Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Haziran '07

 
Kategori
İzmir
 

Ah o gemide ben de olsaydım:)

Ah o gemide ben de olsaydım:)
 


Bu sabah güneşli, ışıl ışıl bir sabahı yaşamış evime dönerken bir de ne göreyim. Devasa, bembeyaz, kat kat apartman büyüklüğünde bir gemi yanaşmıyor mu limana. İşte o zaman tutamadım kendimi. Başladım söylemeye aşağıdaki parçayı :)

Ah o gemide ben de olsaydım,
Uzak diyarlara yol alsaydım.
Vız gelirdi her şey inan bana,
Yeter ki ben sana varsaydım.

Keyifle şarkımı söylerken, bir yandan da o büyük cüssesine rağmen suyun üzerindeki süzülüşünün zarafetine hayran hayran seyre dalmıştım.

Kim bilir kimlerdi içindekiler ve nerelerden gelip şu anda burada benimle aynı suların keyfini çıkarıyorlardı. Nasılda küçük geldi dünya bana o an.

Yıllar önce ilk yaptığım uzun gemi yolculuğuna gitti aklım. İstanbul’da öğrenci olduğum yıllarda, sık sık İzmir’e gelişlerimden birinin dönüşüydü. Abim İstanbul’a gidecek arkadaşlarının yanına katmıştı beni. Nasıl bir heyecan benim için gemi yolculuğu yapacak olmam. Araba ile yola çıkmış, Alsancak’ta rüya gibi bir gemiye binmiştik. Şimdiki cep telefonlarının yanında deve gibi kalan araç telefonunu da yanlarına alıp, çıkmıştık yolculuğun geçeceği kata.

Gemi içinin ihtişamı beni şaşırtmıştı. İki kocaman oturma salonunda iki televizyon, iki büyük restoran, disko, pastane. Yok yoktu gemide. Akşam olduğunda herkes süslenip püslenip ortalıkda gezinmeye başamıştı. İlerleyen saatlerde kimileri şık restoranlarda sohbete dalmış, kimileri diskoda eğlenceye bırakmıştı kendini. Ama ben gözümü açıp da hiçbir şeyi görecek durumda değildim. Deniz mi yoksa gemi mi tutmuştu şimdi bile ayrımında değilim :)

Ama bu gemide unutamadığım bir heyecanımı da paylaşmadan geçemeyeceğim.

Üniversite ikinci sınıf öğrencisiyim ve aşığım:) İstanbul’da kalmış aşkım. Ben İzmir’de ne kadar kalıp gittiğimi hatırlamıyorum şimdi. İstanbul’a varabilmeyi o kadar çabuk istiyorum ki, o muhteşem yolculuk bana uzun bir işkence. En azından telefon etmek istiyorum. Aranıyorum, çareler düşünüyorum. O kocaman araç telefonunu kullanayım, İstanbul’da olan aşkımı arayacağım diyemiyorum :) Şimdiki gibi cep telefonları da yok ki o zamankar.

Tuttuğunu koparan birisi olarak, sonunda sorunu gemi çalışanları ile çözmeye karar verip, alt katlarda bir yerlere gittiğimi hatırlıyorum. Bir sürü aletin olduğu bir odada, babacan tavırlı olduğunu hatırladığım bir amcanın yardımı ile aşkıma ulaşmanın heyecanını yaşamıştım. “ Denizin ortasındayım şu an ve seni nasıl arıyorum biliyor musun? “ demiştim heyecanla.

Hayatım boyunca orada yaşadığım duyguyu unutmam mümkün değil. Bir daha da, denizin ortasından, bir gemiden telefon etme şansım olmadı eşime :)

Alsancak’tan binip, İstanbul’da Sarayburnu’na indiğimiz saatler süren gemi yolculuğundan hatırladığım bunlar.

Demek ki, gönlümüzün sesine kulak vererek yaşamalıyız ki, yaşadıklarımız anlamlı olsun. Yoksa her şey tek düze yaşanıp gider, biz de bir iz bile bırakmadan.


Resim:http://www.kaliteliresimler.com/img1058.htm

 
Toplam blog
: 75
: 1357
Kayıt tarihi
: 27.12.06
 
 

Her daim doğa ile yaşayan biriyim.. Çünkü işim doğa ile iç içe olduğu gibi evimizde de doğa ile bera..