Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Aralık '06

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Ahlâksızlığı teşvik etmek, etik mi?

İnsanın iyi ve kötü olarak vasıflandırılmasına yol açan manevî nitelikli güzel huylara ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlara Ahlâk diyoruz.

Kimisi deneme yanılma metoduyla ortaya konmuş, kimi dinî köklere dayalı, kimi yüzyıllardır gelenek halinde uygulanmış bu yazısız kurallar, kültür ve medeniyet kavramı içinde yoğrularak, yaşanılan bölgedeki insanların davranışlarına adeta damgasını vururlar.

Ancak, ahlâklı bir kişiliğe sahip olan insandan bahsettiğimiz zaman, sadece yaşadığı coğrafyaya, bulunduğu topluma uygun tarzda yaşayan bir insan değil, insani özelliklerini ön plana çıkaran, kendi çıkarı için başkalarına zarar vermeyen, hakkı gözeten, herkese adâletli davranan, dürüst, medenî bir insan aklımıza gelir.

Ahlâklı patron, işçisini hakkını yemeyen, onun alın terini sömürmeyen, hakettiği ücreti veren; ahlâklı işçi, çalışmasını vicdan terazisinde tartan, işini kendisininmiş gibi benimseyen, zamanını boşa geçirmeyen, üretimi engellemeyen, verimini artıran; ahlâklı esnaf, tartıyı ölçüyü düzgün yapan, malın çürüğünü araya sıkıştırmayan, eziğini, küçüğünü altlara saklamayan, fiyatları fahiş şekilde artırmayan kişidir.

Bu dürüst davranma duygusu, her şeyden önce bir insanın, kendisine yapılmasını istemediği şeyi başkasına da yapmaması gerektiği anlayışından kaynaklanabileceği gibi, belki yaptığı yanlışların cezalandırılması korkusuna da dayandırılabilir. "Ben üstün ahlâk anlayışını tamamlamak üzere gönderildim" buyuran Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği İslâm dininin özü, ahlâklı insan yetiştirmeye ve insanı ahlâklı yapmaya ilişkin temel motiflerle bezenmiştir.

Bu yüzden bütün ahlâki davranışları Allah sevgisine ve Allah korkusuna bağlayan İslâm dini, doğru inanç ve temiz yaşayışın en yüksek gayesinin Allah rızası olduğunu vurgulamıştır.

Davranışlarımıza dinî bir özellik katmak, günümüzün laik anlayışına biraz tersmiş gibi görünse de, bir taraftan da din kurallarının sadece kişinin vicdanında uygulanması gerektiğini, onu toplum kuralı haline getirmeden Tanrı'yla kendi arasında halletmenin en doğru yol olduğunu söyleyenler, yine laisizmi savunanlardır.

Bu bağlamda ahlâklı bir kişiliğe sahip insan, evinde de, işinde de, ilişkilerinde de sahip olduğu bu özelliği yerine getiren bir davranış sergileyecektir. Sırf dinle bağlantısı olduğu düşünülerek ahlâkın yozlaşmasına göz yumulması, bir anlamda ahlâksızlığın teşvik edilmesi "etik" olmadığı gibi, ne topluma ne de bireysel olarak insanlara bir kazanç da sağlamayacaktır.

Yaptığımız pek çok eylemle, isteyerek veya istemeyerek, bir taraftan insanlardaki manevi duyguyu öldürmeye, onu çağdışı bir anlayış olarak suçlamaya ve küçümsemeye yönelirken, öte taraftan da insanların ahlâksızlığından şikâyet etmek, onlardan dürüst davranışlar beklemek biraz çelişkili olmuyor mu?

Ahlâkı bir ölçü olarak almaktan bile kaçındığımız, onun yerine bazı şeylerin etik olup olmadığını tartıştığımız şu günlerde, toplumumuzun üzerine karabasanlar gibi çöken ve her gün bir yenisiyle karşı karşıya kaldığımız ahlâksızlıkların birdenbire mantar gibi bitmesinin temelinde nasıl bir sebep yattığını biraz düşünmemiz gerekmez mi?

Bu hengâmede iş ahlâkının kalmadığı gibi yaygın bir şikâyete de hepimiz her gün tanık oluyoruz. Ahlâk, insanın iç dünyasında davranışlarına yön veren mânevî bir duygudur. Bu duygudan yoksun yetişen birisini, sıra işe gelince, bu özelliklerle donanmış olarak karşımızda görmeyi beklemek ne derece doğru olur, bilemiyorum. Sonuçta insan neyse, her zaman, her yerde odur.

Asıl itibariyle gereksiz olduğu halde, güncel anlayışımızda yaygın olarak karşımıza çıktığı ve bizi etkisi altına aldığı için, din ve ahlâk anlayışından bahsederken, insanı kötülüklerden alıkoyan, insan özelliğini ön plana çıkaran meziyetlerden sözettiğimi; bu özellikleri benliğinde taşıyan insanları ancak dindar kabul ettiğimi, yoksa, sakal, başörtüsü, çarşaf, şalvar gibi dini temsil etmek bir tarafa, onunla uzaktan yakından ilgisi olmayan şekilleri ve bu şekillerin içine hapsolmuş özü bomboş canlıları kastetmediğimi de belirtmek isterim.

Güzel ahlâka sahip insanların yaşadığı güvenilir bir toplumda, korkusuzca, hür ve özgür yaşayabileceğimiz günler dileğiyle...

 
Toplam blog
: 859
: 979
Kayıt tarihi
: 21.06.06
 
 

Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi ve İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu, ekonomik..