Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Mayıs '15

 
Kategori
Felsefe
 

Ahlakın kaynağı ve Ahlaki özellikler

Ahlak konusu dini açıdan olduğu gibi natüralizm açısından da önemli bir yer tutmaktadır. Ahlak doğuştan mıdır?, Ahlakın kaynağı nedir?, Ahlak sonradan mı edinilir? Gibi sorular insanlar tarafından oldukça merak edilmiştir. Felsefe tarihine baktığımızda ahlak üzerine üç temel düşünce egemen olmuştur. Bunlardan ilki D. Hume’dan süre gelen fakat J. Locke’un boş levha “tabula rasa” iddiası yani ahlakın doğuştan olmadığı ahlakın sonradan edinildiği iddiasıdır. İkinci iddia ise insanın doğuştan gelen ahlaki özelliklerin tesadüfü doğal süreçlerle olduğu iddiasıdır. Üçüncüsü ise ahlakın kaynağının tanrı olduğu görüşüdür, insanın sahip olduğu ahlaki özelliklerin tanrı tarafından verildiği düşünülmektedir.
 
Ahlaki Özelliklerimiz Doğuştan mı?
 
Ahlaki özelliklerimiz ile ilgili olarak birçok deney yapılmıştır ve doğuştan ahlaki özelliklere sahip olabileceğimizi destekleyen sonuçlar elde edilmiştir. Bazı psikologların bir yaşından küçük bebekler üzerinde;  yardımcı kuklaların, engelleyici kuklaların ve nötr kuklaların olduğu deneyler yaptılar. Çocuklara yardımcı kuklalar izlettirildikten sonra bu kuklalar arasından bir tercih yapmaları için teşvik edildi, çocuklar belirgin bir şekilde yardımcı kuklaları engelleyici kuklalara karşı tercih ettiği görüldü. Çocuklar yardımcı kuklalar ile nötr kuklalar arasından yardımcı kuklaları, engelleyici kuklalar ile nötr kuklalar arasından da nötr kuklaları tercih ettiği görüldü.
 
Yapılan bir diğer deney; çocuklara iyi kuklalar ve kötü kuklaların top oynadıkları seyrettirildi ve çocukların iyi kuklaları ödüllendirdiği kötü kuklaları ise cezalandırdığı(örn: kafalarına vurdukları) gözlemlendi. Çocukların henüz bir öğrenme sürecinden geçmeden yaptıkları bu tercihler ahlaki özelliklerin doğuştan olduğunu destekler niteliktedir. Çoğu felsefeci ahlakın en temel unsurlarından birinin “empati” olduğunu söylemiştir. Henüz öğrenme sürecinden geçmemiş küçük çocuklarda iyilerin ödüllendirilmesi, kötülerin ise cezalandırılması gibi yargılarının olması Hume’dan gelen “tabula rasa” iddiasının geçerli olmadığını açık şekilde ortaya koymaktadır.
 
Ahlak Tesadüf mü? Yoksa Allah’ın Eseri mi?
 
Empirizm’ in ortaya koyduğu “insan beyni boş bir levhadır” iddiası ahlaki özelliklerin kaynağının açıklanmasında yeterli olmadığını biliyoruz. Ahlakın doğuştan geldiğini kabul eden ateistler, ahlaki özelliklerin doğal seleksiyonla veya tesadüfi sonuçlar neticesinde kazanıldığı iddiasını ortaya koydular. Bu görüş tektanrılı dinler açısından herhangi bir sorun oluşturmasa da ahlaki özelliklerin açıklanmasında yeterince başarılı olduğu söylenemez. Doğuştan gelen ahlaki özelliklerimizin tesadüfi süreçlerle veya doğal seleksiyonla olduğu görüşünün yerine tanrının yaratışındaki bir plan olduğu gerçeği daha makul bir açıklamadır. Bu açıklamaları ahlaki farkındalık ve ahlakın rasyonel temeli şeklinde açıklayabiliriz.
 
Ahlaki Farkındalık
 
İnsanların ve diğer canlıların kendi türlerine yardım etmeleri gibi “fedakar” davranışları örnek alırsak bunların yapılmasında “ahlaki farkındalık” çok önemli bir yer tutmaktadır. İnsanların birbirlerine yardım etmeleri “iyi – kötü”, “doğru-yanlış” gibi temel kavramların ahlaki farkındalığıyla gerçekleşirken diğer canlı türleri genlerinde bulunan kodlarla farkındalıksız bir şekilde gerçekleştirmektedir. Ateistlerin iddia edebileceği gibi tesadüfi süreçlerle ahlaki farkındalığın meydana gelebilmesi mantıksız gözükmektedir. Tanrının canlıları yaratmadığını düşündüğümüzde insan dışındaki canlıların ahlaki farkındalığının olmaması, ahlaki farkındalığın yalnızca insana ait bir özellik olması, bazı ateistlerin öne sürdüğü tesadüfi süreçleri ortadan kaldıracaktır ve neden yalnızca insanda ahlaki farkındalık var? sorunu akla getirecektir. İnsana has ve kompleks böyle bir özelliğin olması varlık anlayışı (ontoloji) içerinde ahlakın kaynağının tanrı olduğu düşüncesi, ateist görüşten daha rasyonel bir görüş olacaktır.
 
Ahlakın Rasyonel Temeli
 
İnsanlar ahlaklı olma bakımından ateist olsalar dahi birçok dindar kişiden daha ahlaklı olabilirler fakat önemli olan nokta “ahlakın rasyonel temeli” noktasıdır. Ahlakı rasyonel olarak temellendirme konusunda ateizm, din kadar başarılı olamamıştır. Ateistler söz konusu doğuştan gelen özellikleri tesadüfi süreçlerin sonucunda olduğunu söylediklerinden dolayı bazı ateist biyologlar ahlakı bir “yanılsama” olarak görmüşlerdir, bazı ateist filozoflar da Allah’ın olmadığı durumda ahlaki değerlerin doğruluk değeri kalmayacağını ifade etmişlerdir. Ahlakın en temel özelliği “bağlayıcılığı” olmasıdır. “Öldürmeyeceksin”, “çalmayacaksın” gibi bağlayıcı ilkelere rasyonel temel bulunabilirse, “ahlakın rasyonel temeli” olduğu söylenebilir. İnsanların arzuları, çıkarları ve tutkuları kimi zaman ahlaki gerekliliği yerine getirmemeye sebep olabilir.
 
Hiç kimsenin görmediği bir yerde içi para dolu bir cüzdan bulunduğunda “çalmayacaksın” ahlaki ilkesi gereğince alınmaması için Allah’ın varlığı kabul edilmediğinde herhangi bir “rasyonel temel” bulunamaz. Doğuştan özellikler veya bazı kültürlerin verdiği eğitimin kişiyi şekillendirmesi parayı geri iade etme yoluna götürebilir fakat bunun temellendirmesi konusuna gelince ateist bir dünya görüşüyle temellendirilemez. Natüralist-ateist anlayışta doğa dışında varlık olmadığı için ahlakın şartı olan bağlayıcılığı temellendiremez fakat kişinin üzerinde bir otorite olan Allah’ın emirleri,her şartta, ahlakın bağlayıcılığı için gerekli “rasyonel temeli” sağlamaktadır. Her şeyin tamamen tesadüfi süreçlerle evrimleştiğini kabul eden bir anlayış, insan hayatını bir bakterinin hayatından daha anlamlı kılacak “rasyonel temeli” açıklayamaz.
 
Sonuç olarak,  modern bilimin bizlere sunduğu veriler ahlakın kaynağının açıklanmasında “boş levha” iddiasını geçersiz kılmıştır. Doğuştan gelen ahlaki özelliklerime baktığımızda, ahlaki özelliklerimizi temellendirilebilmesi için “tanrının varlığı” fikrinden kaçılamaz. Ahlaki özelliklerin doğuştan olduğu konusunda ateist bir yaklaşım “ahlaki özelliklerimizi” temellendiremez bunun yanı sıra ancak Allah’ın var olduğu düşüncesinde insan hayatının diğer canlı türlerinin hayatından daha anlamlı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle natüralist-ateizm “ahlakın rasyonel olarak temellendirilmesi” konusunu açıklamakta, ahlaki özelliklerin doğuştan Allah tarafından insanlara verildiği açıklamasından daha başarılı olamamıştır.
 
Toplam blog
: 2
: 1908
Kayıt tarihi
: 14.06.14
 
 

Uludağ Üniversitesi Felsefe Bölümü mezunu... Bursa'da yaşıyor, 31 yaşında. Din, bilim, felsef..