Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Ekim '10

 
Kategori
Anılar
 

Ah Tiraje, öyle bir geçer ki zaman!

Ah Tiraje, öyle bir geçer ki zaman!
 

Görsel:www.vikipedi.com


Hangimiz çocukluğumuzda gökkuşağından etkilenmedik ki. O geç saatlere kadar süren sokak oyunlarımıza yağarak ket vurduğu için üzülsek de, kızsak da, yağmur sonrası nadiren de olsa gök kubbemizi rengârenk bir kuşak gibi sararak beliren gökkuşağı hangimizi büyülemedi ki…O yıllarda;

Asalet sıradandı, herkeste vardı.
Zor okunan kitapları bile kolayca okurdu gençler.
Kızların etekleri kısaydı, erkeklerin saçı uzun, ne fark eder.
Kadının ruhuna bakılırdı, erkeğin kafasının içine…
”(1)

Gökyüzüne doğru uzanan o hayret dolu bakışlarımızla gökkuşağında oluşan yedi renk; kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, mor ve lacivert... Kıpır, kıpır olan yüreklerimizde derin heyecanlar ve izler bırakırdı. Tıpkı yitip de giden bazı kahramanlar gibi…

Ölüme kafa tutardı gençler, kimseyi lafa tutmazdı.
Destansı öyküsü vardı her birinin.
Gözaltına alındılar ama el üstünde gittiler mahşere.
Herkes bir düşüncenin peşine takılırdı.” kendince...

Aynı anda gökyüzüne bakan iki kişi muhtemelen aynı gökkuşağını göremez. İki kişi de farklı bir gökkuşağı görecektir. Çünkü yağmur damlaları sürekli yer değiştirdikleri için görünüşü de değişmektedir. Bugünden baktığımızda o yılların görünüşü de işte öyle, kişiden kişiye değişmekte...

Alkımlar genellikle yarım çember olarak görülmelerine karşın, bir dağ tepesinden veya uçaktan bakıldığında, "gökkuşağı konisi " olarak adlandırılan çember şeklinde görülebilir.(2) O çemberin içinde yer alıp da uzayan o zamanlar…

İşçilerin adam yerine kondukları yıllar.
Öğretmenlerin hayata katıldıkları mevsimler.
İnsanlar aşk yumağı.
Bedenler yere serilse de, ruhlar ayakta.
Varsın gaz ve yağ kuyrukları olsun.
Şimdiki gibi şerefsizlik kuyrukları yoktu ya...”

Birçok kültür gökkuşağını cennet ile dünya arasındaki köprü olarak görmektedir. Doğadaki en güzel manzaralardan biri olan gökkuşağı batı kültüründe umut ve şans sembolü olmuştur. Bizim o zamanlardaki yeryüzü cennetimizse son derece sade, yalın ve masumdu…

Mahalleler masumiyet beldesi.
Camilerde siyasetin zerresi mevcut değil.
Şarkıcılar parmakla gösterilirdi, her mahallede bir tiyatro.
Futbolcular bile adam gibiydi.
Radyonun başında dönerdi dünya.
Bir televizyonumuz vardı, varsın sansürü olsun.
Şimdiki televizyonlar gibi, zehir kutusu değildi ya
.”

İran Müslümanlarına göre ise gökkuşağındaki renklerin ayrı birer önemi varmış. Yeşil bolluk, kırmızı savaş ve sarı ise ölüm anlamına gelmekteymiş. Bizde de bazıları bir sabah kalktıklarında gördülerki, gökkuşağı tek renkti, hepten sarı…

1980 ve ardından gelen yıllar!
Haysiyetle yapılan sözleşme, yüreklerde bozulduktan sonradır ki...
Toplum da büyük bir hızla bozuldu.
O yüzden, insanlar o yıllardan kalan bir şarkıyı bile duysa, k
endilerini kaybediyorlar.”

Tiraje, Sibirya’da güneşin dili olarak düşünülürmüş. Güney Amerika Yerlileri ise denizin üzerinde görülmesinin bir şans olduğuna inanırlarmış. Oysa, bizleri özgürlük, öz saygı ve sevgi değil de sadece ekmek ve güvenlik peşinde koşan, eleştirel kuşkulardan çok kesinlik ve otoriteye gereksinim duyan varlıklar olarak görmeye çalışan, renkli, çekici ama sınırlı kolektif aklın sürekli yinelenen ezber dünyasının anlamsızlığı kapladı 780.576 kilometrekareyi…Ve bireyci olanın toplumsal olana karşı hep kazandığı oldukça hileli ve kocaman bir kumar masası... Bizim coğrafyamızda o gün bugündür bazıları için “güneşin dili” suskun, “şans” ise yüzlerine hiç gülmemekte…

Çünkü hepsi biliyor...
Kaybettiklerinin, bir daha asla kazanamayacak kadar değerli olduğunu...”

Nasıl yaşadığımız, nasıl çağın teknolojisinin, iktisadi ve sosyal yapısının ve toplumsal ilişki ağlarının ister istemez büyük ölçüde doğal bir türevi ise; davranışlarımız, alışkanlıklarımız, özgürlük alanlarımız, kişiliklerimiz ve hatta kaderimiz de yine büyük ölçüde bu zemin üzerinde yükselmekte…

Farsçada tiraje (3); gökkuşağı… Diğer adları; alkım, ebekuşağı, ebemkuşağı, eleğimsağma, hacılarkuşağı, meryemana kuşağı, alaim-i sema…

Ve o, doğu kültüründe dünya ile cennet arasındaki ışıklı yol!..

Ah tiraje ah! "öyle bir geçer zaman ki" , artık çok daha uzaklardasın!

Elde kalan, içli ve ince yüreğimizdir, kırılgan satırların arasında gözlerini gezdiren...

İ.Ersin KABOĞLU,

19 Ekim 2010, Ankara

Kaynakça:

(1) “70’li yıllar”adlı şiirden dizeler, Hakkı Yalçın, 10 Şubat 2009. Takvim. Şiirin tam metni aşağıdaki uzantıda verilmiştir.

http://dalgalariasmak.blogspot.com/2010/05/6-mays-1972.html

(2) “Gökkuşağı”, Vikipedi, Özgür Ansiklopedi.

(3) Mekteb-i Sultani (Galatasaray lisesi) öğrencilerinin, 1909 yılında, yarısı Türkçe diğer yarısı Fransızca olarak Tevfik Fikret’in teşvikiyle çıkardıkları okul dergisi de bu adı taşımaktaydı.

 
Toplam blog
: 366
: 2333
Kayıt tarihi
: 05.10.07
 
 

Samsun/Ladik doğumluyum. Çocukluğum ve ilk gençlik yıllarım babamın görevi gereği ülkemizin Orta ..