Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Mart '07

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Ağlatan İstanbul

Ağlatan İstanbul
 

Hani kırklı ellili yıllar hatta atmışlar. Yedi Tepe olan İstanbul`da bir tepeden bakınca diğerleri selam verirdi. Ah İstanbul, sana ağladım! Vapurlar sınıflara ayılmış bindiğiniz zaman. Centilmen beyler, kibar hanımlar bir birini selamlardı. Şimdiki gibi balık istifi, ter kokusu, insanı boğmazdı. Ağladım İstanbul!
Pazarcılar kibar, fileni doldurup eline verirdi. Şimdi ki gibi - aman alma, ne istersen – demezdi, bağırmazdı. Ah İstanbul ağladım sana! Sokak simitçimiz nazik bir dille: - akşam simidi, açma çatal - diye bağırmak yerine seslenirdi. Yoğurtcu elinde çani, - yoğurt - der uyuyanları ve bebekleri düşünerek sessizce çanini itina ile sallardı. Elli atmış yıllarında. Gece bozacı sessiz ve kibar seslenirdi. Çağırdığın zaman kibarca gelir ve ikramda bulunurdu. Turfanda sebze çıkınca mahallenin manavı haber verirdi. Ne istersiniz, ne göndereyim derdi?

Ya ramazanlarda ki coşkular, ezanlar, gezilen camiler, türbeler?

Simdi hepsi batıl inanç olmuş, insanlarda nerede o eski hazlar?

Sizde pişip verilen aşlar, selamlaşan aciyı tatlıyı paylaşan insanlar. Ağldım İstanbul.

Bu günlerde apartmanlara kamyon ile hırsızlığa geliniyor. Taşındılar herhalde deyip soran olmuyor. Çıkan cenaze neyin nesi kim denmiyor? Ağladım İstanbul.
Rıhtımların anlamli, çok güzeldi. Sinamaya, tıyatroya gidenler, özenle giyinir ve seçkın bir topluluk olarak o kültürü yaşardılar.

Ah İstanbul ağladım. Bostanlardan taze sebze toplayıp almak ne hoştu, pilajları ne güzeldi, deniz sanki içilesi gibi temizdi. Kazayla denize bir şey düşürülse alınmaya çalışılırdı. O halde kim kirlatti benim istanbulu mu? Ağladım İstanbul. Hafta sonları ada gezileri yada boğazda yenilen balıklar. Ah İstanbul ağladım. Gazinolari, ne de seçkin insanlarla dolar, haftalar önce yerler ayrılırdı hazırlanılırdı.

Ya tranvaylar? Ne hoştu onların sesi. Kadiköy Üsküdar hattı, Şemsi paşadaki luna park. Unutulur mu bu haz? Ah istanbul ağladım.
Beşiktaş, Ortaköy, Bebek, Sarıyer… Doyulur mu? Ya Emirgan Korusu?

Içlen çay, Çamlıca’da fayton sefasi, Kanlıca’da yenilen yoğurtlar.
Ah İstanbul ağladım. - Çengel Köy bunlar - diyen esnaf ne de guruluydu salatalıkları için. Şaşkınbakkalda ki Idris’in lahmacunu değışilir mi bu tat hamburgerle? Ama öyle oldu… Deşidik, biz kirlettik, biz değiştirdik, ayni kalamazdi zaten olamazdi. Biz hakettik ağlamayi…

Ah İstanbul ağladım. Turşuları, Kapalı çarşisi, Mısır çarşisi.

Girişi mis gibi kokan yüz yillık Ethem Efendi kahvesi.
Ne derler? Bir fincan kahvenin kırk yıllaık hatırı…
Ah İstanbul ağladım. Senin hatirina yillarimi saydim…

GURBET MELEĞİ

 
Toplam blog
: 39
: 659
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Okul hayatımın tümü İstanbul'da geçti . Turizmciyim, kendi şirketim olan turizm sektöründe çalışmakt..