Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mart '09

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ah Ulan Yusuf.

Ah Ulan Yusuf.
 

Olmasaydı sonumuz böyle.


Ah ulan Yusuf...

Ah ulan Ahmet dediğin günler ne çabuk geçti.
Eserinin ölümünün üzerinden geçen zamanda,
ne kadar düşündün? Nasıl acılar çektin.
Eserini harcarlarken,
sana ses veren, varetme ve varolma sebebini harcarlarken,
onların gözlerine bakabildin mi?

Ben bakamadım Yusufum.
Bakamadım...
O gözlere bir kere baksaydım, seninle birlikte şimdi ben de yoktum.
Sen baktın mı Yusufum?
Baktın mı da, bu kadar çabuk, acele, birdenbire gidiverdin.
Onun gibi...

O, o kadar cesurdu ki, hiç düşünmeden baktı, celladının gözlerine, en derinlere...
Ve tarifi imkansız acılar çekti
Ve gitmesi gerektiğini düşündü...
Ah ulan Yusuf
gitti...

Şimdilerde ben, tarifi imkansız acılar içindeyim.
Çünkü yoksunuz.
Çünkü, umurumda bile değil, diyemiyorum.
Başucumda resminiz hala duruyor.
Çünkü her baktığımda, yaralı yüreğime kara çalıyorlar.
Ben sizin kadar cesur değilim.
Çünkü benim, sizden kalan, bana miras bıraktığınız, içimde intihar korkunuz var.

Tedirginim Ahmetim.
Canım çook sıkılıyor.
İçimde soluyorsun.
İki can vardı içimde.
Korkular salıyorsun üstüme şimdilerde
Çünkü içimdeki iki candan biri öldü, Ahmetim.
Ben bir can, sen ve Yusuf, bir can.
Yarım kaldım be Ahmet

Ah ulan Yusuf, sırasımıydı gitmenin...

Şimdilerde sizin yerinize, yalnızlığımı koydum...

Dönecekler bir gün. Alkırlara bozkırlara güneşi sunacaklar, diyemiyorum.

Ama diyorum ki:

An gelir
An gelir Ahmet Kaya ölür
An gelir Yusuf Hayaloğlu ölür.

Ve diyorum ki:

Ben yapacağım...
Güneşi...
ben sunacağım...

Kahpe kurşunlara, kör kurşunlara sizi harcatmayacağım.

OFF Ahmet off
Seni vareden, ses veren, şiirleriyle yakan adam da gitti be Ahmet.

Hıh
Sana itibarını vermeye karar verenler, bundan nasiplenenler...
Ölüm yıldönümünde alt yazı bile geçmeyenler...
Şimdiler de siyaset meydanındalar.

İçin yanıyor biliyorum.
Ben biliyorum Ahmetim
Biliyorum.

Seni susturamadılar.
Ama susup da konuşmayanlar, şimdilerde konuşuyor Ahmet.
Nedenini bilsen kahrolursun.
Yıllarca verdiğin savaşı...
Gözünü kırpmadan gittiğin ölümü...
Uğruna öldüğün savaşını...bir dakikada, bir kelime ile kimin sağladığını bilsen.
Susanları kimlerin konuşturduğunu bilsen
Kahrolurdun Ahmetim.

Oturdum. Sabaha kadar seni seyrettim meydanda.
Susanların seni anlatmalarını dinledim.

''Ben her zaman, bağımsız bir Türkiye'nin hayaliyle yaşadım'' derken
ne kadar heyecanlıydın be Ahmet.
Yerinde duramıyordun.
Nasıl içten, nasıl güzel söylüyordun.

''Ben her zaman, bu ülkenin bölünmez bütünlüğünü savundum'' derken
Nasıl masum...
Nasıl içindeki çocuğun tedirginliği ile konuşuyordun.
O kadar inanmıştın ki,
Gözlerinden okunuyordu Ahmetim.

Yusuf yanına geldi mi, Ahmet?
Yine bir can oldunuz mu?
Konuşmazdı Yusuf. Şiir okurdu...
Sesini pek duymazdık.
Ama bir bakışı vardı ki,
Sen de bilirsin... O bakışı...
Herşeyi anlatan, yakan, kasıp kavuran bakışı.
Keskin...Bir şahin bakışı.
Yanında mı şimdi.
Öyle güzel bakıyor mu yine?
Selam söyle...

Ahmet; şimdi sana itibarını geri veriyorlarmış.
Şerefsiz diyenler, demedim diyorlar.
Bıçak fırlatanlar, ben değil, şu fırlatmıştı, diyorlar.
Gülten' e özür mektupları geliyor.
Seni bize geri veriyorlarmış :)
Seni hangi namert elimizden alabildi de, şimdi geri veriyor.

Senin üzerinden oyunlar oynanıyor.
Affetmemi bekliyorlar.
Affedemiyorum Ahmetim.
Mezarını getireceklermiş.
Üzerine tekrar toprak dökeceklermiş.
Seni rahat bırakmayacaklarmış.
Sen gibi yürekli bir Gülten yaşıyor ki
İzin vermiyor Ahmetim.
İyi ki de vermiyor.
İyi ki de yangın bir yüreği var.
Hepimize yetiyor.

Sen oralarda rahat uyu emi...
Ben buralarda, senin, susturmadığım sesin ile yaşamaya çalışıyorum.

Birbirinize iyi bakın.
Hoşçakalın,
Hoşçakal gözüm...

 
Toplam blog
: 44
: 2108
Kayıt tarihi
: 15.09.08
 
 

Burdayım ya, gerisi teferruat ..