Ağlasam mı, gülsem mi?

Merhaba;

Bugünlerde yazılı ve sözlü haberlerde dikkatinizi çekmiş olmalı. Sanki uyuyanları uyandırmayalım, anlamayanda anlamamaya devam etsin, sesi çıkana da bir şeyler düşünürüz, uyanana da biraz ninni kabilinden, karma karışık bilgiler ortalarda.

İmam Hatip Liselerine sümen altı tanınan haklar, verilen traji komik zamla aklı karıştırılan emekliler, imzalanan bana göre yeni soygun, bazılarına göre açılım getiren devletler arası antlaşmalar, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili gece yarısı atakları, derken uykusuzluk hastalığına yakalanan biz gibiler için gün zor geçer oldu.

Eskiden beri hiç değişmeyen fikrimdir benim, İHL’den mezun olanların direkt İlahiyât Fakültesine gitmeleri gerektiği. Kamu kurumlarında çalışamayacaksınız teolojik kökenli mesleğin ne anlamı var? Adı üstünde İmam ve Hatip yetiştirme okulu, diğeri de İlahiyat üst eğitimi. Mühendis bir imam, imam bir doktor! Ne yani işlerinden arta kalan zamanlarda imamlık mı yapacaklar. Demek ki asıl niyet Anayasa değiştirmek.

Ben kimseye dinini öğrenmesin demiyorum. Zaten bunun için Kuran kurslarımız var. Legali, illegali, saf maksatlı, kötü emellisi.. Hem de sayıları iğne atsan yere düşmez. Allaha şükür hepimiz kitabımızı, peygamberimizi, ölülerimizin arkasından onları uğurlayacak kadar dua, şart-şurt biliyoruz.Biz İmam Hatib’e mi gittik.

Kışın evde anneannemiz, anamız, yazın da mahalle camimizin imamı lazım gelenleri öğretirdi isteyene.

Gelelim şu beklenen zamma; Öyle çok ki harca harca bitmez. Bir şey diyemiyorum. Ülkemdeki emekli sayısına vurursak aslında oldukça önemli bir miktar. Ama meseleyi çözmüyor. Daha da karıştırdı. Zam maaşlara yansımadan benzine gelen zamma bakın? Diyeceksiniz ki araban mı var. Yok, Ama pazara gelen tüm mallar şimdi zamlanacak. Onlar şehre yürüyerek gelmiyor ki? Sabitleyin piyasayı biraz nefeslenelim. Ya öldürün ya da güldürün. Bozağımızı sıkıp sıkıp bırakmayın.

İşin birde siyasi boyutu var. TBMM’si başkanı kim olacak? Herhalde ne siz ne de ben. Bize sorulmayacak bile. Biz ne demek, meclisin bile başkanını seçme, bu konuda fikir söyleme hakkı tartışılır.

Öyle gençler, öyle genç kalmış akranlar var ki el ele verilse sanki 6 günde Türkiye yenilenir. Amma ya sesleri kıstırılmış ya da şimdi anlatacağım hikayeden esinlenmişler.

Bir gün bir Bektaşi cami önünden geçerken, içeriden müezzinin haykırışını duyar. Kulak verir.

Müezzin ”çık dışarı diyorum sana, hiç buraya girilir mi?” demektedir. İte kaka vura vura bir eşeği camiden dışarı ittiren adama Bektaşi “ne vuruyorsun hayvana. Yazık değil mi? O eşek, girmiş, bak ben giriyor muyum “der.

Sevgiyle kalın.