş yavaş. Dinlerin, dillerin, uygarlıkların mozayiği Güneydoğu'da töre adı altında kadına yapılan işkenceydi romanda anlatılanlar.
Bölümler halinde yazılan romanda, her bölümdeki olayı okurken aklım bir diğerinde kalıyordu. İşimi- gücümü bırakıp soluksuz okudum diyebilirim. Ölümle-yaşam arasındaki incecik çizgideydim ben de kahramanlarla birlikte, ölümü ensemde hissettim. Ve defalarca lanet ettim töre adı altında gerçekleşen cinayetlere.
Rıfat Mertoğlu'nun doğa tasvirleri oldukça ayrıntılıydı. Görmediğim toprakları geziyordum her bir satırda. Diyarbakır'ın kenar mahallelerinde, yoksulluk içinde kıvranan insanların sıvası dökülmüş evlerine konuk oluyordum. Sokaklarda üstü başı yırtık, saçları günlerce tarak görmemiş, sümüklü çocukların koskocaman siyah gözlerine dalıp; o coğrafyanın çaresiz törelerinin karalarını bağlıyordum ben de yüreğimde.
Daha onaltısında bile olmayan kızların, en yakınları tarafından kucaktan kucağa satılmalarına, dayanamayıp canlarına kıymalarına tanık oluyordum. Ve Hiva... Hivayla birlikte intiharla vahşice öldürülme arasında seçim yapmaya çalışan küçücük bir bedenin can çırpınışlarını izliyordum.
Romandaki bölümler beni olaydan olaya savuruyordu. Romanın ilerleyen sayfalarında, tüm bölümler ustaca bir araya getirilip, beni kederlere boğan en acımasız ve en gerçek sona ulaştırıyordu. Romanda sıklıkla ifade edilen insanın insana zulmünü anlatan şu cümleyi yazmadan geçemeyeceğim: ''Allah insanı insana kırdırmasın, bilmez misin insandan daha zalim mahlukat yoktur dünyada? Sen hiç kendi familyasından birinin kafasını kesen başka mahlukat gördün mü? Yoktur! İnsandan daha zalimi yoktur! Zalim oğlu zalimdir insan!''
Yasaları, hukuku, din kurallarını hiçe sayıp; kendi kanunlarını uygulan insanlar... Gerekçeleri ister namus olsun, ister onur; hiç bir gerekçe bana küçücük kızların para ile alınıp-satılmasını; büyüklerin dayatmalarıyla zorla yaşatılan bir hayata boyun eğmek zorunda kalmalarını haklı göstermiyor. Bizim evimizde basından sadece bir haber olarak izleyip, oturduğumuz yerden vah-vah ederk kınadığımız, sanki bir filmi izliyormuşcasına uzak olduğumuz bu yaşamlar giderek artan sayılar halinde intihar-töre cinayeti adı altında son buluyor ne yazık ki.
Aslında kadına şiddet sadece o coğrafyada yaşanmıyor. Dünyada genel-geçer kurallar dahilinde binlerce kadın şiddetin her türlüsüyle baş etmek zorunda kalıyor. Erkek egemen dünyada asırlardır değişmeyen yazısız bir kural sanki bu. Toplum yapısına göre değişiklik gösterse de sonuçta kaybeden insanlık onuru bence.
Rıfat Mertoğlu'nun kitabının arka sayfasındaki şu cümleler dönüyor beynimde: ''İnsanın içini yakan bu çığlık nasıl bir gurur nedeni olabilir? Hivalara nasıl kıyılır? Bir vebalıymış gibi ölüsü bile lanetlenen.. Bu nasıl bir vicdan?.. Böyle bir değer olabilir mi? Peki Hivaların kendine kıymasına ne demeli?.. Yanıtı zor: ama, Ağıtsız Kadınlar'la birlikte tüm kadınların, bütün insanlığın sessiz ağlayışını okuyacaksınız...''
Daha güzel bir dünya dileğimle...Başarılarının devamını dilerim Rıfat Mertoğlu...

 
Toplam blog
: 240
: 1628
Kayıt tarihi
: 18.08.06
 
 

Zamandan şikayet ederken, ne kadar hızlı aktığını fark edemeden geçmiş yıllar. Kırklı yıllar, kır..