Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

ZEREN KEZİBAN KARAASLAN

http://blog.milliyet.com.tr/zerenkezi

27 Şubat '09

 
Kategori
İlişkiler
 

Ah biz insanlar

Ah biz insanlar
 

Bir arkadaşımla ateş yakıp alevlerin dansı, ışığı eşliğinde sohbet ediyoruz... Evet sohbet konumuz insanın kendisi , biz yani... Hayal kırıklıkları, arkadaş-dost sanılanın, bıraktığı incinmişliklerin yoğunluğu...

Bir ara Sabahattin Ali’nin Rüzgar adlı şiirini biliyor musun? diye sordu, aklımda kalan dizeleri bile yoktu nedense...Üzüldüm...

Arkadaşım çok severmiş bu şiiri ve bana bir kaç dizesini okudu...

Benim kafam acaip bir dimağ taşıyor,

Her dakika insanlardan uzaklaşıyor.

Zaman zaman mağlup olsam bile etime,

İnsan olmak dokunuyor haysiyetime.

Büyük, temiz bir arkadaş arıyor ruhum,

İşte rüzgar, şimdi sana sığınıyorum!

Şimdi anlıyorum, bir ara hafta sonunu doğanın sessizliğinde geçirdiğini anlatmıştı bana ve "biliyor musun en güzeli ne, hiç kimse yok" demişti.Bu cümleyi söylerken de gözleri ışıldamıştı... Doğayla içiçe olmak... Doğanın muhteşem görkeminde rüzgarı dinlemek ... Özgür olmak yani...(Doğadan uzaklaştıkça esaretimiz başlamadı mı?).Dolayısıyla kendini iç huzura garketmek demek bu... Doğayla bütünleşmek...(Vücudumuzdaki elementler doğadaki elementlerle aynı değil mi? )

Dinle Küçük Adam'dan akıma bir dolu şey geliyor... Nedense küçük adamlar çoğalıyor, çoğaldıkça da daha sık kaçma duygusuna maruz kalıyoruz...Biyolojinin insanı hayvan türüne dahil etmesi tesadüf değil... Ne Sidarta, ne Platon, ne İsa , ne Muhammet çözemedi bu sorunu...Bilhassa sevgiyi-sevmeyi bilenler acıtılıyor, acı çekiyor... Bu yüzden de kimseyi görmek, kimseyle konuşmak istemiyoruz bazen...

İnci Aral’ın yeni Yalan Zamanlar adlı kitabında bir alıntı var !

“Biz canlıların cehennemi gelecekte varolacak bir şey değil, eğer bir cehennem varsa burada, çoktan aramızda; her gün içinde yaşadığımız, birlikte yan yana durarak yarattığımız cehennem. İki yolu var acı çekmemenin: Birincisi pek çok kişiye kolay gelir:Cehennemi kabullenmek ve görmeyecek kadar onunla bütünleşmek. İkinci yol riskli; sürekli bir dikkat ve eğitim istiyor;cehennemin ortasında cehennem olmayan kim ve ne var, onu aramak ve bulduğunda tanımayı bilmek, onu yaşatmak, ona fırsat vermek” ITALO CALVINO (Görünmez Kentler)

Ateşin imgesinde konuşulanlar şiirleşiyor... Sonrası uzun bir sessizlik... “Karşındaki insanın sana verebileceği bir şeyi yoksa ne verebilir ki” bu cümle bozuyor sessizliği.. Doğru(mu) düşünmek lazım bunu...Ya da avuçlarında olanları veriyor!..Kuşlar değil kuşkular varsa avuçlarında.. Limanında deniz de yoksa...Karanlıkta kalınca gökyüzü gibi yıldızlara da sahip değilse yüzü...Güneşli yaylalardaki pınarlardan su içmemişse...Pınarın ışıltısı gözlerinde yoksa....Budur incinmişliğimiz belki de kimbilir... Kimbilebilir ki bunu bizden başka...

Derinlikten yoksun zamanla tek tarafın verdiği-sürdürdüğü ilişkiye dönüşen ilişki paterni benim de canımı sıkan öfkelendiren bir iletişim türü...

"Çok zordur öfke duyduğunuz insanlara bir şeyler öğretmek, ama bu özellikle gereklidir, çünkü asıl öfke duyduklarımızın öğrenmeye gereksinimi vardır" der Bertolt Brecht


Keziban Karaaslan

 
Toplam blog
: 35
: 573
Kayıt tarihi
: 18.02.09
 
 

Bağımsız bir yaşam sanatsız düşünülemez! diyen bir kaç yıldır Gaziantep' te yaşayan, kamuda çalışan ..