Ahmet Necdet Sezer'in gerçek yüzü

Türkiye Cumhuriyeti' nin, eski Cumhurbaşkanı`na bir bakalım...!

( Artık gitti nasıl olsa, hakkında istediğim gibi yazarım.)

Böyle Cumhurbaşkan' ı mı olur canım? Resmen kırmızı ışıkta geçmeyip, lambanın yeşile geçmesini bekliyor. Kırmızı ışıkların; ” Asıl şimdi geç” olarak benimsemiş olan memleketimde, kırmızıda bekliyor adam. Insanın daha da neler demesi geliyor. Durun-durun! Daha, “Daha da neler” demeyin! Onu birazdan yazacaklarıma saklayın.

Saat, halı, kilim, kalem seti, gümüş tepsi, takı, pifoniyer, kaftan, vazo, madalyon, heykel, biblo, tablo... hepsini bırakmış !! Kim bırakmış? Ahmet Necdet Sezer bırakmış. Niye bırakmış? Onlarca senedir, memleketi hortumlamakla meşgul olup da, arada bir hortumlama molası verirken, birazcık memleket meseleleriyle uğraşıyormuş gibi görünen, siyasilere alışmışken biz... Adama bak ya! 1243 tane “Kendisine” verilmiş hediyeyi geride bırakıyor, gö-türmüyorrr!

Bazıları kendisininkini de milletinkini de götürüyor, bizimki herşeyi bırakıp da ayrılıyor köşkten. Yok-yok! Böyle devlet adamı olmaz. Ben şüpheleniyordum kendisinden zaten.

Ne o öyle ya! Ona veto, buna veto. Adamın işi gücü veto etmekti. 7 sene, 3 ay, 12 gün hep çalıştı, hep veto etti, hep korudu! Hiç götürmediği gibi, kendisine verilen hesabı sorulmaz ödenekleri de... Evet sıkı durun. Durdunuz mu? Bakın yazıyorum haaa! Yok-yok, siz en iyisi oturun, başınız falan dönebilir, neme lazım. Kendisine verilen hesabı sorulmaz ödeneklerin hiç bir kuruşuna dokunmamış! Evet doğru okudunuz! Do-kun-ma-mış! 40 trilyonun üzerinde parayı yememiş, bu para yetim hakkıdır deyip maliyeye iade etmiş. Eh en geç bu nokta da; “ Daha da neler" demenin zamanı geldi değil mi? Deyin o zaman! Bu kadar da olmaz ki canım? Bu kadar parayı bırakmış, geri vermiş. Bu sokakta bulduğun 1 Milyon YTL` yi polise götürüp, “ Ben bunu buldum, sahibini bulun lütfen, kaybedince adamcağız çok üzülmüştür.” demeye benzer.
Bunun adına halk diliyle ne derler biliyor musunuz? Neyse eski de olsa Cumhurbaskan' ımızdı söylemiyeceğim. En azından şimdi söylemiyeceğim. Daha da bitmedi. Karısının kolu kırılmış. Cumhurbaskan' ının eşinin sıfati nedir? Först leydi değil mi? Işte o leydinin kolu kırılıyor ve şimdiki “Eski” Cumhurbaskan' ımız, tutuyor eşini, özel aracıyla hastahaneye götürüyor, sonraaaa... Bu nokta gerçekten vahim sevgili okurlar, siz en iyisi yine oturun! Sonraaa hastahanede sıra bekliyor, sade vatandaş gibi, röntgen sırasına geçiyor. Eveeet! Artık pes doğrusu demenin zamanı geldiii. Hadi hep bir ağızdan: “ Pes dogrusu!”

Son bir nokta daha: Cumhurbaskan' ımız konvoyunu, tesadüfen Emin Çölaşan`ı görünce, durdurup araçtan iniyor, yanına gidiyor ve Çölaşan`a olup bitenlerden dolayı üzüntüsünü aktarıyor. Bu da yetmiyormuş gibi bir de bundan sonra ne yapmak istediğini soruyor.

Sayın Çölaşan şokta!

Ne olduğunu, neye uğradığını anlayamamış vaziyette, Cumhurbaskan' nın sorularını cevaplıyor, elini sıkıyor ve teşekkür ediyor.

Makamına hiç bir özel daveti yok! Makam aracını hiç bir özel işi için kullanmak yok! Personeli çoğaltmak yerine azalttı, 14 makam aracını, “Suyla çalışmıyor bunlar” diye geri verdi. Ve benzeri neler, neler...

Az evvel yukarıda söylemiyeceğim dedim ya, vazgeçtim şimdi söyliyeceğim.

Cumhurbaskan' nım benim. Sen gönüllerimizin Cumhurbaskan' ı kalacaksın, hemde ölümünden sonra dahi. Allah uzun ömür versin. Devlet adamı gelişinden değil, gidişinden bellidir demiş Bekir Coşkun. Ne kadar doğru söylemiş! Hep çalıştın, 7 sene 3 ay 12 gün, yeminine bir kere bile ihanet etmedin, fazlasını yaptın, yüreğinle, düşüncelerinle laik Türkiye Cumhuriyeti' nin ilkelerinden hiç şaşmadan, bilfiil çalıştın.

TEŞEKKÜR EDERIM SAYIN CUMHURBASKANIM.

Başlıkta, Türkiye Cumhuriyeti' nin Cumhurbaşkanı`na bakalım demiştim, cümlenin devamını getirelim,
BAKALIM DA GÖZÜMÜZ GERÇEK ANLAMDA BIR CUMHURBAŞKANI GÖRSÜN.

Okan Tınmaz 29.08.2007