Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Haziran '18

 
Kategori
Sinema
 

Ahlat Ağacı Analiz

Ahlat Ağacı Analiz
 

Ahlat Ağacı


Roman gibi film izlediniz mi? Olmaz demeyin, Nuri Bilge Ceylan yaparsa olur. İşte Ahlat Ağacı tam olarak böyle , roman gibi bir film.
 
Her yeni eserin bir öncekinden daha farklı ve daha iyisi olma çabaları, Ceylan’ı her yeni eserinde daha da başarılı kılıyor. Yeni bir Ceylan filmi izlediğimizde, en iyi filmi olduğunu düşünüyoruz.
 
Ama Ahlat Ağacı gerçek bir görsel şölen, bir başyapıt.
 
Alışageldiğimiz fotoğraf gibi ya da Rembrandt tablolarını aratmayacak güzellikte sahneler, bu kez dialoglar, tiradlar, oyuncuların bir bakışı, bir gülüşü, bir mimiği ya da rüzgarın, çakalın, köpeğin yani doğanın sesleri ile güçlendirilmiş. 188 dakika süren filmin her saniyesini pür dikkat;  dağılmadan, sıkılmadan, gözlerimi ayırmadan izledim. Her sahne, her ses, her söz , her bakış anlamlıydı. Hepsi bütünün,bir meselenin parçalarıydı.
 
Sinemaya tutkun olmaya başladığım ilk yıllarda ben de Fellini’yi , Bergman’ı (vb…) izliyor ama filmlerinden hiçbir şey anlamıyordum. Anlamak için ilgili kitapları, makaleleri bulup okuyor, Sinema TV bölümünde öğrenci olan arkadaşlarıma danışıyor sonra bir kez daha izliyordum. Ancak bu yöntemle anlamlı bulduğum film izleme, anlama  çabalarımı  hatırladım  ve Nuri Bilge Ceylan’nın sanatına, meselesini farklı enstürmanları kullanarak nasıl basitleştirdiğine bir kez daha hayran oldum.
 
Peki nedir” Mesele “
Üniversiteyi yeni bitiren bir gencin, büyümeye başladığını farketmesi ile hayatın anlamını arayışına tanık oluyoruz. Çanakkale’nin Çan ilçesi fon olarak kullanılmış ama  filmin evrensel bir hikayesi var.Baba figürü ile hesaplaşmaya çalışan, babasını anlayamamış  genç erkek kahraman “oğul “ ve tüm bunların farkında olan ama ne yapacağını tam  bilemeyen, içindeki çocuğa yenik düşmüş” baba”. Bir parça Batı Felsefesi, Sofokles’in Kral  Oeidipus’u,  bir parça Doğu Felsefesi, Firdevsi’nin Sohrab ile Rüstem’i. Ama Sinan ile İdris’in ilişkisi tragedyaya dönüşmüyor, tarihteki örneklerinin aksine kahramanlarını güçlendiriyor, dönüştürüyor.
 
Film, ilişkilerimizi bir başkasının bakış açısına dayandırarak değerlendirmemiz gerektiğini de vurguluyor. Bu başkası “anne” bile olsa. Mutlu olup olmadığı anlaşılamayan anne, bir çoğumuzun ailesinde olduğu gibi mutsuzluğun nedeni olarak babayı hedef gösteriyor. İzlerken biz bile babanın suçlu olduğuna inanıyoruz. Mutlak iyi, saf insan var mı? Ama herkesin içinde  saf bir çocuk olduğunu görüyoruz. Babasını, annesinin bakış açısı ile değerlendiren çocuk, imamı anneannesinin bakış açısı ile , bir başka arkadaşını ortalıkta duydukları ile değerlendiriyor. Hangisi haklı, kim doğru söylüyor bilemiyoruz ama kahramanımız sonunda kendince doğru yolu buluyor.
 
Aslında mesele öyle birkaç satır ile anlatılabilecek bir mesele değil.Roman gibi film demiştim, her izleyen eminim kendine göre bir mesele bulacak. Büyürken hangimiz sıkıntılar yaşamadık, kendimizi bulmaya çalışırken hangimiz hatalı kararlar vermedik ? Anne/Baba ve çocuk arasında halledilemeyen meseleler, hangi ilişkimizi kim bilir nasıl etkiledi ve etkilemeye devam ediyor... Film bu kritik konuların kapılarını yeniden aralıyor.
 
Tarihe Geçecek Sahneler
Film, Nur Bilge Ceylan’nın gösteriye dönüştürdüğü sahneler ile dolu.
Örneğin, kahramanımızın lise arkadaşı Hatice ile karşılaştığı sahnede sadece rüzgar ve savrulan yapraklar ile anlatılan erotizm, sinema tarihine geçecek bir sahne. Cinsellik içermeyen hatta kadın ve erkeğin neredeyse görünmediği ama erotizmi damarlarınızda hissedebileceğiniz bir an. Devamında yine liseden arkadaşları ile kavga ettiği sahne sonunda kahramanımızın büyüdüğü toplumdan farklılaştığını  ve yetişkin bir erkeğe dönüştüğünü anlıyoruz.
Biri reformist diğeri gelenekçi iki imamın sohbet ettiği sahnede diyaloglar  hayranlık verici. Bilgi , felsefe, islami yaklaşımlar, dinin yaşam şekillerine etkisi vs… Yine sinema tarihine geçebilecek kalitede, özenle hazırlanmış.
 
Vicdan Muhasebesi
Dostoyevski’den sonra daha iyisi olamaz  dediğimiz “vicdan” kavramı ( ustaya saygısızlık olmaması için abartmayacağım ama ) çok başarılı bir şekilde ele alınmış." Vicdanın kaldırıyorsa yapabilirsin , kaldırmıyorsa bedelini ödersin …" Tıpkı Raskolnikov gibi. Sinan'nın vicdanı ile muhasebesi ustaya saygı ile işlenmiş.
 
Oyuncular
Haluk Bilginer, Yılmaz Erdoğan gibi yıldızların oynadığı Ceylan filmlerine alışkınız. Filmi izlemeden önce , Doğu Demirkol gibi pek tanınmayan bir oyuncuya başrol verilmesini Ceylan’nın özgüveni olarak yorumlamıştım. Yanılmışım. Ceylan, Demirkol’daki yeteneği keşfetmiş, ondan bir yıldız yaratmış. Demirkol’u neredeyse her sahnede görüyoruz, filmin merkezinde yer alıyor. 188 dakika boyunca aşina olmadığımız bu simanın oyunculuk performansını hayranlıkla izliyoruz. Murat Cemcir, kendisi gibi komik, eğlenceli. Komik ama hüzünlü, biraz da çocuk ruhlu. Karakter , Cemcir ile tam olarak örtüşüyor belki de bu nedenle çok etkileniyoruz. Oyuncu kadrosu tek kelime ile muhteşem , Bennu Yıldırımlar, Serkan Keskin, Öner Erkan, Hazar Ergüçlü, Tamer Levent, Kubilay Tunçer …
 
Peki Ahlat Ağacı?
Ahlat Ağacı; yamuk yumuk, aykırı, tek başına yaşayan aksi ağaç. Bu hali ile Sinan’nın köklerini temsil ediyor. Bir de Sinan’nın yazdığı,yayınlamak için çabalarken de hayatı anladığı, önemli kararlar vermesini, kendisini bulmasını, ailesi ile ilişkilerini yapılandırmasını sağlayan kitabının adı. Filmin ana kahramanı, kuru, yamuk , çirkin bir ağaç.Sinan'nın hayatı anlaması, köklerine dönüşü...
 
Cannes’da ayakta dakikalarca alkışlanmasına şaşmamalı. Önünde saygı ile eğilecek bir eser . Kelime dağarcığım tanımlamaya yetmiyor ama en basit anlatım ile çok iyi film.
 
 
Toplam blog
: 18
: 254
Kayıt tarihi
: 09.05.18
 
 

Hayatımın 20 yılı sıradan bir beyaz yakalı olarak geçti.Ev, çocuk, eş, iş, toplantılar, sunumlar, t..