Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '22

 
Kategori
Tiyatro
 

Ahmet SOMERS kimdir ?

İlk tiyatro sanatını Bursa’ya sevdiren Ahmet Vefik Paşa’nın açtığı yoldan onlarca sanatçı ilerledi ve ülkede başarılı işlere imza attılar,bunlardan birisi Ahmet Somers. Yıllarca Bursa Devlet tiyatrosunda her akşam Bursalıların karşısına geçen Somers değişik karakterlere can verdi. Yıllarca oturduğum evimin üst mahallesinde oturmasına rağmen  söyleşi yapma fırsatını Malatya Film Festivalinde buldum. Güzel bir söyleşi yaptık, Bursa Devlet Tiyatrosundan tutun da tiyatroya nasıl başladığına kadar pek çok konudan bahsettik.  

M.Haluk YALÇINKAYA: Tiyatro oyunculuğunu  yorumlar mısınız ?       

Ahmet SOMERS: Tiyatroyu, oyunculuğu şöyle özetlemek isterim, sahnedeki insanın yaptığı şeyi aşağıda oturan insanın şu şekilde değerlendirmesine oyunculuk diyorum; “aa onu ben de yaparım yaa”. Yani seyirci koltuğunda oturan adam senin sahne üzerinde yaptığın şeye “onu ben de yapabilirim”, o kadar sıradan, o kadar oyun kavramının dışında bir edim olarak gerçekleştirebiliyorsa ona ben oyunculuk diyorum. Ve oyunculuğun temelde bedenini rol kişisine terketme ilkesine inanıyorum ve mış gibi yapma kavramına “karşıyım” diyeyim. Yani o kadar sıradan olmalı ki rol kişisini canlandırmak o rol kişisi o kadar sıradan, o kadar sıradan olmalı ki onu herkes, onu herkes yapabilmeli yani yapabileceğine inanmalı yanlış söyledim, yapabileceğine inanmalı, o kadar sıradan olmalı o kadar doğal olmalı aynı zamanda.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam tiyatroya nasıl başladınız? İlk çocuklukta ilham aldığımız birisi var mı ?                                                 

Ahmet SOMERS: Yok. Çok enteresandır bu aslında benim için en zor soru, benim idealim tiyatro değildi, tiyatroyu hiçbir zaman aklımın ucundan geçirmezdim, açıkta kalmamak için ben tiyatro sınavına katıldım.

 

M.Haluk YALÇINKAYA: Hangi yıllarda bu tercihi yaptınız ?                   

Ahmet SOMERS:  1979 ve sınava girdim, sınava girdiğimde de çok da niyetli değildim aynı zamanda spor akademisine de başvurmuştum hatta Özdemir Nutku hocam şunu sordu,“ikisini de kazandın, hangisini tercih edersin?” dedi,“Ama dürüst ol” dedi. Ben de “Dürüst olacağım tabii” dedim “Hiçbirinizi tanımıyorum, Spor Akademisi” dedim,“Neden?”Dediler,“Oradan ne çıkılıyor biliyorum” dedim, “Buradan ne çıkılıyor yani oyuncu olunca insan ne yapar yani ne olur, bir iş midir bu?” Herkes güldü tabii ama birinci sömestrin sonunda bu işin benim işim olduğunu anladım ve iyi ki oyuncu olmuşum.

 

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam, tiyato eğitimini nerde aldınız?             

Ahmet SOMERS: Ben İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Tiyatro Oyunculuk Bölümü mezunuyum. İzmir’de zaten İzmirliyim, İzmir’de okudum, oradan mezunum ve okulumla her zaman gurur duyarım.

M.Haluk YALÇINKAYA:– İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinden değerli sanatçılar çıkıyor.                                                 

Ahmet SOMERS:  Evet, evet çıkmaz mı

M.Haluk YALÇINKAYA: Peki hocam Bursa’ya nasıl oldu? Tayininiz mi, başlamanız nasıl oldu?                                                                             

Ahmet SOMERS: Biz şimdi çocuk ve gençlik birimi için sınava girmiştik Ankara’da, sınavı kazandık ve Ankara’da göreve başladık. Dört buçuk yıl sonra Bozkurt Kuruç “Burası suyun başı, hadi gidin bakalım bölgelerde biraz iş yapın ondan sonra gelin” dedi. Biz de gayet sakin bir şekilde mecburen Adana ve Bursa’ya bölüştürüldük, ben Bursa’yı tercih ettim. İzmirli olduğum için İzmir’e daha yakındı o yüzden Bursa’yı tercih ettim ama iyi ki Bursa’yı tercih etmişim, Bursa benim ikinci memleketim oldu, ben Bursa’da 23 yıl görev yaptım. Bursa’ya geldikten sonra yani tayin dilekçesini istemeden önce Bursa Devlet Tiyatrosu’na geldim, Hüseyin Avni oradaydı Hüseyin Avni Danyal, Feyha Çelenk onlarla bir görüşme yaptım, Bursa’ya bir gördüm. Bizim tayin dilekçelerimize şunu yazıyorduk,“3 yıllık zorunlu hizmete binaen” ben 3 yıllık zorunlu hizmete binaen yazmadım,“Ben Bursa’ya tayin olmak istiyorum” diye yazdım ve Bursa’ya tayin oldum. 3 yıl sonra arkadaşlarım gitti ama ben gitmedim. Bursa benim memleketim oldu çünkü İzmir’e çok benziyordu ama asıl önemlisi tiyatrosunda çok ama çok güzel işler yapıyorduk ve gerçekten Türk tiyatrosunun en temel taşlarından bir tanesini orada yapılandırıyorduk.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam kimlerle sahne aldınız ? Sizde iz bırakanlardan bahseder misiniz ?                                                           

Ahmet SOMERS: O kadar çok insanla çalıştık ki, 23 yıl hangi birini sayayım. Önemli olanlardan bir tanesi Azerbaycan’dan gelmişti Vakıf İbrahimoğlu ile çalışmıştık. O muhteşem bir yönetmendi,çok çok başarılı bir yönetmendi ve çok şey öğrendim ondan. Malcolm Keith Kay ile çalıştık yabancı yönetmenlerle. Yani bir yığın iş yaptık ve bir yığın oyunda görev aldım ama beni en çok etkileyenlerden bir tanesi “Çirkin”. Semih Çelenk’in Castillo’nun “Gitar” adlı romanından uyarlanarak yazdığı “Çirkin” oyunu beni çok etkilemiştir. Semih Çelenk’in hem oyunlaştırdığı hem de yönettiği bir oyundu o. Dört sezon oynadım, tek kişilik bir oyun. Muhteşem bir oyundu.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam Bursa Devlet Tiyatrosunun efsane oyunu “Orkestra” oyununda var mıydınız?                                               

Ahmet SOMERS: Orkestra’da yoktum. Hüseyin Avni ile beraber oynadığımız Hayvanat Bahçesi de beni çok mutlu etmiştir, çok etkilemiştir, çok güzel bir oyun çıkarttık. Hiçbir şey yapmamıza gerek kalmıyordu yani oynamanın ötesine geçmiştik Hüseyin Avni ile zaten frekanslarımız çok uyar müthiş bir performans çıkartmıştık. Saymakla bitmiyor yani herhalde bir elli küsur oyun oynadım.

M.Haluk YALÇINKAYA: Peki hocam Hüseyin Avni Danyal, o dizi filmleri falan sinemayı tercih ediyor, dizileri tercih ediyor. Siz fazla tercih etmiyor musunuz? 

Ahmet SOMERS: Ben de tercih ediyorum. Ama o tiyatrodan ayrıldı özel tiyatro yaptı ama doğal olarak hayatta kalmak için ekmek parası gerekiyor onun için de dizilerde, biz devlet tiyatrosunda aldığımız çok büyük bir rakam değil hatta birçok memurdan daha düşük alıyoruz ama dizilerde iyi para kazanıyoruz.

M.Haluk YALÇINKAYA: Bursa Devlet Tiyatrosu ilgili söyleyebileceğiniz anınız, olayınız bir şeyiniz var mı anlatabileceğiniz var mı ?                   

Ahmet SOMERS: Bursa Devlet, bilmiyorum o kadar çok şey yaşadım ki bir anıdan söz edersem öbür anılar…

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam Emin Gümüşkaya zamanında çalıştınız mı?   

Ahmet SOMERS: Evet üzüntülü anılar olmuştur. O kısa bir dönem müdürlük yaptım, onun o sıkıntılarını yaşadığı dönemde müdürlük görevini bana devrettiler. Evet üzücü, sıkıntılı dönemdi Emin abi için, hak etmediği sıkıntılar yaşadı,yani kırgındır tiyatroya doğaldır. Ama onun dışında sonrasında da biz bazı sıkıntılar yaşadık Mehmet Gökçer döneminde, yani o söz etmek istemiyorum bile sıkıntılıdır ama çok çok çok güzel şeyler yaptık. Yani ne diyeyim bayağı, bazı şeyleri konuşmamak gerekiyor, bazı şeylerden söz etmemek gerekiyor.    

M.Haluk YALÇINKAYA: Peki Hocam iyi şeylerden bahsedelim.             

Ahmet SOMERS: İyi şeylerden…Devlet Tiyatrosu, Bursa Devlet Tiyatrosu’nu neden tercih ettiğimi, neden daha o kadar uzun süre kaldığımı şundan dolayı söyleyeyim mesela ben İzmirliyim ama İzmir’e gitmedim. İzmir Devlet Tiyatrosu’nda, Bursa Devlet Tiyatrosu’nda yaptığımız işler kadar kaliteli işlerin,bana kızacaklar ama çıkmadığına inanıyorum. Çok daha iyi işler çıkardık, çok daha başarılı işler yaptık.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam Zafer Algöz’ün bir anektodu var, kitabını da okudum kendisine de sordum, oyunlarda aynı oyunu elli kere oynadığı zaman karşısındaki partnere şakalar yapıyorsun. Sizin şakalar nasıldı ?

Ahmet SOMERS: Tabi, o Allah’ın emri, olmaz mı canım.

M.Haluk YALÇINKAYA: Siz öyle bir tanesini anlatır mısınız bana?         

Ahmet SOMERS: Celal Bıyıklı’ya biz Kemal ile beraber karşılıklıyız, böyle önümüzden aramızdan geçecek Celal. Konuşarak geliyordu bize doğru Kemal dedi ki önünü keselim bunun, biz de kestik. Celal geldi “İnşaat, inşaat, inşaat, inşaat”, adımını atamıyor, devamını getiremiyor. Çekildik, inşaat… deyip devam etmişti, o çok hoş bir anıdır, güzeldir ama o kadar yani biraz oturup düşünmek gerekiyor bu tür şeyleri. Bir keresinde Serap Eyüboğlu’nun bir rejisinde, Murtaza da yukarıdan aşağı atlarken, bir çıta çakmışlar benim ayakkabım da ona takıldı ve ben yukarıdan aşağı sol kolumun üzerine düştüm ve düşer düşmez sıçrayıp hemen kedi pozisyonunu aldım, Feyha abla da şey demiş “ya bak görüyor musun inanılmaz bir çocuk bu ya”. Ondan sonra tabii kolum sarıldı ama kolumu alçıya aldırtmadım,tendon yırtılmış yırtık tendonlaben o sezonu bitirdim. Kolum bu şekilde kaldı. Ve o kolu açmak için sürekli iki koltuğun arasına sokuyordum, esnetiyordum. Üç ay, dört ay boyunca esnete esnete düzelttim kolumu. O sıkıntı ama alçıya aldırsaydım oyunu oynayamayacaktım. Ama bundan dolayı madalya vermediler. İnancımız tiyatroya,tiyatroya olan inancımız biraz hocalarımızdan da kaynaklı, bizi böyle eğittikleri için.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam, sinema ya da tiyatronun Türkiye’deki geleceği ne?  Nasıl yorumlar sınız ?                                                       

Ahmet SOMERS: Çok parlak bir geleceğe doğru ilerliyor ama zaman zaman ister istemez konjonktürün gerektirdiği, siyasal erkin gerektirdiği bazı evrilmeler bazı kıvrılmalar oluşuyor. Ondan dolayı tiyatrolar da sinema da kendi istemediği bir yola giriyor. Ama bu o yolda devam edeceği anlamına gelmiyor. Turgut Özakman‘ın bana söylemiş olduğu çok güzel bir söz var, bunu sinemaya da uyarlamak mümkün,“Türk sineması o kadar becerikli, o kadar harika bir olgu ki onun önünü ne kadar tıkarsan tıka mutlaka kendisine akacak bir yol bulacaktır.” Türk sinemasının yönetmenleri, oyuncuları, yapımcılarını da katmak isterim müthiş eserler ortaya çıkartacak performansa sahip. Ama yapımcıların yönetmenlere biraz daha fazla inanç ve destek sağlamaları gerekiyor. 

Yani yapımcıların herşeyi ben bilirim anlayışından biraz kendilerini sıyırmaları gerekiyor. Çünkü yönetmenler ve oyuncular çağdaş Türk tiyatrosunu, Türk sinemasını bambaşka bir noktaya taşıyorlar zaten.

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam sizin beğendiğiniz tiyatrocu ya da yönetmenler kimler? Ekliyeyim, Tiyatro oyunu ve filmler hangileri?         

Ahmet SOMERS:  Oyuncusu, yo yo söyleyebilirim. Oyuncusu rahmetli oldu, benim için duayendir ve Müşfik Kenter. Ondan çok şey öğrendim, o benim yolumu çok çok büyük bir kapı açtı benim.

M.Haluk YALÇINKAYA: Bursa Devlet Tiyatrosunda Müşfik Kenter’in oyunu, “Ben Orhan Veli” yi seyretmiştim.                                                 

Ahmet SOMERS: Muhteşemdi, muhteşemdi. Türk sinemasında da şimdi birçok arkadaşım yönetmenlik yapıyor, onların haklarını ya da gönüllerini kırmak istemem ama isim vermek de istemiyorum. Çok başarılı ve çok çok güçlü yani böyle gümbür gümbür üstlerindeki toprağı parçalayarak güneşe doğru yönelen, kendini bir ağaca, bir çınara dönüştürecek olan yeni jenerasyon var ki aslında onlardan söz etmek gerekiyor. Onlar bambaşka bir çığır açacaklar yani Yeşilçam’ın klasik formatı kendi içinde kendi yağıyla kavrulması ve dışarıdan gelecek olanlara kendini kapatması dönemini biliyoruz. Sonra biraz daha o halka genişledi, sonra biraz daha genişledi şimdi artık o halka kalmayacak noktaya geliyor ki Anadolu’nun yani Malatya’da bu film Festivali’nde görüyoruz ki Anadolu’nun bağrından kopup gelen,  o klasik sözdür, kopup gelen o kadar büyük yönetmenler var ki gümbür gümbür geliyorlar. Yani o yüzden o çember artık İstanbul’un tekelinde değil ve artık o İstanbul’un tekelinden de kurtulmalı. Bu inançtayım.                                                                                        

M.Haluk YALÇINKAYA: Hocam başka söylemek istediğiniz bir şey var mı ?

Ahmet SOMERS: Söylemek istediğim Bursa’yı çok seviyorum, Bursa benim ikinci memleketim. Anlatmak zor, Bursa’yı hala severim, Bursa’dan asla gönlüm ayrılmaz ama ekmek parası için İstanbul’dayız. Yaşanacak tek yer İstanbul. Mecbur. Bursa’ya hayran olmamak mümkün mü ?

Ahmet Somers ile yaptığımız bu güzel söyleşi için teşekkür ederim.

Oynadığı bazı dizilerden 

 

  • Dost Eller – Engin Karakteri (1982)
  • Yanık Koza – İplikçi Hüsnü karakteri (2005)
  • Vali – Michael Peterson (2008)
  • Sınıf – Mehmet karakteri (2008)
  • Htr2b Dönüşüm – Mehmet (2012)
  • Kurt Kanunu – Emin Bey karakteri (2012)
  • Ben Onu Çok Sevdim – Ahmet karakteri (2013)
  • Aşk Oyunu – Ekrem karakteri (2014)
  • Hatasız Kul Olmaz – Ceneviz karakteri (2014)
  • Yeşil Deniz – Şükrü karakteri (2014 – 2015)
  • Kırık Kalpler Bankası – Doktor Celal karakteri (2015)
  • Payitaht Abdülhamid – Alman İmparatoru Wilhelm karakteri (2017)
  • Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz – Hasan Bey karakteri (2018)
  • Yaşayamayanlar – Başkan karakteri (2018)
  • 1 Litre Gözyaşı – Selim karakteri (2018)
  • Erkenci Kuş – Aziz Divit (2018 – 2019)
  • Sen Çal Kapımı – Alptekin Bolat (2020)
 
Toplam blog
: 136
: 6807
Kayıt tarihi
: 09.05.15
 
 

Kültür ve sanat alanında araştırmalar yapıyorum. Birçok yayına sinema ve tiyatro alanında yazılar..