Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Nisan '07

 
Kategori
Sağlıklı Yaşam
 

Ah şu çöpler

İçler acısı bir kentimiz var. Akşam sokağa bırakılan çöpleri görünce üzüntü duymamak mümkün değil. Düzgün poşetlenmemiş bile, suları akmış kediler köpekler eşelenmiş. Sonra poşette kalan kısmı alınıyor ve dağılan akan suların yaydığı mikrobu bizler ayaklarımızla evlerimize, iş yerine taşıyoruz. O akan suların yada atıkların havasını soluyarak her birimiz mikrobu almış olmuyor muyuz ? Yitirilmiş sağlıklar nasıl zor tedavi oluyor, ne yazık ki, sokalar, caddeler pislik içinde. Bir başkente yakışmayan durum, tertemiz bir kent bizlere yakışmaz mı ki ? Biz temiz bir toplum olamaz mıyız, neden aslında devletin görevleri. Çok basit bence, öyle bir sistem koymalı ki vatandaş o cezayı ödeyeceğim korkusu ile görevini yapmalı. İnsan topluluğunun yaşadığı mekanlar temiz ve düzenli olmasa nasıl bir yaşam olur, işte bunlar ve benzeri haller. Ben şahsen her sokağa çıktığımda kavga edip dönmekteyim, yaşını başını almış beylerin gözünüzün önünde sokaklara tükürmeleri, rast gele yediği bir şeyin kabını bir metre mesafedeki çöp bidonuna götürmeden atıp, gayet rahat bir şekilde yürüyüp gitmeleri.

Herkes herkesi uyarmalı, bakın ben Kanada da çok şaşırdığım, insan olarak imrendiğim, kıskandığım bir olayı anlatayım. Hani balta girmemiş orman deriz ya, öyle bir yere piknik için gittik. Arabayı belli bir yerde park alanı var orada park ediyorsun, ister yürü istersen bisikletle git, yürümeyi ve görmeyi tercih ettik. Hava gayet güzel, ormanda türlü hayvanlar var, en sevimli olanlarda sincaplar. Fıstık attığınız zaman sevinerek yuvasına taşıyor. Bir müddet yürüdükten sonra, yolun kenarında göz göz yapılmış, sanki kitaplık gibi bir şey gördük, yaklaşıp baktığımızda gördüğümüz şeyler bizi şaşkına cevirdi. Ne mi, bir rafta küçük poşetler, bir rafta küçük süpürge, bir diğerinde faraş ve de elleri dezenfekte için sıvı. Bunlar ormana köpekleri ile gelen vatandaşlar için, adım başına çöp bidonu koymuşlar, şaşkınlıktan adeta dilim tutuldu.

Bir müddet sonra daha da şaşırdım, bir kütüphane beş katlı, altı çiçek serası, diğer katlar kütüphane ve kafeterya. Tuvaletler sıcak, sıcak su, tuvalet kağıtları o kadar düzenli ki her şey, o kadar çok üzüldüm ki nasıl tarif edeyim bilemiyorum. Acı duydum, başkentte, Kızılay’ın göbeğinde ki tuvaletlere bir bakın. Neden, biz ne zaman bu gibi insani değerlere kavuşacağız diye hayıflanıyorum ister istemez. Ne olur bütün vatandaşlar ellimizden ne geliyorsa, biz daha güzel yaşamak adına gayret göstersek.

Bir de sağlık söz konusu, lütfen buradan sayın belediye yetkililerine seslenmek istiyorum. Bu o kadar zor bir şey değil, bakın her apartmanın bir çöp kovası olsa, herkes belli bir yere, suyu akmayacak ve dağılmayacak şekilde koyarsa sorun ortadan kalkar. Gelecek için yetişen nesillerimiz sağlıksız, hasta olarak geliyor. Herkes kapısının önünü temizlemeli cezalar caydırıcı olursa, bunlar mümkün olur. Biz bunları hayata geçirmediğimiz sürece sanırım düzelmez. Bütün vatandaşlar buna katılırda, kendi çevresini temizlerse, büyük ölçüde bir rahatlık olur sanırım.

Çöpler bile sınıflara ayrılıp atlıyor ve de sulu çöpünüzün içine bir şişe yada konserve kutusu attığınız vakit sizin çöpünüz alınmıyor. Ceza kesiliyor belediye tarafından. Öyle yüksek ki cezalar, vatandaş bu cezayı ödememek için evinde çöpünü sınıflandırıp ona göre poşetliyor. Çöp kovalarına koyuyor, çöpçünün geleceği saatlerde kapıya konuyor. Hoş geceden konsada, sahipsiz kedi köpek yok sokaklarda o yüzden dağılmıyor. Bunlar Kanada da yaşadıklarım ve gördüklerim.

Bizde insanız, vazifelerimiz olmalı, çevre sağlığı, temizliği gibi. Biraz daha duyarlı olmalıyız, deniz kirliliği, cadde sokak kirliliği, ses, trafik… Hangi birine ağlayalım, yanalım ? Çok üzgünüm, şimdi bu yazıyı okuyan herkes en az bir kişiyi uyarsın ne olur etrafı temiz tutması için. El ele vermeksek sağlık elden gidiyor, hatta çocuklarımıza ne bırakacağız düşünün.

Miras sadece mal varlığı değildir, ahlaklı, saygılı, çevreye zararı olmayan, etrafı kirletmeyen, trafik kurallarına uyan ve en önemlisi insanı seven, sayan, kendini seven, ahlaklı bir birey olması için bir şeyler öğretmeli ve eğitmeliyiz. Bu ülke bizim, gelecek çocuklarımıza miras bu olmalı bence. Ne olur haydi el ele bir şeyler yapalım, temiz ve sevgi dolu, saygılı bir nesil diyorum, imrenmeyelim kimsenin memleketine, milletine, biz yüce bir milletiz.

Saygılarımla
Hafize KILIÇ

 
Toplam blog
: 39
: 659
Kayıt tarihi
: 19.11.06
 
 

Okul hayatımın tümü İstanbul'da geçti . Turizmciyim, kendi şirketim olan turizm sektöründe çalışmakt..