Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '07

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Ahhhh.. İstanbul...

Ahhhh.. İstanbul...
 

İstanbul bir kez koynuna aldı mı seni, iflah olmazsın artık ömrünce ...

Nereye gidersen git, her yer biraz İstanbuldur artık.

Alıcı kuşlar gibi döner durur başının üstünde, bitmek bilmeyen İstanbul sevdası.

" İçinden deniz geçen bu şehir " çağırır durur seni hep, bir türlü vuslata eremeyen gizli aşıklar gibi...

"İstanbul deyince aklıma martı gelir
Yarısı gümüş, yarısı köpük
Yarısı balık yarısı kuş
İstanbul deyince aklıma bir masal gelir
Bir varmış, bir yokmuş..."

Bahanesi hazırdır hep . Ya kızların bende , senin hem aşkın , hem de en büyük rakibenim ben . Al kızlarını alabiliyorsan elimden. Çık, çıkabiliyorsan karşıma ! Ya da direnme artık , hadi sen de gel koynuma, der.

Bazan Sezen olup çağırır beni, bilet yollar Açıkhava Harbiyeden. " Kız gelsene, senin için söyleyeceğim en güzel aşk şarkılarımı . Hanginiz benim şarkılarımla yaşamadı ki, en derin, en damardan ayrılık acılarını? Kim her bahar aşık olmadı ki benim şarkılarımla ? Yine casus olup, sızacağım yüreklerinizin en gizli dehlizlerine. Yağmur olup akacağım, damla damla yüreklerinize. Çellolar çalacağım, yasemin kokularına karışıp. Davullarla tefler yarışacak, ateş danslarında. İstanbul , İstanbul olalı hiç görmeyecek böyle bir gece ! Üstünüze düşeceğim akşamdan kalma sabah yıldızları gibi. Üstelik kaç yıl geçmişken ayrı ayrı ..."

Kim karşı koyabilir ki Sezen'e ve bu kadar kışkırtıcı bir İstanbul gecesine ? Kızlarım, ben ve tüm Açıkhava Harbiye , hepimiz bir ağızdan Sezen olup aşka kesildik o gece.

Bahanesi hazırdır hep İstanbul'un. Özlemedin mi kokumu, Beyoğlu' mu, Tünel Geçidindeki loş ve rüzgarlı avlumu. Özlemedin mi , derslerden kaçıp kaçıp soluğu İstiklal'de alışlarını ? Emek, Elhamra sinemalarımı ? Gençlik aşkınla elele Taksim meydanında gezelerken, hakim amcanlara yakalanışlarını ? Yakalanıp da kızarışlarını , bozarışlarını ?

Özlemedin mi hiç, annenin kolundan çekeleye çekeleye Japon mağazasına dalışlarını , dalıp da oyuncakların arasında kayboluşlarını. Ve ilk porselen ağlayan bebeğini. Adı Yasemin' miydi ne ? Markiz pastahanemi ya da İnci'deki muhteşem profitrollerimi ? Özlemedin mi ?

İstiklal'de nostaljidir İstanbul. Sevgili blog dostlarım Özlem ve Haşim ile serin bitkilerin gölgesindeki loş Tünel geçidinde kahkahalar atmaktır, buz gibi biralar eşliğinde.

" Kimbilir kaç deniz geçmiş uykularında
Başbaşa kalmış iki hisar
Beklemekte sönük sahilleri
Deniz kenarında denizsiz kalmış yalılar "

En çok da Boğaz çağırır beni. Yarısı gümüş yarısı köpük martılar...Balık kokulu denizi çağırır. Rıhtımdaki pırıl pırıl vapurlar... Boğazın sularında karabataklar gibi bata çıka yol alan, rengarenk takalar...Serin serin kapalı çarşı, cıvıl cıvıl Mahmut Paşa, güvercin dolu avlular , loş kayıkhaneleri ile yalılar ve ağlar çekilirken dalyanlarında , en çok da Orhan Veli çağırır. Ve bir kadının suya değer ayakları...


Ozanların, yazarların, bestekarların, ressamların, gezginlerin, garibanların, fahişelerin , sokak çocuklarının şehri. Sade bir semtini sevmek için bile bir ömrün değdiği şehir. Biraz erkek daha çok dişi. Ve binlerce yıldır menapoza girmeyen tek dişi ...

Tadı damağımda, vuslat yine yarım.

Yine bir gün çağıracak beni. Belki Piyet Lotiden, belki Kız kulesinden, belki adalardan. Belki yine Rumeli hisarından ya da kavağından. Oturup da bir türkü tutturacağız belki yine birlikte Urumeli Hisarında, Anadoluya karşı. Belki Nevizade'de kafaları çekeceğiz bir kış vakti , şöyle rakı şişesinde balık olana dek...

Belki İstanbulu dinleyeceğiz, gözlerimiz kapalı birlikte.

Ve ömrüm oldukça, O beni çağırmaya devam edecek gizli aşığım gibi...

Ve bahanesi hep hazır olacak, içinden deniz geçen bu şehrin...


*Blog Not: Doyumsuz İstanbul gezimin mimarı canım yavrum Elif' ime ve şimdi binlerce kilometre uzaklarda olan küçük kızım Hazal'ıma , sonsuz teşekkürlerimle...
*Çok sevgili blog arkadaşlarım Beenmaya Özlem ve Haşim'ceye birliktelik fırsatı yarattıkları , sevgi ve dostlukları için teşekkürlerimle...
*Fotoğraflar: Neşe Evrim

 
Toplam blog
: 171
: 2319
Kayıt tarihi
: 15.02.07
 
 

Düşünen, üreten, kendine, insana, çağına sorumlu, tavırlı, taraflı , çağdaş ve yüzü aydınlığa dön..