Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Ağustos '16

 
Kategori
Siyaset
 

Ah bir zengin olsam...

Ah bir zengin olsam...
 

Ah bir zengin olsam

Sana neler neler alırdım 

Yaşardın gönlünce sen 

Bir zengin olsaydım ben 

Çalışmazdık asla 

Ne isterdim tanrıdan bundan başka ben 

Her akşam votka rakı ve şarap 

Şarkısını sana öğretirdim ben 

Geçip gider kalmazdı hiç keder 

Ömrümüz zevk ve neşeyle dolu

Sürer giderdi hayat boyu

İşte böyle zengin olsaydım ben

Belki de böyle bir zenginlik içinde olsaydık sevgilim

Bunca rahat yine de bedbaht mutlu olmazdım ben

XXX

Bu şarkı, müziklerini Jerry Bock'un bestelediği, şarkı sözlerini Sheldon Harnick'in yazdığı, konusu 1905 yılında Çarlık Rusya'sında geçen ve ilk kez 1964 yılında Broadway'de sahnelenen "Damdaki Kemancı" adıyla Türkiye'de de seyrettiğimiz müzikalin ünlü şarkısıdır.

Diyeceksiniz ki "Şimdi de sanata mı merak sardın?"

Yok, öyle değil. Sanata filan merak sardığımdan değil de, ülkemizde geçirdiğimiz bir kara gecenin sonrasında, hükümetin uygulamalarını düşünürken dilime dolanan şarkı...

Sadece baş tarafını "Ah bir güvene bilsem" olarak değiştirmek ihtiyacını hissettim.

Örneğin TSK'da yapılan, yapılmak istenilen ve adına "Yeniden yapılanma" denilen gerekçelerle alınan kararlar.

Türk Silahlı Kuvvetlerinin emelin oluşturan Kara Kuvvetleri Komutanlığının forsunda, kuruluş tarihi olarak "M.Ö. 209" belirtilir. Bu tarih Büyük Hun İmparatoru Mete Han'ın tahta çıkış tarihidir. O tarihte Mete Han, ilk "Düzenli ordu" yapılaşmasını oluşturmuştur.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşu, 1081 olarak gösterilir. Bu yıl Emir Çaka Bey tarafından İzmir'de kurulan tersanelerin kuruluş yılıdır ve Deniz Kuvvetlerinin de kuruluşu olarak kabul edilir.

Hava Kuvvetleri Komutanlığının kuruluşu ise, Kurmay Yarbay Süreyya İlmen'in "Kurmakla" görevlendirilmesi yılı olan 1911 senesidir.

Sözü şuraya getirmek istiyorum...

Kara, sonra Deniz Kuvvetlerinin kuruluşu o kadar eski ki, bu kurumların kendilerine özgü gelenekleri vardır ve bunlarla oynamaya gelmez. Geliştirilebilir, ancak köreltilme çabası içine girmemek gerekir.

Diğer yönden "Askerlik" düz orta okul, lise gibi okullarda verilen eğitime benzemez. Bunlar bir anlamda "Meslek Okulları" düzeydedir ve mesleklerin incelikleri bu kurumlardan geçerek öğrenilir. Sonradan öğrenilmeye başlanırsa, buna "Daldan eğme" diyebileceğimiz bir eğitim sistemi olur ki savaş sanatı için "Daldan eğme" tehlikedir.

Ülkemizde 1970 li yılların başına kadar Atatürk ilkelerine, vatanına ve milletine bağlı subayların, assubayların yetiştiği bu kurumları kaldırmak, gelecek için olumlu bir yaklaşım şekli değildir.

Denetimsizliğin ve dikkatsizliğin soncunda raydan çıkan, kurumlar değil, ne yazık ki oralara türlü cambazlıklarla, hile ile girenlerin ortaya çıkardıkları olumsuz sonuçlardır. Bu gerekçeleri ileri sürerek askeri okulları kapatmak bence hatalıdır.

Mesele, olumsuzlukların ne olduğunu tespit edip, gerekli önlemleri almaktır.

Dahası, yine OHAL kapsamında çıkarılan KHK ile ordunun yapısını alt-üst etmek de akla ziyan bir uygulamadır.

Emir-Komuta zincirini, siyasi zevatın inisiyatifine bırakmak da tehlikedir. Önüne gelenin askere emir vermesi kabul edilir bir durum değildir. Sivil ve uzman olmayan kişilerin askere emir verme gibi tehlike, ülkeyi karanlığa sürükler. Bunu görmek gerek.

Aslında KHK'ler en geç 30 gün içinde onaylanmak üzere TBMM'ne getirilme zorunluluğu vardır. Gerçi bunların oylamasında iktidarın oyları yetecektir, bunda bir sorun yok. Ancak, alınan kararların anayasaya aykırılığı ile açılacak davalarda iptal edilmesi, sıkıntı yaratır.

Umarım iktidar, bizim düşündüğümüzün de üstünde bu konuları düşünerek yapmaktadır.

İşte bu noktada diyorum...

Ah bir inanabilsem!...

 

 

 
Toplam blog
: 1104
: 918
Kayıt tarihi
: 28.01.07
 
 

Emekliyim ama “Tekaüt” değilim. 1961 yılından beri değişik “Anadolu” gazetelerinde yazdım. 1984-8..