Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Ocak '11

 
Kategori
Müzik
 

Ağlar olduk şimdi gardaş

Ağlar olduk şimdi gardaş
 

Gazete küpürü


“Yaşamdan Ölüme” adlı türkünün sözleri şöyledir. 

Yaşamdan ölüme, bir soluk yolda
Bu isyanlar kime, bu feryat kime
Kuşların bile, yuvası dalda
Bu endişe niye, bu telaş niye 

*
Eğer ki gelmeler topraktan ise
Demek ki gitmeler aynı yeredir
İhanet kahpelik puşta göreyse
Sadakatle sevmek dosta göredir
 

*
Sokakta yatanın kürkü alınmaz
Kundaklık bebenin sütü çalınmaz
İnsanlığa her kim kural koysa da
Merhametin yolu sağ sol tanımaz 

“Kıvırcık Ali ile Arzu’nun” birlikte okudukları türkünün sözlerini tekrar tekrar okuyun. 

Her zaman bu türkü beni hüzünlendirmiştir. 

“Eğer ki gelmeler topraktan ise
Demek ki gitmeler aynı yeredir”
“Geldiğimiz yeri ve gideceğimiz yeri”
bilmenin bize yüklediği duyguların sorumluluğunda yaşamak kadar güzel bir şey olabilir mi? 

Her genç ölüm erken ölümdür” demişler. 

Bilinen ismiyle “Kıvırcık Ali’de” zamansız ayrıldı aramızdan. Birçok sanatçı gibi trafik canavarına kurban gitti. 

Okuduğu türküler, besteler bize yadigar kaldı. 

Ben televizyonlarda, cenaze törenini izlerken ağladım. 

Dedim ki; “Bu sevgi seli kimseye nasip olmaz.” 

Bir insan bu kadar mı sevilir? 

Sevilir elbette. 

Kâbesi insan olanlar, böyle sevilir işte. 

İlk televizyon programına çıktığında yanında, Musa Eroğlu vardı. 

Saçları alnında ve kıvırcık olan genç adam, yaşının üstünde bir hayat tecrübesi yaşamış birisinin olgunluğuyla okumuştu türküsünü 

“Geçiyor Benim De Çağım
Ne Evim Var Ne Ocağım
Dünyada Tutunacağım
Dal Tükendi Ben Tükendim”
 

“Gül tükendi ben tükendim” demişti. 

Onu bütün türkü severlere tanıtacak yolun başındaydı. 

Türküsünde tükenmekten bahsediyordu. 

Musa Eroğlu, “çok büyük sanatçı olacak” demişti. 

Oldu. 

Ve zirvesinde bitirdi bir hayatı. 

Bize türküleri ve hüznü kaldı. 

Ülkemizdeki göç gerçeğini ve gurbeti işledi türkülerinde. Gurbetteki insan ilişkilerini aldatışları kahpelikleri anlattı bizlere yanık ve etkileyici sesiyle. 

“Isırgan Otu” ile benliğimize yerleşti. 

“Burda dost bildiğin anam ısırgan otu
Elini tuttun mu bil ki elin yanıyor
Şeref ekmek bulamazken şerefsiz budu
Götürdükçe ciger aney içim yanıyor”
 

“Üçüncü Gurbet” türküsü ile daha da belirginleşti duygular. 

“Yüklendik hasreti düştük yollara
Geldik mesken kurduk yaban ellere
Aldırmadık geçip giden yıllara
Üçüncü gurbette perişan olduk
Aldırmadık geçip giden yıllara”
 

Gurbette sevdalarını da pişirdi. “Gülüm” türküsüyle sevdiğine olan hasretini dilendirdi. 

“Yokluğunda konuşmadım
Hiçbir gülü koklamadım
Hasret vurdu taştı amma
İnan sensiz ağlamadım gülüm”
 

“Geriye dönün seneler” diye türküler çığırdı. 

“Bahtım İle Çekişim Var
Hakka Boyun Büküşüm Var
Daha Yapacak İşim Var
Geriye Dönün Seneler”
 

Seneler geriye gelmedi. Yaşanacak senelerde silindi gitti. 

Özü temiz bir sanatçımızı daha toprağa verdik. 

“Ömrümüzü kör sevdaya harcadık
Bu nasıl aşk nasıl sevda ah gardaş
Canımızı dost yoluna adadık
Bu nasıl aşk nasıl sevda ah gardaş”
 

Gider gelmez yola girdin. Gittin. 

Biliyoruz gelmeyeceksin. 

Hasretini yorgan yapıp yatacağız. 

Senin türkülerinle avunacağız. 

Senin ölümün erken ölümdü. 

Erken ölümlere, ağlarım ben arkadaş. 

“Ağlar olduk şimdi gardaş.” 

Hakkını helal et gardaş. 

“Bize çok sesin geçti.” 

Hakkını helal et. 

 
Toplam blog
: 420
: 1641
Kayıt tarihi
: 19.12.08
 
 

1957 Çanakkale/Yenice doğumluyum. Öykü ,deneme, şiir yazarım. Yazdığım bir çok şiirin bestesini d..