Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ekim '07

 
Kategori
Futbol
 

Ahlaki çöküntü ve "Milli Futbol Takımı"

Ahlaki çöküntü ve "Milli Futbol Takımı"
 

Bir maç daha ahlar-vahlar arasında kaybedildi. Hiçbir şey yapmadan yenilmenin rahatlığı çökmüştür eminim şimdi birilerinin içerisine!!!

Ben, burada bu maçı değil ama TFF içine yerleşen ve de internet sayfalarının giriş sayfalarına koydukları Mustafa Kemal Atatürk’ün “Ben sporcunun, zeki, çevik ve ahlaklısını severim” sözüyle hiç de uyumlu olmayan, davranışlarını yorumlayacağım.

Aslında, bu yazımda ayrıca Avrupalı olmaya o kadar çaba harcarken neden Avrupalı olamadığımızın, spor ile ilgili örneklerini de bulabileceksiniz. Doğal olarak da, Mustafa Kemal Atatürk’ün doğruları olmadan, ne Avrupalı ne de uygar olamayacağımızın örneklerini de bulabileceksiniz.

Bir defa bu Federasyon Yönetimi ve Milli Takım Teknik Direktörü, şike yaptığı sabit görülen ve 6 ay hak mahrumiyeti cezası almış olan Gökdeniz Karadeniz’i Milli Takımda oynatarak, en büyük hatayı yapmışlardır/yapmaya devam etmektedirler. Siz nasıl olur da, ceza almış bir kişiyi, onu ödüllendirircesine tekrar milli takıma alırsınız? Bu doğru mudur? Bu ahlaklı mıdır? Avrupa’da olsa o kişinin futbol hayatı bitmiş olmaz mıydı?

Emre Belezoğlu vakasına ise hiç gelmiyorum; o yaptığı hareketin yenilir-yutulur bir tarafı yoktu ve milli takımda kaptanlık pazubandını da takmaya devam etti. Avrupa’da olsa Futbol Federasyonu o oyuncaya kapıyı çoktan göstermişti.

Beni sıkan, kasan, yoran ve saçlarımı diken diken bir başka olayda Millilere verilen primlerdir. Avrupa’da bizden daha zengin olan ülkelerin dahi vermediği primleri veriyoruz Futbol Milli Takımımızın oyuncularına, bu ülkede onca aç insan varken. Durum böyel olunca da, maçlardan önce asker selamı durarak gösterilen milliyetçiliğin yapmacıklıktan öteye geçmiyor benim gözümde. Asıl milliyetçilik, toplumun gözü önünde yer alan ve milyon dolarları götüren bu topçuların, bu primleri istememelerindedir bence.

Fatih Terim ise akıldan, yoksun sadece duygulara hitap ederek hocalık yapan bir kişi olduğundan Avrupa’daki teknik direktörlük deneyimi fiyasko ile sonuçlandı. Aynen Hakan Şükür’ün de başına geldiği gibi. Onlar gibi duygularını akıllarının önünde tutacak her kişinin başına gelebileceği gibi… Bunun sinyalleri Tuncay Şanlı’dan da geliyor bugünlerde.

Toplum Osmanlışma hastalığına yakalandıkça, daha duygusal daha Ortadoğulu düşünür bir hal aldığımızdan da Ersun Yenal’dan daha fazla seveni oldu bu toplumda, Fatih Terimlerin. Benim gözümde Ersun Yenal, onu, akıl, bilgi ve bilimsel metodlar kullanılrak yapılacak teknik direktörlükte çok kolaylıkla alt edecek bir kapasiteye sahip olduğu halde.

Ersun Yenallar ne yazık ki cu coğrafyada hep zorlanırlar. Bu toplumun her alanında böyledir. Siyasette, ekonomide, eğitimde vs…

Şimdi bir defa şunu kabul edelim artık, uygarlaştığımızı sanarak, bizler sadece kıyafetlerimizi, sakallarımızı, arabalarımızı değiştiriyoruz. Ama uygarlığın akıl ile duyguların dengeli kullanımından geçtiğini unutup, hayatımızı sadece duygularımızla yönlendiriyoruz.

Ne yazık ki Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümünden ve 1946’dan sonra gizli ABD mandasının kabulünden sonra, bizler yeniden Ortadoğu duygusallığına saplandık ve bir ileri iki geri giderek bu hale geldik.

Ama her inişin bir çıkışı vardır derler ya; Gökdenizlerin, Emrelerin, Terimlerin yaptıkları şımarıklıkların karşılığını alacakları, Ersun Yenalların el üstünde taşınacağı cumhuriyet günleri yeniden yaşanacaktır. İşte o zaman, uygar olmanın hazzını duyacağız hep beraber içimizde, kötüleri koruma sarmalından kurtulmuş, iyileri baş tacı edebilmenin onuru ve gururuyla…

 
Toplam blog
: 128
: 898
Kayıt tarihi
: 26.01.07
 
 

Kimim? Nereden gelir, nereye giderim?29 Kasım 1970 tarihinde Türkiye'nin Doğu-Batı geçiş yolunun en ..