Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

11 Temmuz '11

 
Kategori
Deneme
 

Ağlamanın yaşatıcı gücü

Ağlamanın yaşatıcı gücü
 

Gülmek ve ağlamak birbirine tıpkı et tırnak gibi bağlı olan iki hayati ve insani duygular değil midir? Bu soruya hepimiz “evet” diye cevap veririz şüphesiz. Evet cevabı çok yetersiz değil midir? Bu yetersiz cevap bir soru daha doğurmaz mı? Doğurur ve herkes belki de bu yeni soruyu kendine sorar. Ama cevabından korkar ve sormamış gibi aklına gelmemiş gibi davranır.Peki bu yeni doğmuş zayıf güçsüz ama insanı yapısıyla çelişen güçlü etkisiyle korkutan soru nedir? 

“Ağlamayı mı gülmeyi mi tercih edersiniz sorusudur bu soru. Cevaplar ise bizlere çoğunlukla gülmenin ağlamaya tercih edildiğini gösterir. Hani gülmek ve ağlamak birbirinden ayrılmazdı dolayısıyla ikisinin de eşit derece de tercih edilir olması gerekmez mi yani? Bu soru bir anda çıkıverir ortaya ve sözlere dökülüverir isteseniz de engel olamazsınız. Bu yüzden de cevaplanması gerekir. Ama cevabı sanıldığı kadar kolay değildir. Düşünmeyi, derinlere inmeyi gerektirir. Herkes derinlere inmeyi, o derinlikte kaybolmayı, boğulmayı göze alamaz. Çoğumuz için derinlikler, boğulma riski hayatı boyunca girdiği risklerden zorluklardan çok daha risklidir. 

Peki bu riske girebilenler, muhtemelen ağlamayı bilen, ağlamaktan utanmayanlardır. Evet, çoğumuz ağlamayı, ağlayan çocukları, insanları ayıplar ve zayıf insanlar olarak görür, hatta uzak durmak isteriz. Uzak durma isteği anlaşılabilir bir istektir, insanlar mutluluğu arar ve yaşadığı her an ve mutluluktan uzak olan her şeyden arkalarına bakmadan kaçarlar. İnsanlar için söyledikleri gibi gülmek ve ağlamak birbirinden ayrılmaz hayati , insani duygular değildir. İnsanın elinden gelseydi ağlama duygusu şimdiye kadar tamamen ortadan kaldırılırdı. 

Ağlamak zayıflık mıdır gerçekten? Nedir bize ağlamanın zayıflık olduğunu düşündüren? En çok ağlayanlar bebekler ve çocuklardır. Bebek anneye babaya muhtaçtır. Çocuklar da bebekler kadar olmasa da ağlamayı seçerler isteklerine ulaşmak için korunmaya yardıma muhtaçtırlar. İşte ağlamanın bize hatırlattığı bebekliğimize çocukluğumuzda gizlenen muhtaç olma duygusudur. 

Aslında cevap toplumdadır. Toplum, ağlamayı insana yakışmayan, zayıflık belirtisi olduğunu gizliden zorla öğretir insana. Nasıl öğrendiğini bilmediği bu dayatılmış bilgi insanı katı sert bir hale getirir. Tıpkı robotlar gibi. Zamanımızın robotlaşmış, ağlayamayan insanları her şeyin bir tek gözyaşında gizli olduğunu, o minicik duygu damlasının mucize etkisiyle robotluktan insana geçişin yolu tek yolu olacağını göremezler. Göstermek isteyenleri de görmezden gelirler. 

Kültürümüz, toplumumuz bu görmezden gelmeyi fazlasıyla destekler. Müziklerimiz, ezgilerimiz, şarkı sözlerimiz hep ağdalı hüzün doludur. İçimizdeki ağlama engelini aşmak için yardımcı olacağı yerde bizlerde tam tersi etki yapar. Asi, dünyaya isyan eder hale getirir bizleri. Ya da var olan isyanı güçlendirir, en üst seviyeye çıkarır. 

O üst seviyelerden alt seviyelere inmek yılların birikimi ve toplumun etkileriyle nerdeyse imkansızlaşır. İsyan bayrakları dalgalanır havada olanca özgürlüğüyle. Aslında imkansız olmayanı imkansızlaştırırız. Kendi kendimizin en büyük düşmanı oluruz. Doğal olarak bunun da farkına varmayız. 

Oysa ağlamayı bilmek , ağlayabilmek ve gülmeyi de unutmamak gerekir. Sadece lafta değil gerçekte de ağlamanın ve gülmenin birbirlerine ayıplanmayacak insani ve hayati bağlarla birbirine bağlı olduğunu görmeli ve görmeyen gözlere göstermeliyiz. Peki ama nasıl mı? 

Bu iki duyguyu bir arada olanca gerçekliğiyle gözlerimizin önüne serer müzik ve sanat. Tiyatro, hayatın sahnelenen şeklidir ve gülen ve ağlayan surat simgeleriyle ağlamayı gülmekle eş tutar. Ya müzik? Görmek istemediğimiz gibi duymak da istemediğimiz için müziğinde tıpkı tiyatro ve sanatın her dalı gibi iki duygunun eş değerliliğini bizlere gösterdiğini göremez ve duyamayız. 

Bugün dinlediğim bir şarkı Sezen Aksu klasiklerinden olan şarkı, ismiyle ve sözleriyle yeterince bu eşitliği vurgular ve bizlere görmemiz duymamız gerekeni inatla duyurup göstermek ister. Gelin daha fazla görmezden gelmeyelim… Yarattığımız körlükten kurtulalım... Belki de robotlaşan insan toplumunda bizi güçlü kılan veya yaşatacak olan ağlamamak değil, ağlayabilmektir. İşte sözlerime tercüman olan şarkı sözleri, bana daha fazla söz bırakmamakta… Peki ya sizlerde? 

Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma
Ağlamak öfke delice nefret
Doruklarda aşk doyumsuz sevinç
Kahreden keder kısaca hayat
Ve nefesindir ve nefesindir
Ağlamak şu gelip geçici dünyada
Herşeye rağmen var olmak demek
Ağlamak yaşayan binlerce duygu
İnsanca ve çoşkulu güzel birşeydir
Ağlamak güzeldir
Süzülürken yaşlar gözünden sakın utanma
Ağlamak senin kara dünyada
Hala sevdiğin ve hissettiğin
Tüm güzelliğin ve çirkinliğinle
Var olduğundur
Ağlamak şu gelip geçiçi dünyada
Herşeye rağmen var olmak demek
Ağlamak yaşayan binlerce duygu
İnsanca ve çoşkulu güzel birşeydir. 

 


Güner Deniz Ertoğlu 

 
Toplam blog
: 18
: 683
Kayıt tarihi
: 14.06.11
 
 

Kitap, psikolojiyle, felsefeyle, sanatla tiyatroyla hayatımın anlamını bulma uğraşıyla meşgul bir..