- Kategori
- Şiir
Ah be madenci
Beni yıllar boyu o yerden bu yere
Ellerinle kazdığın kömür taneleri ile bir yerlere taşıdın madenci
O bindiğim kara trenlerin dumanı burnumda tütüyorken
Biliyorum ki senin de burnunda sımsıcak yuvan tütüyordu.
Biliyor musun madenci? Ben çok iyi biliyorum ki,
Eğer evimde kışın ısınıyorsam, her yerde ışıklar yanıyorsa,
Beni ısıtan ve dünyamı aydınlatan senin karanlık dünyada
O çocuklarının öpmeye doyamadığı ellerinin maharetiydi.
Ah be madenci, bu kadar karanlık bir dünyada
Nasıl böyle bembeyaz, tertemiz kalmayı başarabildin?
Canını kurtarmışken sevinmek yerine
Neden sen çizmeni dert ediniyorsun ki?
Ah be madenci buna yürek dayanır mı sanıyorsun?
Son nefesini verirken o tertemiz hayatını
Bir film gibi düşünerek avcuna koyduğun bir not
Hakkını helal et oğlum denir mi be madenci?
Sen bu kadar cefa çekerek bizi sefaya sürüklerken
Görüyor musun madenci bak dünya sana ağlıyor.
Senin çizmenin çamuru altında izin ver de paspas olalım
Sadece oğlun değil Bütün millet sana Helal olsun diyor
Kusura bakma madenci
Biz senin değerini bilemedik
Biz senin öpülesi ellerini kirli diye öpmedik.
Biz senin özverini hep küçümsedik.
Şimdi ne desek boş değil mi madenci?
Haklısın gerçekten her şey boş.
Şimdi o yaşadığın kapkaranlık dünyanda
Ebediyen yaşayacaksın.
Huzurla uyu, çünkü anan baban evlatların
Dimdik seni yüreklerinde yaşıyorlar.
Şimdi o öpülesi ellerini öpemesek de
Senden son bir şey istiyorum madenci.
Hakkını helal et!