Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '09

 
Kategori
Yolculuk
 

Ah bir de...

Ah bir de...
 

Kameramdan TC-JGE "Tekirdağ" Brüksel uçuşunda. 22.10.07


 

Şu talihsiz kazalar olmasa!

Kırgındım uzun zamandır THY'ye! 25 Şubat'ta Tekirdağ'ı Amsterdam'da kaybedişimizi bir türlü hazmedemedim. B737-800 (8F2) gibi teknoloji harikası bir uçak nasıl düşer! Ne simülasyonlar ne vortex'ler ne windshear'ler yarattım zihnimde; ama olmadı. Benim kafam 15 bin saatten fazla uçuşu olan tecrübeli Hasan Kaptan idaresindeki Tekirdağ'ın nasıl düştüğünü bir türlü almadı !!

Küstüm anlayacağınız! Şu, "Fare dağa küsmüş, dağın haberi olmamış." hikayesi var ya. Oysa son aylarda ne kadar da beğeniyordum ulusal hava yolumuzu. Zamanında kalkışlarıyla, muhteşem servisiyle gönlüme taht kurmuştu. Kızdım ya, ağustos ayına kadar hiçbir uçuşumu THY ile yapmadım. Nihayet ağustos ayındaki Viyana seyahatimde barıştık. 2 saatlik uçuşu A340-311 ile yapacaktık. Gönlümü aldı. Eski günlerdeki gibi inanılmaz bir uçuş keyfi yaşadım.

Son İngiltere seyahatim de çok ayaklıydı ve tüm uçuşları aynı şirketle yapmanın bilet fiyatına büyük etkisi vardı. Ben de rezervasyonlarımı bir ay önce o şekilde yaptırmıştım; ama sonunda İngiltere iç uçuşlarımı EasyJet'le, İstanbul gidiş-dönüş uçuşlarımı THY ile yaptım. Hem de ciddi bir fiyat farkı oluşmasına rağmen. En büyük sürpriz ise hem gidiş hem de dönüş uçuşumu aynı uçakla, hani şu Kevin Costner'ın reklam filminde oynadığı B777-35R/ER ile yapmamdı. Hindistan Jet Airways'den pilotlarıyla kiralanan 2007 imali, cycle'ı (iniş-kalkış adedi) düşük bu uçaklarla daha yükseğe tırmanıp, daha hızlı ve de çok sessiz uçtuk. Devasa büyüklük 300'den fazla yolcu alıyordu ve neredeyse hiç boş koltuk yoktu. Uçuş süresince sıkılmak da mümkün değildi. Çünkü her koltuğun arkasında bulunan ekranda film izleyebiliyor, oyun oynayabiliyor, müzik dinleyebiliyor ve uçuş haritasını izleyebiliyordunuz. Oyunlara dalan çocukların çığlığı kabine yayılıyordu. Hatta telefon görüşmesi yapabiliyor, sms de gönderebiliyordunuz. Londra'ya uçarken rahmetli Recep Yazıcıoğlu'nun son dönemini anlatan "Vali" adlı filmi izledim. Eğer anlatılanlar gerçekse çok düşündürücü! Tam mayışmak üzereyken kabin memurumuz yemek menümüzü dağıttı. Şaşırdınız, değil mi:) İşte THY'miz böyle bir hizmet aşığı. Acaba köri soslu tavuk mu yesem, yoksa ızgara köfte mi diye düşündüm bir an ve sonra köftede karar kıldım. Daha alüminyum folyoyu ucundan açmamla açığa çıkan nefis koku beni ocakbaşına götürdü bile. Yabancı şirketler bizi kuru bir sandviçe mahkum ederken THY'miz -en yeni ve konforlu uçaklarda- özenle hazırlanmış iki çeşit yemeği metal çatal-kaşıkla sunuyordu. Yolcu yüzdesinin servise çok önem veren yabancılardan yana yüksek olduğunu gözlemledim.

Yerel saatle saat 15:00'te Londra'ya indik. Oradan da araçla 2 saatlik uzaklıktaki Fairford'a gitmem gerekiyordu ve hızlı davranmalıydım. Daha havaalanını terk etmemiştim ki kameramı uçakta unuttuğumu fark ettim. Bu, hayatım boyunca ilk kez başıma geliyordu. Uçağa geri dönmem imkansızdı. Üzerine su içilemeyecek kadar da değerli bir kameraydı ve her şeyden önemlisi bu seyahat boyunca kamerama çok ihtiyacım vardı. Saniyeler geçmiyordu. Hızla geri döndüm ve gidiş terminalindeki Türk Hava Yolları ofisini buldum. İnanılmaz bir ilgi gösterip resmen alarma geçtiler. Erhan Bey'in gözlerindeki üzüntü benimkinden fazlaydı. Uçak henüz temizlenmekteydi ve hemen operasyondan sorumlu Murat Bey'i arayarak koltuğuma yönlendirdi. 5 dakika sonra güzel haber geldi. Murat bey kameramı bulmuştu ve uçağı tekrar İstanbul'a yolcu eder etmez aşağı geleceğini söylüyordu. Saat 16:50'de Murat bey elinde kameramla karşımdaydı ve "Kamerasız tatsız bir bayram geçirseydiniz, Londra ekibi olarak biz çok üzülürdük." dedi. Görev bilinci büyük bu genç THY memurunun gözlerindeki mutluluğu kucakladım ve hararetle elini sıktım. Tekrar teşekkürler THY Heathrow personeli.

Sizin anlayacağınız, biz THY ile iyice barıştık. Havada ve karadaki THY başarısını yürekten kutluyorum. Dönüş check-in'inde de beni tanıyan personel kameramla ne resimler çektiğimi sordu. Şakalaştık, gülüştük. Rahmetli babam sağ olsaydı, O da arkadaşlarının başarılarıyla gurur duyardı.

Dönüşümü yine B777-35R/ER TC-JJB "Marmara" ile yaptım. Bu sefer bol bol müzik dinledim ve gözlerimi kapayarak şarabımı yudumladım.

Dünyanın dört bir yanına çeşitli hava yolu şirketleriyle yılda en az 500.000 mil uçan biri olarak şunu söyleyebilirim ki ulusal hava yolumuz genç uçak filosuyla, tecrübeli kaptanlarıyla, hizmet ve servis kalitesiyle, güler yüzlü personeliyle gerçekten eşsiz. İki hafta sonra yapacağım Brüksel uçuşumu da sabırsızlıkla bekliyorum.

Türk Hava Yolları'nı yürekten kutluyor, başarılarının devamını ve tanrıdan bu güzide kurumu hiç hak etmediği talihsiz kazalardan korumasını diliyorum.

 
Toplam blog
: 462
: 1159
Kayıt tarihi
: 07.03.09
 
 

Ne güzel bloglar yazdık, ne muhteşem dostluklar kurduk; onlar kaldı baki... ..